"Dünyanın Kainat'taki biricik meskûn yer olduğunu farz etmek bile düpedüz cehalettir. Yetkili kişileri uçan daireler yoktur iddiasına sürükleyen tabii bir korku veya beşeri bir kibir ve azamettir. Uçan Daireler gerçekten uzaydan gelen araçlardır. Onları kullananlar, dünyamızdan çok uzun yıllar önce göç etmiş kimselerdir. Yeryüzünün ve insanlığın uygarlık düzeyinin şimdiki durumunu incelemek için bizi ziyaret ediyorlar."
A.Einstein
"Vimana"lar Vedik-Hint Destanları Mahabharata ve Ramayana da bahisleri geçen ve gökyüzünde uçan araçların ortak adıdır.
Bilinen en eski Antik-hindu şiirleri olan Veda'lar, Vimana olarak tanımlanan uçan araçlarla ilgili tasvirlerle doludur. Destanlara göre Vimana'lar iki katlıdır. Daire biçimindedirler ve kubbelerinde bir giriş tüneli vardır. Yani tam anlamıyla bir uçan daireye benzerler. İnanılmaz süratle ve manevralarla uçarlar. Uçarken de melodik bir ses çıkarırlar. Farklı Vimana türleri vardır: Bazıları tabak şeklinde, bazıları çan biçiminde bazılarıysa uzun silindir şeklindedir. Alışılmadık şekilleri olan ve insanlar tarafından yapılmamış araçlar olarak tasvir edilirler.
-Hint Ve Tibet- Mahabharata
Hindistan’ın ulusal destanı Mahabharata “insanlığın Öyküsü” anlamına gelir ve hem çok uzak geçmişte kaybolmuş olan bu uygarlığı anlatmakta hem de çok büyük bir savaştan bahsetmektedir. Destanda anlatılan dev savaş, öncelikle klanlar arası bir çatışma gibi görünse de aslında tüm gezegenin egemenliği yolunda bir kavgadır, ama sonunda öyle bir savaş başlar ki tüm evren yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Savaşta kullanılan silahlar hem dünyasal (ok, balta, kılıç, mızrak gibi) hem de Tanrısaldır (ışınlar, atomik silahlar, uçan araçlar gibi). Mahabharata zeki canlılar arasında bir anlaşmazlığı, bir savaşı ve günümüz teknolojisinin çok ötesinde silahların kullanıldığını anlatır.
-Ramayana
Mahabharata’nın bölümlerinden biri olan Ramayana’da, dünyalı kız Sita’nın güçlü prens Ravan tarafından kaçırılışı anlatılır. Olayın anlatımı oldukça dikkat çekicidir: “…Güçlü silahlara sahip Raksha zavallı ve çaresiz kadını kaldırdı. Onu göklere ait, hızla kanatlanan, altın parlaklığındaki arabasına oturttu… Araba tepelerin ve ormanlık vadinin üstünden gökyüzüne doğru havalandı.”
Bu olayın ardından Ravan’la savaşmaya hazırlanan Rama, İndra’dan Tanrısal bir araba ödünç alır. “Güneşe benzeyen Puspaka arabası Tanrı Ravan tarafından getirilmişti ve istenen her yere gidiyordu. Gökte parlayan bir yıldıza benzeyen bu araba Lanka şehrinde bulunuyordu. Çok büyüktü, iki katlıydı ve birçok odası vardı. Havada uçarken kulağa hoş gelen bir ses çıkarıyordu.” Savaşın sonunda Ravan yenilgiye uğrar, Sita kurtulur ve destanın kahramanı onu havalanan bir araba ile evine götürür: “Bulutsuz gökyüzüne yelken açan Rama’nın Puspaka arabası geldi ve yeryüzüne indi.
Mahabharata’nın bir bölümü olan Dronaparva’da ve Ramayana’da küre şeklinde bir vimanadan söz edilir. Bu vimana inanılmaz bir hıza ulaşmakta ve ardında büyük bir hava akımı bırakmaktadır. Hareketleri bir UFO gibidir; her yöne gidebilir, yön değiştirmesi ani ve çok hızlıdır, son hızla giderken aniden durup yine aynı hızla ters yöne gidebilir.
Vimanaların yapısı akla UFO’ların sürekli değişen günlük doğasını getirmektedir. Yetenekleri geleneksel fizik yasalarının ötesindedir. Uçan daire araştırmalarını derinleştiren uzmanlar, çağımızın jet uçaklarından bile üstün olan vimananın gelişmiş bir uzay gemisi, bir uçan daire olabileceğinden hiçbir şüphe yoktur.
Hatta bunları Büyük İskender bile görmüş. İskenderin ordusuna saldırmışlar. Bir kaç yerde İskender bunlardan söz ediyor. Onlardan "Ateş Kalkanları" diye bahsediyor.
-Bunlar Neyin Tasvirleridir:
"-Salva’nın uçan aracı çok gizemliydi; gökte bazen görünüyor, bazen kayboluyordu. Yani görünmeme yeteneği vardı. Yadu Hanedanı’nın savaşçıları bu garip aracı bir türlü tam olarak algılayamadılar; bazen yerde bazen gökte beliriyor, sonra birden bir tepeye veya bir ırmağın kıyısına konmuş olarak ortaya çıkıyordu. Bu uçan harikulade araç, gökte bir ateş fırıldağı gibi dönüyor ve bir an bile yerinde durmuyordu."
– Bhaktivedanta, Swami Prabhupada, Krsna
"-Pushpaka bir gök arabasıydı, insanları Ayodhya kentine taşıyordu. Gök bu harika uçan araçlarla doluydu, gece karanlığında yaydıkları sarımtırak göz kamaştırıcı ışık göğü aydınlatıyordu."
- Mahavira, Bhavabhuti
“-Puspaku adlı araç güneşe benziyordu ve kardeşime aitti, onu güçlü Ravan´dan almıştı, uçuyordu ve mükemmeldi, istenilen her yere gidiyordu, Lanka kentinin göklerinde uçarken parlak bir buluta benziyordu.”
– Ramayana Destanı
"-Kralım; uçan araç mükemmeldi, şeytan maya tarafından yapılmış ve bir savaş için gereken tüm silahlarla donatılmıştı. hayal edilmesi ve anlatılması imkânsız bir araçtı; görünmezlik özelliğine sahipti. oturulan yerde koruyucu bir şemsiye ve serinletici bir güç vardı. mihrace bai’ nin çevresinde kaptanları ve kumandanları bulunuyordu; geceleyin gökte yükselen bir ay gibi görünüyor, her yönü aydınlatıyordu”
– Swami Prabhupada Bhaktivedanta, Srimad Bhagavatam
“-Vata´nın arabası ne görkemli; gök gürültüsü gibi ses çıkarıyor, göklere dokunuyor; parlak bir ışığı var; kırmızı göz kamaştırıcı ve alev gibi; bir girdap gibi dönerken, dünyanın tozunu kaldırıyor.”
– Rig-Veda (Vata bir Aryan rüzgar tanrısıdır.)
“-Bir zamanlar Kral Citaketu, kendisine Tanrı Vişnu tarafından verilen parlak ve ihtişamlı bir uçan araçla dış uzaya yolculuk yapar ve Tanrı Şiva´yı görür… Oklar “ışınlar” Şiva tarafından yollanır. Işınlar güneş benzeri bir küreden fışkırır ve içinde yaşanan üç gök aracını kaplar ve o araçlar bir daha görülmezler.”
– Srimad Bhagasvatam, VI. Canto, Bölüm 3
Hemen her büyük medeniyetin eski metinlerinde UFO’lardan bahsedildiğini ortaya çıkmıştır ve her kültür UFO’ları kendine özgü terimlerle tanımlamıştır. Romalılar için onlar “yanan kalkanlar” iken, Yunanlılar için “hayalet arabalar”, eski çağlardaki Hintlilere göre ise “vimana” adını verdikleri gemilerle gökyüzünde dolaşan Tanrılardı.
Rama İmparatorluğu olarak tanımlanan antik Hint uygarlığının Kuzey Hindistan ve Pakistan’daki geçmişi en az 15.000 yıllıktır. Kalıntılarına Pakistan´daki, Kuzey ve Batı Hindistan´ın çöllerinde raslanmaktadır. Rama, “Aydınlanmış Rahip Kral” bu kentleri yönetiyordu. Rama´nın 7 büyük kenti, klasik Hindu metinlerinde “7 Rishi Kenti” olarak geçer Bu uygarlık çok büyük bir nüfusa sahipti ve kültür düzeyi yüksekti. Uzun zaman boyunca Hint uygarlığının geçmişinin M.Ö. 500’lere kadar uzandığına ve Büyük İskender’in istilasından 200 yıl önce büyük savaşların yaşandığına inanılmaktaydı. Fakat bölgede yapılan arkeolojik kazılar ve kazılar sonucu kalıntıların altında bulunan antik kentler, Hindistan’daki uygarlığın kökeninin 10 binlerce yıl öncesine dayandığını göstermiştir. Bu kentlerde üstteki kentlerde bile bulunmayan mükemmel kanalizasyon ve sulama sisteminin kalıntıları görülüyordu, ki böyle bir sistem şu anki Pakistan ve Hindistan’ın hatta Asya’nın önemli kentlerinde bile yoktur.
Tüm bu veriler bize on binlerce yıl önce İndus vadisinde dev bir uygarlığın yaşadığını göstermektedir. İndus Uygarlığı tahmin edildiği kadarıyla günümüzün çok ilerisinde bir medeniyetti; bölgedeki jeolojik yapı radyoaktif kalıntıları göstermekte ve mikalaşmış katmanlar mega atomik patlamaların yaşandığını kanıtlamaktadır. Tıpkı Mahabharata Destanı’nda anlatıldığı gibi…
-Çin Ve Tibet
UFO Fenomeninin tarihsel boyutunu araştırırken karşımıza çıkan bir diğer büyük ve gizemli uygarlık da Tibet’tir. Uzakdoğu’da çok eski bir geçmişe sahip olan Tibet, UFO fenomeninin önemli bir parçasıdır. Okültizmin (gizemcilik) doğduğu yer olarak kabul edilen Tibet, UFO fenomeni ve okültizm arasındaki güçlü bağ dolayısıyla UFO bilgisini çağrıştırmaktadır.
Eski Tibetliler, başka bir gezegenden kozmik kültür taşıyıcıların ilkel insanın gelişimini hızlandırmak amacıyla dünyamıza geldiğine inanmaktaydılar. Güney Tibet’in ezoterik kitabı Dzyan Kitabı’nda şu satırlara rastlanır: “Dünya dedi ki: parlak yüzün kralı, evim boş, oğullarını bu dünyaya gönder…Ve küreler arası uzayı karanlık bürüdü, iki dünya parlaklaştı…Gözeticiler yanıp sönen bir alev gibi uzaklıkları geçerek işlerine başladılar; -Ve yılanlar yeniden yeryüzüne inerek eğittiler ve öğrettiler…”
Asya ve Güney Asya kaynaklı çeşitli metinlerde de uçan araçlar ve göksel cihazlardan söz edilmektedir. Tibetliler iki büyük kutsal kitabı Tantjua ve Kantjua, tarih öncesi uçan araçlardan bahseden bir çok metin içermektedir; Tibetliler bunları “göğün incileri” diye adlandırırlar. 225 ciltlik Tantjua’da, Tanrılara ait uçan gemilerin bin kadar yolcu aldığından söz edilmektedir. Diğer kutsal kitap olan Kantjua’da ise Tanrıların içi görünen kürelerde oturduklarından bahsedilir.
Tibet’le aynı bölgede bulunan Çin’in Taoist efsanelerinde de sık sık göklerde uçan ölümsüzlerden bahsederler. Xian adlı araçları yöneten ölümsüzlerin ilahi güçleri vardır. “Fei tian” yani “uçan ölümsüzler”e Çin mitolojisinin sayısız yerinde rastlanır. Ayrıca ikinci yüzyılda yazılmış pek çok şiirde uçan Dragonların yönettiği gök arabalarından açıkça söz edilmektedir
-Bilim ve Vimanalar:
“Asya ve Güney Asya kaynaklı çeşitli metinlerde uçan araçların veya göksel cihazlardan söz edilir. Hint ve Çin halk öykülerinde ve sanatçıların çizimlerinde göklerde seyahat etmek için yapılmış araçlar yer almaktadır. Kaynaklardaki farklılıklar dikkat çekecek kadar büyüktür, anlaşılmaz aygıtlar olduğu gibi, temel uçuş prensiplerine göre yapılmış ahşap araçlar da vardır.
Taoist masallar sık sık göklerde uçan ölümsüzleri anlatırlar. Xian adlı bu araçlar yöneten ölümsüzlerin özgün ilahi güçleri vardır. Onlar tüylüydüler, Tao rahipleri onlara ´Tüylü Rahipler-Yu Ke” diyorlardı; “fei tian” yani uçan ölümsüzler Çin mitolojisinin sayısız yerinde raslanır. Uçan araçlar belki de bir tür teknolojik araçlardırlar ama yönetenler acaba insan mıdırlar?
"-İkinci Yüzyıl´da yazılmış, bir şiirde uçan dragonların yönettiği gök arabalarından açıkça söz edilmektedir. Elimizde uçan araçların yapımlarını ve gelişimini anlatan sayısız öykü vardır. Bunlardan yola çıkarak olası kaynaklara giden ilginç ipuçlarına ulaşabiliriz. İşte bir araştırma sonucu; 11. Yüzyıl´da Brihat Kath Alokasamgraha adlı bir marangozun uçan bir araç yapmaya çalıştığını biliyoruz. Benzer bir öykü Eski Yunan´da vardır; 7. Yüzyıl´dan kalma bir Yunan metninde, mahkumları toplayan ve konuşabilen uçan bir araçtan söz edilir, bu araç mekaniktir ve havada durabilmektedir. Bu bilgileri Clive Hart´ın 1985´de Berkeley Üniversitesi´nde yayınlanan ´The Prehistory of Flight´ adlı kitabının ´çeşitli batı kaynaklarına göre uçan makinelerin kronolojik listesi´ bölümünde buluyoruz. Uçmakla ilgili bilimsel onaylı en eski kaynaklar oluşturulurken, insan yapısı kanatların gelişimi temel disiplin olarak izlenmiştir ama bu doğru değildir; Vimanalar bir yana antik Çin, Kore ve Hint kaynaklarında insan taşıyan çok daha karmaşık gök araçlarından söz edilmektedir.”
– Dr. Benjamin B. Olshin, “Mechanical Mythology: Private Descriptions of Flying Machines as Found in Early Chinese, Korean, Indian, and Other Texts”
“-Hindistan´ın Vedik edebiyatında Vimana olarak tanımlanan uçan araçlarla ilgili tanımlamalar vardır. Bunlar ikiye ayrılırlar; 1)İnsan yapısı olan ve kuş benzeri kanatlarla uçan araçlar 2) Alışılmadık şekilleri olan ve insanlar tarafından yapılmamış olan araçlar. İlk gruba giren araçlar orta çağ tarzında, Sanskrit dünyanın mimarisine uygun otomatif askeri kuşatma araçları ve diğer mekanik aygıtlarla eş düzeydedirler. İkinci gruba giren araçlar ise, Rig Veda, Mahabharata, Ramayana ve Purana´larda tanımlanan UFO´ları anımsatan araçlardırlar. Vedik Evren Maya´nın ürünü veya bir hayaldir ya da evrensel bir sanal gerçeklik olarak düşünülebilir. Ana bilgisayarın görevi, “pradhana” adlı geleneksel enerjiyi sağlamaktır. Bu enerji Maha-Vişnu olarak bilinen ve sürekli genişleyip yayılan İlahi Güç tarafından harekete geçirilir yani Maha-Vişnu bir evrensel programcıdır. Aktif pradhana, enerjinin özel bir formu olarak oluşur ve kaba maddeye dönüştürülür. Şiva´nın eşi Uma (aynı zamanda Maya Devi olarak da bilinir), sanal enerjinin tanrıçası veya “yükleyici”sidir. Uma, Ana Tanrıça olarak da bilinir, kocası Şiva ise Hayallerin ve Teknoloji´nin Efendisi´dir, Şiva ile Mahabharata´da adı geçen Salva arasında doğal bir ilişki vardır, bu ilişkinin kökeninde Salva´nın bir Vimana´ya sahip olma gayreti ve Maya Danava´ya sahip olma arzusu vardır. O zaman, Hayallerin Efendisi olacak ve enerjiyi o üretecektir.”
– Richard L. Thompson, “Alien Identities”
“-Vimanalar´ın yapısı akla UFO´ların sürekli değişen günlük doğasını getirmektedir, yetenekleri geleneksel fizik yasalarının ötesindedir. Carl Jung´un yorumunda UFO´ların niteliği bir rüya alanındadır; bir yerde, parlak ışıkları gözlemlemenin tam ortasında ve zaman kavramı yitirildiğinde objektif ve sübjektif bilinç arasında suçluluk başlar ve bozulma görülür. Araştırmalarım UFO ilişkileriyle, dinler, metafizik mistizm, folklör, şamanik trans, migren ve hatta yaratıcı imajinasyonlar arasında yakın bir ilişkinin ve benzerliğin bulunduğunu gösteriyor. Benzerliğin içinde, sabit imajlar, olayların ardıllığındaki tutarlılık ve genelde görülen alışılmadık “zirve deneyimi” niteliği bulunur. Kaçırılma raporlarında da, bu fenomenin paralelinde yer alan olaylara raslanır. Örneğin, nahoş ama inanılmaz “bedensel parçalanma” olayında olduğu gibi; bazen raporlarda kaçırılanların anlattıkları, şamanların “ölüm-yeniden doğum” trans deneylerine çok benzemektedir.”
– Alvin H. Lawson
“-Birkaç on yıl evvel batılılar tarafından Güney Hindistan´daki bir tapınakta bulunan antik Sanskrit metinlere göre, Vimanalar uçan tüm araçların en üst noktasıydılar. İtalyan bilimci Dr. Roberto Pinotti 12 Ekim 1988´de Bangalore´da yapılan Dünya Uzay Konferansı´nda yaptığı konuşmada, Hindu antik metinlerinde tanrılarla, kahramanlar arasında yapılan bir savaşın anlatıldığını belirtti. Pinotti, metinlere bir destan olarak bakılmamasını istiyor ve göklerde pilotların kullandığı silahlı uçan araçlarla yapılmış bir savaşın açıkça anlatıldığına dikkat çekiyordu. Kullanılan silahlar, savunma ve saldırı amaçlıydılar; yedi ayrı tipte mercek ve aynı sistemlerini içermekteydiler. Örneğin pilotları ´kötü ışınlar´dan koruyan ´Pinjula Mirror´ bir ´Görsel Ayna´ idi; ´Marika´ adlı silahla düşman araçları vuruluyordu. Sonuçta Dr. Pinotti bu antik silahların bugün kullandığımız laser teknolojisinden çok farklı olmadıklarını iddia ediyor ve; “Araçlarda ´Somaka, Soundalike and Mourthwika´ adları verilen özel ısı emici metaller kullanılmış olmalı.” diyordu. Pinotti´ye göre, tanımlanan itici güç prensibi, elektriksel ve kimyasal olmalıydı ama güneş enerjisinin kullanımı da çok ileri düzeydeydi. Diğer bilimciler Pinotti´nin kuramını daha ileriye götürerek, araçların bir tür ´cıva iyonlu itici güç sistemi´ ile çalıştığını varsaydılar. Pinotti, Vimanalar´ın binlerce yıl önce varolduklarını belirtirken, modern UFO´larla olan benzerliğe de dikkat çekiyordu ama Hindistan´da unutulmuş bir uygarlık vardı. Bu araştırmanın ve tartışmaların ışığında Hindu kökenli Sankritçe metinler daha iyi gözden geçirilmeli ve tanımlanan Vimana modelleri daha bilimsel bir incelemeye tabi tutulmalıdırlar.”
– Nick Humphries, “UFO Guide”
“-Hindistan, Mysore´da bulunan Uluslararası Sanskrit Araştırma Akademisi´nin direktörü olan G.R. Josyer, 25 Eylül 1952´de yaptığı bir açıklamada, 7.000 yıllık yazmalarda çeşitli tiplerde uçan araçların yapımlarının anlatıldığını söylemişti. Bu özel yazma üç tip Vimana vardı; ´Rukma, Sundara ve Shakuna´; yaklaşık 500 stanzada (dörtlük), karışık detaylar veriliyor, metallerin seçimi ve hazırlanması anlatılıyordu. Ayrıca yazmada, çeşitli Vimana türlerinin parçaları tanımlanıyordu. Yazma 8 bölümdü ve bir hava aracının yapım planlarının yanısıra su altında da gidebilen veya bir duba gibi su yüzeyinde durabilen Vimana planlarını da içeriyordu, bazı stanzalarda ise pilotların nitelikleri ve eğitimleri anlatılıyordu.”
– Brad Steiger, “Worlds Before Our Own”
"-Ahnihotra-vimana´nın iki motoru veya sistemi vardır, ´Elephant-vimana” ise daha gelişmiş bir araçtır. Ayrıca, “Kral balıkçı”, “İbis” adlı ve başka hayvan adlarının da verildiği Vimana türleri de anlatılır. Göründüğü kadarıyla Mahabharata, bize bir atom savaşını anlatıyor! Kaynaklarda bir izolasyon veya tahrifat yoktur; savaşlarda fantastik silahlar, uçan araçlar kullanılmıştır. Bunlara epik Hint destanlarında çok sık raslanır. Hatta Ay´daki bir savaşta yer alan “vimana-Vailix”den söz edilir. Kısacası atomik bir patlamanın tüm etkileri ve özellikle de insanları öldüren radyoaktif etki Mahabharata´da çok belirgindir; Mohenjo-Daro´daki Rishi kentini geçen yaz kazan arkeologlar, caddelerde yatan iskeletler buldular, bazılarının yumrukları sıkılıydı sanki bir anda ölmüşlerdi, en azından bir kıyametin yaşandığı kesindi. Ve iskeletlerde tesbit edilen radyoaktivite, en azından Hiroshima ve Nagasaki düzeyindeydi. Daha ötede Mohenjo-Daro, ızgara biçiminde planlanmış mükemmel bir kenttir; su sistemi bugün Hindistan ve Pakistan´da kullanılan düzeydedir. Antik kentin caddelerinde kalıntı olarak siyah cam kümeler bulunmuştur. Bunların cam küreler olduğu sanılmaktadır ve bulunan kil çömleklerin çok yüksek ısıyla eritildiği keşfedilmiştir. Mahabarata´nın bir bölümü olan Dronaparva´da ve Ramayana´da özelikle belirtilen küre şeklinde bir Vimana vardır. İnanılmaz bir hıza ulaşmakta ve ardında büyük bir hava akımı bırakmaktadır. Hareketleri bir UFO gibidir, her yöne gidebilir, yön değiştirmesi ani çok hızlıdır, son hızla giderken aniden durup, yine aynı hızla ters yöne gidebilir. ´Samar´ adlı başka bir Hint destanında Vimanalar; demir makineler olarak tanımlanırlar ama yumuşaktırlar ve örgü gibi yüzeyleri vardır; cıva ile şarj olurlar ve arkalarından kükreyen bir alev püskürür. Daha da ilginci ´Samaranganasutradhara´ adlı antik metinde Vimanalar´ın nasıl yapıldığı anlatılır ama uygulanması için yeterli çözümleme henüz yapılamamıştır; Cıva ile itici güç sağlanması olasıdır ve denenmektedir, günümüzde Sovyet döneminin bilim adamları tarafından Türkistan´da ve Gobi Çölü'nde kozmik yön-bulucu araçların keşfedildiği söylenmiştir. Küresel olan bu araçlar, cam ve porselenden yapılmıştır, konik uçlarının içinde bir damla cıvanın bulunduğu belirlenmiştir.”
– D. Hatcher Childress, “Ancient Indian Aircraft Technology-Anti-Gravity Handbook”
-Sonuç:
Göksel fenomenler yazılı tarihin epey eskilerinde mekan alırlar. En eski hadiseler bizlere efsanelerle gelirler. mesela saygın 1 Çin söylencesinde uzaktaki 1 "uçan otomobiller ülkesi"nden söz edilir. Üç gözlü canlılar kanatlı arabalara binmekte ve arabaların yaldızlı parlak tekerlekleri dönmektedir. Drona Parva adlı Sanskritçe metinde gökte uçan tanrılar arasında "it dalaşı" yapıldığı ve bu pilotlu uçan araçlara "Vimana" dendiği yazar. cenkler sırasında, 1 çeviriye göre "Alevler saçan, epey parlak ve dumansız ateşler" kullanılmıştır. Bu çeşit yaklaşımlar yalnızca doğu kültürüyle limitli değildir. UFO tarihini izleyenler en kuvvetli UFO olaylarının İncil´de bulunduğunu sanki bütün 2 kaynağın da eşdeğer kalem tarafından yazıldığını söylerlerken, İncil´i "Yazılmış en büyük UFO kitabı" bi şekilde tanımlarlar. Tahminen 30 yaşlarındayken ve yaklaşık bi şekilde MÖ 539´da Peygamber Hezekiel inanılmaz vizyonunu gördü: "Baktığımda gördüm ki, fırtına gibi 1 rüzgâr kuzeyden geldi ve büyük 1 bulut, çevresi parlaktı ve önünde devamlı bi şekilde ateşler çakıyordu. Ve dört tarafı dört yaşayan canlıya benziyordu." Hezekiel´in öyküsü çarpıcı ve düşündürücüdür. Şimdi birtakım somut kaynak ve örneklere yönelelim.
* Mısır; MÖ 15. Yüzyıl; "Firavun Thutmose gökte kötü kokular yayan daire biçiminde ateşler ve uçan diskler gördü..."
* 3400 yıllık 1 Mısır papirüsü belki de 1 UFO olayını yazan ilk belgedir. Papirüs, geceleri görülen birçok ateş dairelerini anlatırken, ışıklarının güneşten parlak olduğunu yazar...
* MÖ 329; "Büyük İskender´in ordusunun üzerinde uçan 2 uçan cisim büyük panik yarattı.."
* Çin; MS 749; "Alevler kusan dev canavarlar gökte görüldü, ardından içinde insanların bulunduğu gök arabaları geldi."
* Lyons, Fransa; MS 900; "Üç adam ve 1 kadın gökte uçan 1 arabayla geldiler ve halk epey korktu.."
* Nuremberg, Almanya, Nisan 1561; "Sabahın erken saatlerinde gök 200´den çok silindir biçiminde UFO´larla doldu, aralarında küreler ve dönen diskler vardı.."
* Rusya, Ağustos 1666; "Garip ve vahşi 1 ışık topu, berrak ve güneşli gökte görüldü. Cisim bir kilisenin üstünden çıkıp geldi.."
* Zacatecas, Meksika, Ağustos 1883; "Püro ve disk şeklindeki 400´den çok cisim gökten uçarak geçtiler.."
* LeRoy, Kansas, ABD, Nisan 1897; "Gökte uçan 1 cisim vardı; ardında al bir ipe bağlantılı bir inek vardı. İneği ardından uçurarak kayboldu.."
* Avustralyalı Aborginler dünyayı uçan bir araçla ziyaret eden Wondjina adlı ruhların yarattığına inanırlar.
* Batı Afrika, Mali´de yaşayan Dogon Kabilesi dünyanın epey eski zamanlarda dünya dışı muallimler tarafından ziyaret edildiğine inanılır. Dogonlar, dünya dışı canlıların binlerce sene evvel dünyaya Sirius yıldızından geldiğini anlatırlar. Dogonlar´ın çağdaş astronomik aygıtları yoktur fakat astronomi bilgileri detaylı ve gelişmiştir. Onlar bunları uzaylı yaratıklardan öğrendiklerini anlatırlar. Dogonlar asırlar öncesinde gece göğünde Sirius´un yerini biliyorlar ve buna ilave olarak gözle görülemeyen 2 yıldızın daha eşdeğer yörüngede döndüğünü söylüyorlardı. Bu yıldızların 1 tanesi 19. asır ortalarında keşfedildi, şayet ikincisi de keşfedilirse Dogon mitleri kesinlikle kanıtlanmış olacak.
Not: Dogon anlatılarında bahsedilen 2. yıldız da bu yakınlarda keşfedildi...
Derlenmiştir
Ayrıca bakınız: Van Uzay Aracı
.