30 Ekim 2012 Salı

Baykuş'a Dair


Uzun yıllar boyunca baykuşların uğursuzluğu bütün toplumlarda ilan edilmiştir. Çünkü onlar birer ölüm habercisidir. Mavi rengi gören tek kuş türüdür, gece avlanırlar ve gecenin şeytanları olarak bilinirler. Aslında bu böyle olmamalıdır. Bilimsel olarak baykuşların görüşü çoğu kuş ve hayvana göre daha açıktır, bizim ve diğer canlıların göremediği bir çok enerjiyi tespit edebilrler ve tehlikeli olanları ise haber verirler. Yani ölüm enerjilerini..

Eğer baykuşların ne kadar iyimser hayvanlar olduklarını bilseydiniz onlardan edinmek isterdiniz ama bu yine de imkansız çünkü onlarında nesli tehlikede..
Onlar enerjileri takip ederler ve size haber verirler aslında onlar birer bilgelik simgesidir,şeytanlık değil.

Mitolojik tanrıçalardan olan Athena ya da diğer bir adıyla Minevra, zeus'un kızı olarak meydana gelmiştir. Athenanın annesini bir oğlan doğuracağını düşündüğü için yutan zeus 6 ay sonra şiddetli baş ağrıları çeker. Buna bir türlü anlam veremeyen zeus yardımcısını çağırır ve büyük bir balyozla kafasına vurmasını ve içindekini çıkarmasını ister. Önce tereddüt eden yardımcı zeusun gazabından korkarak bunu yapar ve işte o anda bir kız çocuğu kalkanı ve kılıcıyla zeusun kafasından çıkar bu Minevradan başkası değildir. O zamandan beri zeusun kızı olmakla birlikte aynı zamanda savaşın tanrıçası olarak tanınır çünkü o hiç bir savaşı kaybetmez onun kaderi budur. Athenanın 3 tane temsili vardır. Mızrak savaşı, Zeytin dalı barışı ve zaferi, Baykuş ise bilgeliğini simgelemktedir.

Başka bir inanışa görede athena dünyaya indiği zamanlar ölümlülere baykuş olarak gözükmesidir. Ayrıca baykuşun mitolojide de böylesi bir anlamı vardır.
Aynı zamanda bazı milletlerde yanında bir baykuş figürü taşımanın uğur getirildiğine inanılır.

Son zamanlarda da çoğu moda şirketi baykuş üstüne yoğunlaşmış ve de baykuş koleksyonları çıkarmaya başlamıştır. Dünyada hızla büyüyen böyle bir akıma konu olan baykuşlar aslında bu ünü yıllar öncesinden hak etmişlerdir.

Onların ölümü haber vermesi aslında insanları uyarmak içindir, fakat efsaneye göre köyün bilgesinin öleceğinin enerjisini hisseden bir baykuşun her gün belli aralıklarla gelip bilgenin evinin çatısında çığlıklar attığı söylenir. Köyün bilgesi ise bunun anlamını bilmektedir ve kendine bir çırak yetiştirmek ister, bunun üzerine yetenekleri olduğunu düşündüğü bir genç ile çalışmaya başlar, ona tüm bildiklerini öğretecek vakti olmadığını bilmektedir. Birkaç önemli bilgiyi verdikten sonra ona baykuşu korumasını ve ona bıraktığı yazıtlarını okuyarak öğrenmesini salık verir. Ve bilgenin öleceği gece baykuşun çığlıkları tüm köyde yankılanmaktadır. ertesi gün bilgenin öldüğünü öğrenen köylüler çatıdaki baykuşun buna sebep olduğunu söyleyerek onu öldürmek isterler. Buna engel olmak isteyen bilgenin genç yardımcısı ise köylülere bir türlü söz geçiremez çünkü onlar baykuşun lanet getirdiğine çoktan inanmışlardır. Baykuşu kurtarmak isteyen genci de laneti koruduğu ve şeytana yardım ettiği gerekçesiyle öldürürler. o günden sonra bir çığ gibi lanetli oldukları büyümüştür..

Bunun gibi daha bir çok efsaneye sahip olan bu bilge hayvanlar hakkındaki yanlış bilgiler yüzünden nesilleri tehlikeye bile girmiştir.

Sonucunda demek gerekirse herkesin bir baykuş figürüne sahip olması gerektiğini savunanlardanım, bu bilgelik simgesi canlılar aynı zamanda başarının ve de şansın anahtarlarıdır..

Baykuş Yunan mitolojisinde zeka,sanat,strateji, barış ve savaşın tanrıcası olarak bilinen Athena'nın sembolleri: mızrak, zeytin dalı ve baykuştur. Mızrak savaşı,zeytin dalı barışı, baykuş da bilgeliği temsil eder. Athena, Roma mitolojisinde Minerva diye anılır. Babası Tanrıların Tanrısı Zeus, annesi ise Hikmet Tanrıçası Metis'tir.

Yunan mitolojisindeki en garip doğumlardan biri, Athena'nın duğumudur. Zeus,babası Kronos gibi çocuklarından birinin isyan ile tahtından olacağı korkusuna kapılıp, karısı Metis'i yutar. Karısını yuttuktan sonra korkunç baş ağrıları çeken Zeus,bir gün yanına Hephaistous'u çağrır. Zeus, Hephaistos'a en güçlü baliyozunu alıp gelmesini ister. Hephaistos bir koşu tanrıların tanrısının isteğini yerine getirir. "Şimdi de en güçlü vuruşunu kafama vur !" der Zeus. Yıldırımların efendisinin bu isteğinden çekinir ateş tanrısı. Daha önce Zeus'un nefretini acı bir tecrübeyle tatmış çünkü, kafama neden vurdun diyerek nefret kusmasından korkar. Zeus, demirci tanrısının kafasına vurması için tehditler yağdırır. Ne yapacağına şaşıran Hephaistos, korkuyla karışık tüm gücünü kullanarak balyozuyla Zeus'un kafasına vurur. İşte o anda Athena,miğferi ve zırhı ile tam takım babasının başından fırlar. Bilgelik tanrıcası Athena,resimlerde ona eşlik eden bir baykuşla tasvir edilir. Bundan dolayı baykuşun zekayla güçlü bir ilişkisi olduğuna inanılır ve tanrıların bir elçisi olarak kabul edilir. Yunan mitolojisinde Demeter'e kurban edilir.

Baykuş, Yunan-Roma döneminde kutsal bir varlıktır, Minerva'nın kuşu olarak tanılır. Athena, ölümlülere çoğunlukla baykuş formunda dörünür. Mısır alfabesinde "M" harfinin simgesi baykuştur.

Kızılderi kültüründe, bilgelik, algı, ayırt etme ve hileyi anlama özelliklerinin öğreticisi olarak düşünülür. Baykuşların tüyleri başka kuşların tüyleriyle karışmamalı
ve sorumsuzca kullanılmamalıdır; çünkü,şifaları çok güçlüdür. Kırmızı bir beze sarılan baykuş tüyü şifasının, böylece kötülüklerden uzak tutacağına ve etkisini koruyacağından söz edilir. Bazı kabileler ise, baykuş tüyüne dokunmazlar. Baykuş paradoks ve gizin; yaşam ve ölümün, dinlenmenin, dişiliğin, karanlığın ve bilinmeyenin öğretmenidir.

Kızılderili kültüründe ayrıca baykuşların büyücülerin yardımcısı olduğuna inanılır. Bu nedenle birçok kızılderili toteminde baykuş motifine rastlamak münkündür.
Kuşları içerisinde maviyi gören tek kuş, Baykuş'tur.

Atina Şehrinin kuruluşu

Atna şehrini yeni kurulmaktadır ve şehrin tanrısı kim olacağı söz konusu olur. Bütün Olimpos tanrıları bir araya gelirler. Çeşitli yarışmalar sonucunda iki tanrı kalır. Bu iki tanrı Poseidon ile Atehnadır. Jüri tanrılar ve şehre en büyük hediyeyi verecek olanı şehrin tanrısı seçeceklerini belirtirler. İlk olarak kendinden emin Poseidon öne çıkar. Üç başlı mızrağını yere vurur ve yer yarılarak bir at ortaya çıkar. Poseidon atı herkese göstererek "Bu evcil bir attır, insanı yorulmadan istediği her yere götürür, onun yüklerini taşır."der. Bütün tanrılar büyülenmiştir bu hayvan karşısında. Athena ise küçük bir gülücük atar ve ünlü mızrağının yere saplar. Mızrağın saplandığı yerden bir filiz çıkar ve büyür büyür çok güzel bir zeytin ağacı olur. "Bu da zeytin ağacıdır. Meyvesi olan zeytinin saymakla bitmeyen özellikleri vardır. Zeytini insanlar yiyebilirler, yemeklerine katabilirler. Yağını yapıp,yakarlar, geceleri aydınlatırlar. Yemeklere dökerler, çok güzel lezzetler elde ederler. Aynı zamanda bozulmaz, ve bozulmasını istemedikleri yiyecekleri saklarlar. Ve böyle faydaları daha da sayılabilir." der zeki tanrıca. Bütün tanrılar bakakalmıştır bu ağaca. Hepsi tebrik eder Athena'yı, artık şehir ona ayıttır. Şehrin ismine de Atina denecektir bundan sonra. Poseidon ise, belki de bir tanrıcaya yenilmekten , tüm siniriyle üç başlı mızrağını dağa fırlatır. Dağa saplanır mızrak, hala mızrağın izinin orda olduğu söylenir. Ayrıca Athena'nın o meşhur ağacının da Atina'daki akropoliste portikonun yanında duran zeytin ağacı olduğuna inanılır.

Avrupa, Asya ve Afrika'nın birçok bölgelerine yayılmış olan Romalılar baykuş hakkında Babilliler ve Mısırlılar zamanında kalan görüşleri benimsediler ve kuşu bir uğursuzluk sembolü olarak kabul ettiler. Hatta daha da ileri giderek uğursuzluğu savuşturmak için yakaladıkları baykuşları yakmaya, küllerini nehirlere savurmaya başladılar.

Romalılara göre baykuş ölüler diyarından geliyordu ve yakın bir ölümün habercisiydi. Sezar öldürülmeden az önce de baykuşların haykırışları duyulmuştu. Romalılar Avrupa'nın orta kesimlerine yayıldıkça kendi düşünce ve kültürlerini de beraberlerinde taşıdılar. Aslında taşıdıkları daha önce etkilenip benimsedikleri Babil ve Mısır kültürlerinin kalıntılarıydı.

Günümüzde Avrupa ve İngiliz kültüründen geliştiği sanılan birçok folklorik inanışın kökeninde Romalıların zaptettikleri yerler arasında taşıdıkları inanış ve davranış biçimleri vardır. Babilliler ve Mısırlılar için baykuş nasıl bir uğursuz yaratıksa, şeytan ve ölüm nasıl geceleri ortaya çıkıyorsa Avrupa ve İngiliz kültürlerinde de öyledir. Roma ordularının ulaşamadığı kuzey bölgelerinde ise baykuş hala bir uğur sembolü olarak kabul edilir.


Baykuş

Baykuş, kuşlar (Aves) sınıfının, karinalılar (Carinatae) bölümünün, gökkuzgunumsular (Coraciiformes) takımına giren gece yırtıcı kuşları (Strigiformes) alt takımında yer alan türlere verilen genel addır.

Baykuş, Strigiformes (gece yırtıcıları) takımından gece avlanan yırtıcı kuş türlerine verilen ad.

Başları büyük ve tüylüdür. Kuyrukları kısa olmakla beraber, kanatları enli ve uzundur. Bir kısmının kanat açıklığı, bir adam boyuna ulaşır. Serçe kadar küçük olanları da vardır. Gagaları kıvrık, pençeleri keskin kanca tırnaklı ve döner parmaklıdır. Kuvvetli pençeleri adeta avına kenetlenir.

Alm. Eule(f), Fr. Hibou, İng. Owl. Familyası: Baykuşgiller (Strigidae). Yaşadığı yerler: Ağaç kovukları, harabeler, kuleler, terk edilmiş kuş yuvaları. Antarktika hariç dünyanın her yerinde. Özellikleri: Gece avlanan yırtıcı kuşlardır. Ömrü: 60-70 yıldır. Çeşitleri: Boyları 18-70 cm arasında değişen 123 kadar türü vardır. Bunlardan alaca baykuş, ak baykuş, cüce baykuş, puhu, kukumav, peçeli baykuş meşhurlarıdır.

Öne doğru yönelmiş iri gözlü, yırtıcı gece kuşlarının genel adı.

Başları büyük ve tüylüdür. Kuyrukları kısa olmakla beraber, kanatları enli ve uzundur. Bir kısmının kanat açıklığı, bir adam boyuna ulaşır. Serçe kadar küçük olanları da vardır. Gagaları kıvrık, pençeleri keskin kanca tırnaklı ve döner parmaklıdır. Kuvvetli pençeleri adeta avına kenetlenir. Kavramaları o kadar sıkıdır ki, bazan inatçı bir baykuş tarafından tutulan insan bileğini kurtarmanın yolu, hayvanın ayak tendonlarını (kirişlerini) kesmektir.

Baykuşlar tam bir sessizlik içinde avlanır. Bütün vücudu yumuşak ve ince tüylerle kaplıdır. Tüyler, uçuş sırasında tabii bir susturucudur. Uçuş esnasında kanatlarının “pırpır” sesi duyulmaz. İri gözleri, başlarının yanında değil önündedir. Aşırı büyüklükteki gözleri, göz oyuğunda hareket edemez. Araba farı gibi yuvalarında sabittir. Ama baykuş boynunu 300 derecelik alan içinde rahatça çevirerek çevresini kontrol edebilir. Dişi baykuş erkeklerinden daha iri olup, 2-10 yumurta yumurtlarlar. Kuluçka süresi 30-40 gündür. Yumurtadan çıkan yavruların göz ve kulakları kapalıdır. Yavruların yuvada kalma süresi farklıdır.

Tam karanlıkta görme kabiliyetleri yoktur. Az bir ışık avlarını yakalamaya kafidir. Gözlerindeki ağ tabaka sarı renklidir. Büyütücü özellik sağlar. Gözlerinde esas olarak çubuk (rod) duyu hücreleri mevcuttur. Bu hücrelerde “visual purple” yani “mor ışık görüntüsüne” sebeb olan kimyasal bir madde bulunur. Rod hücreleri, en küçük bir ışığı bile kimyasal bir sinyale çevirirler. Böylece insanın sadece bir ışık parıltısını fark ettiği yerde baykuş buradaki cismi bütün teferruatı ile görür. Bütün kuşlarda üst göz kapağı alttakine geldiği halde baykuşlarda olay tersinedir.

Baykuşların görme ve işitme kabiliyetleri son derece hassastır. Çok az ışıkta avlarını yakalayabildikleri gibi, zifiri karanlıkta da işitme duyularıyla yerini tespit ederek yakalarlar. Kulakları, en küçük hışırtıyı işitebilecek duyarlıktadır. Hassas kulaklarıyla, gecenin sessizliğinde uçan pervanenin kanat sesini veya bir tohumun çiğnenişini, hatta tam sessizlikde düşen iğnenin sesini bile işitebilirler.

Baykuşun geniş yüzü, nispeten sert ve kavisli tüylerle kaplıdır. Tüyler bir kepçe gibi sesleri toplar ve kulağa yansıtır. Bazı baykuş cinslerinin kulak delikleri öyle büyüktür ki, başın yan tarafını tamamen kaplar. Ayrıca baykuşların başı geniştir ve kulakları diğer kuşlara göre birbirinden daha uzaktır. Böylece ses dalgası bir kulağa çarptıktan sonra diğerine gelir. Baykuş bu son derece küçük zaman aralığı içinde sesin geldiği yönü tayin eder. Baykuşların ilginç özelliklerinden biri de kulaklarının perdeli oluşudur. İstedikleri zaman açar, istediklerinde kaparlar. Dinlenme halinde ve yavaş uçuşlarında kulak perdesini açar, hızlı uçuşlarında ise kaparlar.

Göz ve kulaklarının hassaslığının daha az işe yaradığı gündüzlerde, tüneklerinde uyuklar veya ağaç dallarında güneşlenirler. Tüylerinin rengi, bulundukları çevreye uygun olduğundan fark edilmeleri zordur. Haşin yırtıcı kuşlardır. Kendilerinden büyük hayvanlara saldırmaktan çekinmezler. 70 cm boyuna ulaşan puhu, yıkık yerlerde ve orman kenarındaki ağaçsız kayalıklarda yuva yapar. Tavşan, fare, ev kedisi ve kümes hayvanlarına saldırdığı gibi kartalları dahi kaçırtır. Gece yırtıcıları olmakla beraber kar baykuşları, gündüz de avlanırlar. Kar baykuşunun tabii yaşama çevresi, soğuk kutup bölgeleridir. Buranın gündüz geçen yaz ve gece geçen kış aylarında normal beslenmelerini devam ettirirler.

En büyük düşmanları gündüz yırtıcılarıdır. Gündüzleri bunlardan çekinen baykuşlar, gece olunca hınçlarını alırlar. Atmaca, şahin ve kartallara karanlıkta sessizce saldırarak tüneklerinde onları ustaca avlarlar. Baykuşlar eski çağlardan beri insanların ilgisini çeken hayvanlardır. Haklarında çok şey söylenmiştir. Baykuşun ötüşünü ölüm haberi veya uğursuzluk sayanlar bile olmuştur. Aslında bu tip yorumlar, uykuya dalamayan insanların kuruntusundan başka bir şey değildir. Bu veya başka hayvanların, işlerinin uğursuzluğuna inanmak, batıl, aslı olmayan şeylerdir. Hadis-i şerifte; “Baykuşlarda uğursuzluk diye bir şey yoktur. En doğru yorum, hayra yormaktır. Göz değmesi haktır ve gerçektir.” buyruldu. Esasen baykuşlar faydalı hayvanlardır. Bir peçeli baykuşun bir gecelik fare avı, on kedinin yakaladığından fazladır. Kemirgen sayısını avlayarak kontrol altında tutan atmaca gibi hayvanlardan daha çok fayda sağlar. Çoğunun beslenme listesinde, kemirgen ve diğer küçük zararlı hayvanlar başta yer alır. İki kilometrelik bir arazide baykuşlar, senede 24 bin kadar fare, kemirgen, haşere gibi zararlı hayvan avlarlar. Bir çok ülkede kanunlarla korunarak çoğaltılmaya çalışılmaktadırlar.

Özellikler

Başları büyük ve tüylüdür. Kuyrukları kısa olmakla beraber, kanatları enli ve uzundur. Bir kısmının kanat açıklığı, bir adam boyuna ulaşır.
Serçe kadar küçük olanları da vardır.
Gagaları kıvrık, pençeleri keskin kanca tırnaklı ve döner parmaklıdır. Kuvvetli pençeleri adeta avına kenetlenir.

Baykuşlar tam bir sessizlik içinde avlanır. Bütün vücudu yumuşak ve ince tüylerle kaplıdır. Tüyler, uçuş sırasında tabii bir susturucudur. Uçuş esnasında
kanatlarının “pırpır” sesi duyulmaz. İri gözleri, başlarının yanında değil önündedir. Aşırı büyüklükteki gözleri,
göz oyuğunda hareket edemez. Araba farı gibi yuvalarında sabittir. Ama baykuş boynunu 270 derecelik alan içinde rahatça çevirerek çevresini kontrol edebilir. Dişi baykuş erkeklerinden daha iri olup, 2-10 yumurta yumurtlarlar.
Kuluçka süresi 30-40 gündür.

Yumurtadan çıkan yavruların göz ve kulakları kapalıdır. Yavruların yuvada kalma süresi farklıdır.

Görme yetenekleri

"al purple” yani “mor ışık görüntüsüne” sebep olan kimyasal bir madde bulunur. Rod hücreleri, en küçük bir ışığı bile kimyasal bir sinyale çevirirler. Böylece insanın sadece bir ışık parıltısını fark ettiği yerde baykuş buradaki cismi bütün teferruatı ile görür. Bütün kuşlarda üst göz kapağı alttakine geldiği halde baykuşlarda olay tersinedir.

İşitme yetenekleri

Baykuşların görme ve işitme kabiliyetleri son derece hassastır. Çok az ışıkta avlarını yakalayabildikleri gibi, zifiri karanlıkta da işitme duyularıyla yerini tespit ederek yakalarlar.

Kulakları, en küçük hışırtıyı işitebilecek duyarlıktadır. Hassas kulaklarıyla, gecenin sessizliğinde uçan pervanenin kanat sesini veya bir
tohumun çiğnenişini, hatta tam sessizlikte düşen iğnenin sesini bile işitebilirler.

Baykuşun geniş yüzü, nispeten sert ve kavisli tüylerle kaplıdır. Tüyler bir kepçe gibi sesleri toplar ve kulağa yansıtır. Bazı baykuş cinslerinin kulak delikleri öyle büyüktür ki, başın yan tarafını tamamen kaplar. Ayrıca baykuşların başı geniştir ve kulakları diğer kuşlara göre birbirinden daha uzaktır. Böylece ses dalgası bir kulağa çarptıktan sonra diğerine gelir. Baykuş bu son derece küçük zaman aralığı içinde sesin geldiği yönü tayin eder. Baykuşların ilginç özelliklerinden biri de kulaklarının perdeli oluşudur. İstedikleri zaman açar, istediklerinde kaparlar. Dinlenme halinde ve yavaş uçuşlarında kulak perdesini açar, hızlı uçuşlarında ise kaparlar.

Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ali Erdoğan, yetişkin bir baykuşun gecede 6-7 fare ile beslendiğini belirterek, batıl inançları bir yana bırakıp, evlerin çevresinde baykuş beslenmesi gerektiğini söyledi.

Yuvasından geceleri çıkıp, keskin gözleri ve gelişmiş duyma yeteneğiyle avlanan yırtıcı bir kuş türü olan baykuşlar, iri gözleri ve esrarengiz halleriyle yüzyıllardır batıl inanışların da odağında oldular.

Dünyanın hemen her yerinde yaşayan ve boyu 15 ile 75 santimetre arasında değişen baykuşlarla, insanoğlu arasındaki ´´buz dağları´´ henüz erimemiş olsa da küçük memeliler ve fare gibi kemirgenlerle beslenerek yaşamını sürdüren bu kuş türü, insan yaşamına farkına varmadan da olsa büyük bir iyilik yapıyor.

Prof. Dr. Ali Erdoğan, birçok insanın uğursuzluk getirdiğine inandığı, sempatiyle yaklaşılmayan bir kuş türü olan baykuşun, insanlık için çok faydalı bir hayvan olduğuna dikkati çekti.

Erdoğan, yaptığı açıklamada, baykuşların beslenme kaynağı olan fare gibi kemirgenlerin insan sağlığına zararlı olduğunu belirterek, yetişkin bir baykuşun gecede 6-7 fare yiyerek, insan sağlığına yararlı bir işlevi üstlendiğini vurguladı. Özellikle kuş gribi vakalarının ardından çok sayıda kanatlı hayvanın telef edildiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ´´Kuş gribi öncesinde özellikle kırsal kesimdeki evlerin çevresinde çok sayıda kanatlı hayvan bulunuyordu ve bu hayvanlar, akrep, örümcek gibi böcek türlerini yiyerek besleniyorlardı. Kuş gribinin ardından kanatlı hayvanların telef edilmesi, böcek türlerinin artışına neden oldu. Burada, baykuş gibi hayvanlara büyük rol düşüyor. İnsanların normalde uğursuz sayarak evlerinin yakınında istemedikleri bu kuş türünün çok büyük yararı var. Eğer insanlar evlerinin çevresinde baykuş yetiştirirlerse, o bölgede ne fare, ne yılan, ne de akrep kalır.´´

Erdoğan, yakınında baykuş öten evden cenaze çıkacağına dair bir batıl inancı da hatırlatarak, bu inancın temelinin çok eskilere dayandığını anlattı. Erdoğan, şunları söyledi:

´´Elektriğin olmadığı dönemlerde geceleri ışık en çok hasta veya sağlık müdahalesine ihtiyaç duyan kişilerin evinde olurdu. Işık da doğal olarak çevredeki haşere ve kemirgenleri buraya çeker. Geceleri avlanan bir kuş türü olan baykuş, bu evlerin çevresine gelerek, ışığa toplanan kemirgen ve haşereleri yiyerek beslenir. Baykuşun o evin çevresinde olması gayet normaldir ve evden cenaze çıktığında olay bununla ilişkilendirilmiştir. İnsanlarımız evlerinin çevresinde baykuş görüyorlarsa, orada gönül rahatlığıyla uyuyabilirler.´´

Baykuşa Dair batıl inançların bazıları

Yırtıcılar dünyasının esrarengiz kuş türü olan baykuşa ilişkin pek çok batıl inanç bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle:
- Gece baykuş sesi duymak, kötüye işarettir.
- Baykuş damda öterse evden cenaze çıkar.
- Baykuş ötüşü uğursuzluk getirir.
- Tilki görülünce uğur, baykuş görülünce uğursuzluk sayılır.
- Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.

Derlenmiştir

.