''Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme; Çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.''
Rumi
"-Eskiyi bırakmak ile yeniyi başlatmak arasında bir karmaşa ve boşluk dönemi yaşanır. İnsanlar genelde bu dönemde kendilerini kaybolmuş hisseder ve o kaybolmuşluğu, bir şeyin yanlış olduğunu gösteren başka bir işaret olarak yorumlar. Oysa bu sadece, tarafsız bölgenin verimli kaosuna girmiş olduklarını gösteren bir işarettir."
W. Bridges
İnsan davranışlarını güdümleyen faktörlerin kökeninde genetik kombinasyonlar, metabolizma, mevsimler, hormonlar, sosyal ve ailevi çevre şartlandırmaları gibi bir çok faktör vardır hayatımızı ve kişiliğimizi etkileyen.
Depresyon faktörü de vardır tabi; Depresyon büyümenin ve sürekli değişen zamana karşın her seferinde oluşan yeni duvarları/kozaları kırmanın, yani gelişiyor olmanın göstergesidir, bilgisayar dili ile bu duruma "güncellenmek" diyoruz.
Kendinizi boşlukta ve düşüşte hissediyorsanız eğer, bunu değerlendirmeli ve yer çekimine karşı kendinizi salıyor olmanın zevkine varabilmelisiniz; Çünkü ardından yeni bir zirve arayışı, tırmanış ve macera başlayacaktır...
-Kişisel bakış açıma ve deneyimlerime göre depresyon çok değerli bir süreçtir; Yeni döneme uyumlanmak için kemikleşmiş önyargılardan sıyrılma zamanı gelmiş çatmıştır; ver elini yeniden doğum...
Varlığımızı sürdürebilmemiz için belirli kalıpları benimseriz. Çünkü içerisinde bulunduğumuz ortam bunu bekler bizlerden. Bu yüzden belirli şablonlara sahip oluruz ve bunları özümseriz. Ancak hemen hemen hepimiz eğitim, aile ve sosyal çevreden gelen şartlandırılmaların etkisindeyizdir. Bu bizlerde önyargı, zan sonuçta gaflet durumu yaratır. Eminizdir ki biz olduk şekillendik ve doğruyuz. Çevremiz bizi olurladığından kendimizi her şeyi idrak etmiş zannederiz. Bu durmak demektir. Gelişime kapalı olmak demektir.
Biz öylece her şeyi bildiğimizi sanıp kazık kesmişken akışkan hayat sürekli değişime uğrayarak sürer gider. Bir gün, bir sebepten dolayı; (bu aşk, acı vs olabilir) gözlerimiz açılır gibi olur. Olayların arkasındaki gerçeklerle yüzleşiriz. Kimi bu yeni dünyayı merak eder kimi korkar geri çekilir, en kötüsü bazılar farkına bile varmaz.
Her durumda bir anlık olsa bile gözlerimiz açıldığından "ben" dediğimiz şey ile dışarıdaki dünya arasında ciddi uçurumlar farkederiz. Bu noktada kendimizi yetersiz ve çaresiz hissederiz. Niye mi? E, hani "olmuştuk" ya biz. Aşmıştık hani. İnsanlara karşı ustaca takmaya alıştığımız maskeler...
Alışkanlıklarımız, davranış kalıplarımız, rol kesmelerimiz, çok bilmişliğimiz içten içe manasını ve işlerliğini yitirmiştir artık, ama üstümüze yapışan bu halleri terketmek istemeyiz. İşte bu anlarda dar kapıdayızdır.
Dar kapıdan geçmek süzülebilmektir. Fazlalıklar atılmalıdır ki eşiği aşabilelim. Ama o fazlalıklar bize yapışmışlar, biz o fazlalıklara yapışmışızdır. Onlarsız kendimizi çıplak hissederiz. Ama onlarla da olmuyordur artık. İşte depresyon...
Kimisi hayatın değişimine ayak uydurmamak için ilaç, alkol, vurdumduymazlık gibi yollara kaçar ve hep aynı kalır; Taş gibi!...
Oysa depresyon yeniden doğuşun müjdecisidir.
Ve depresyon kendi irademizle yırtılması gereken bir kozadır...
*Depresyonun irade ile aşılması yerine ilaçlarla bastırılması, daha sonra yeni değişim süreçlerine gösterdiğimiz tepkilerle birleşerek eskisinden de güçlü bir çaresizlik hissi olarak geri dönmesine sebep oluyor.
Ş.Ş.Erkan
.