Chemtrails, gökyüzünde askeri ve sivil uçaklar tarafından beyaz/gri donmuş su buharı görünümünde yasadışı kimyasal püskürtmelerdir!
70 li yıllara dayanan eski fotoğraflarda, ilk defa chemtrails görülmüş, 80 li yıllarda faaliyetler (ABD başta olmak üzere) artış göstermiştir. 1998 başlangıcında küresel "proje" başlatılmış ve bugün dünyanın hemen her gün ve her yerinde sistematik püskürtme uygulanmaktadır.
Genel belirtiler:
Rüzgar gücü ve çekme yönüne göre Chemtrails şeritleri havada saatlerce kalabiliyor ve gitgide yayılıyorlar. Yaklaşık 2-5 saat içersinde beyaz-gri bir tabaka oluşup, gökyüzüne dağılıyor, loş bir görünüm oluşuyor. "Chemtrail bulutlarına", artık gitgide "normal" gözüyle bakılmakta, zira büyük şehirler üzerinde sürekli varlıklarını sürdürüyorlar.
Bilhassa iyi havalarda meydana çıkan uçaklar, ızgara halinde desenli püskürtme uçuşları yapmaktadırlar. Yakınında havaalanı olmayan bölgelerde, geri dönüş manevraları ile enteresan formasyonlar oluşmaktadır. Kare şeklinde (eşit mesafelerde) desenlerin oluşması, sivil hava trafiğinin bu formasyonların ortaya çıkmasında bir rol oynamadığını kanıtlar. Bu uçuşlar, havayı sistematik suni bulutlarla kaplamayı amaçlar.
Bazen iki uçağın hemen hemen aynı yükseklikte uçtuğunu, ancak birisinin arkasında sürekli şerit oluştuğunu, diğerinin ise birkaç dakika sonra kaybolan kısa şeritle uçtuğunu gözlemleyebilirsiniz.
Diğer bir fenomen ise, kimyasal tankın boşalması, havadaki şerit oluşumunun durması, başka tank devreye girdiğinde, spreylemenin tekrar başlamasıdır. Bu durum düzenli olarak takip edilebilir. Gündoğumu ve günbatımında özellikle güneş ışığında, havadaki metal parçacıklardan gökkuşağı renkleri yansımaları gözlenmektedir.
Su buharına (Contrails) nazaran farklılıklar:
Chemtrails'lerin su buharı şeritlerine (Contrails veya Sublimasyon şeridine) göre en belirgin farklılıkları, gökyüzünde kalıcı olmalarıdır. Su buharı genellikle 10.000 metre yüksekliklerde -40°C altında hava sıcaklıklarında oluşur. Normal su buharı (Contrails) genelde 3-4 saniye sonra kaybolur, bazen birkaç dakika, ancak en fazla 20 dakika varlığı sürebilir.
Chemtrails birkaç saat boyunca rüzgar hızı ve rüzgar yönüne bağlı olarak dağılır. İnce şeritler, gitgide genişler ve fotoğraflarda görüldüğü gibi (aşağıda büyük fotoğrafa bakınız) süte benzeyen bulut çorbası oluşur. Kalın ve hantal bir görünüm sergileyen Chemtrail, uçak modeli ve uçuş yüksekliğine göre, dört jet/meme tarafından dışarıya püskürtülür, arkada iki şerit yerine dört şerit görülür.
Chemtrail kimyasal bileşimi:
Püskürtülen kimyasalın özü baryum tuzları ve alüminyum parçacıkları ihtiva eder (Kanada'da yağmur suyu araştırmalarında 5 ila 20 kat arası alüminyum değerleri ölçülmüştür). Kimyasal kokteylin yaklaşık bir yıla kadar havada kalabilmesi için bir "polimer" karışımı taşıyıcı madde eklenmektedir.
Chemtrails içinde tesbit edilebilen diğer bir madde: JP8 110 jet yakıtı ile karıştırılan "etilen dibromür (EDB)". Bu kimyasal böcek ilacı, kanserojen ve kimyasal toksin olduğundan, EPA tarafından 1983 yılında yasaklandı.
Neden Chemtrails?
Chemtrails'in varlığı hala hükümetler tarafından reddedilmektedir, ancak dürüst politikacıların açıklamalarına da rastlanıyor. Alüminyum parçacıklarının bir izolasyon tabakası oluşturarak güneş ışınlarını yansıtıp küresel ısınma ile mücadelede yardımcı unsur olarak görülmekte. Chemtrail'sin varlık nedenlerinden biride baryum oksidasyonunun, havada sera etkisi yapan karbondioksidi bağlayıp etkisiz hale getirmek istenmesidir. Avrupa ülkelerinde işitilen diğer bir Chemtrail varlık sebebi ise, insanların bu gibi aksiyonlarla, olası bir kimyasal savaşa karşı aşı edilmesidir, yani insanların korunması için verilen bir mücadele olduğu idda edilmektedir. Aslında bu tür açıklamalar tehlikeli ve yalnış bilgilendirmeden ibarettir. Bu gibi enformasyonlar doğru olsaydı, yıllardır uygulanan hava manipulasyonu niye insanlardan gizli tutulmak istenirdi? Aksine aluminyum parçacıkları atmosferdeki ısıyı tutma ve küresel ısınmayı tetikleme etkisi yapabilir. Eğer bir izolasyon (yalıtım) tabakası oluşturulmak isteniyor ise, metal parçacıkları 12 km yükseklikteki troposfer yerine, 50 km yükseklikteki stratosfere püskürtülürdü. Çünkü stratosfer tabakasında metal parçacıkları daha uzun zaman kalabilir ve güneş ışınları daha doğal refleksyona tabi tutulabilirdi.
Metal parçacıkların troposfere püskürtülmesinin arkasında yatan başka düşünceler olduğu şekil kazanmıştır. Örneğin hava durumunu, metal parçacıklar ile daha iyi kontrol edebilmek, veya belli bölgeleri "kontrol" edebilmek için ELF dalgaları yayabilmek (Anahtar kelime: HAARP).
HAARP için Tıklayınız : Cehennem Silahı
Chemtrails'i uygulayan kimler?
İplerin kimler tarafından çekildiği ile ilgili kesin bir şey bilinmemektedir. Birleşmiş milletler böyle bir girişimi yalanlamıştır, demek ki gizli bir operasyon söz konusudur. Birleşmiş milletler çapında bir istihbarat mı, CIA, Mossad, MI6, FSB ve BND gibi istihbaratlar tarafından yürütülen bir aksiyon mu, bilinmiyor. Ancak Dünya hükümetleri bu küresel projenin sistematik şekilde uygulanmasından haberdar olmalı, zira bazı askeri uçaklar (NATO uçakları, KC-135 ve KC-10) kullanılıyor.
Resmi Açıklama:
8 temmuz 2004'de iki çevre aktivistin soRusu üzerine, o zamanın Alman Federal Kültür ve Medya Yönetim kurulu başkanı Monika Griefahn (SPD), şöyle demiştir; ben bu konuda endişelerinize katılıyorum, dünyanın sera gazı emisyonlarını azaltmak yerine, dünyanın atmosferinde deneyler yapılmaktadır. Önemli bir toksik potansiyeline sahip alüminyum veya baryum bileşiklerinin kullanım yaygınlığı şimdiye kadar oldukca düşüktür. Bu tür deneyler mantığı içinde, bu bileşiklerin, troposferde değil, stratosferde kullanmak daha iyi olurdu.
Bu şekilde Griefahn havaya Chemtrails püskürtüldüğünü onaylamıştır.
Chemtrails'in insanlar üzerindeki etkileri:
Etilen dibromür (EDB) ile JP8 110 jet yakıtı aşağıdaki belirtilere neden olabilir; solunum problemleri, şiddetli boğaz ağrısı ve sinüs iltihabı, şişmiş lenf bezleri, öksürük, nefes darlığı, sinüs baş ağrısı, genel solunum yetmezliği, kalp ve karaciğer hasarı.
Alüminyumoksid beyin hücrelerini olumsuz etkiler, hafıza ve konsantrasyonu zayıflatır, Alzheimer hastalığına yol açar ve solunum yolunda ağır hasara neden olur. Spreyde kullanılan polimerler göz ve solunum bölgelerinde depolanır, kanamalara, ağrı ve ciddi göz sorunlarına yol açabilir (burun kanamaları ve kanlı dışkı).
İnsanlar üzerindeki diğer etkiler yeterince araştırılmış olmasa da uzun vadede ciddi sağlık problemleri beklenmektedir. Alman Federal Sağlık Eğitim Merkezine göre, 2000 yılında %11 ölümlerin grip benzeri hastalık sebebine bağlı olduğu tesbit edilmiş, hastalığıa yol açan viRus (patojenler) bilinmemektedir. Ancak yapılan testlerin % 99'u negatif çıkmıştır.
Kaynak : http://www.esoturio.com/de/wahrheit/chemtrails.php
Chemtrails uygulaması 1990 larda ülkemiz üzerinde görüntülenmeye başlandı.
Şimdi etkileri tahminim FAZ 4 – 5 lere kadar çıkıyor ve etrafımda gözlediğim kadarı ilede hızla bu etki artıyor.
Faz 1 – Tamamen ağrısız ve kolayca göz ardı edilebilen bir nefes alma zorluğu başlıyor sanki kalbiniz sıkışıyor kalp spazmı geçiriyor gibi oluyorsunuz… Faz 1 etkisi uygulamadan 24 – 48 saat içinde meydana geliyor.
Faz 2 – Ağrılı eklemler, Baş ağrısı, yorgunluk, vb: nano liflerin doygunluk oranı farklı insanlar üzerinde farklı etkileri vardır. Sonuçlar sağlık etkileri rastgele bir kombinasyonudur. Çoğu kişi hiçbir şeyin farkına varmaya bilir ya da yaşlanıyor gibi herhangi bir belirti etkisi verir. Doktorlar şikayet olduğunda hastayı genelde anlam veremiyeceklerdir.
Bu yan etkiler özellikle faz 1 in sürekli etkisi altında yani Faz 1 üzerinizde sürekli etkili olduğunda bir iki ay içinde ortaya çıkar.
Faz 3 – Ciltte Kaşıntı : kişinin vücut (örneğin sol dirsek) Sıklıkla belirli bir kısmını kalıcı olarak vücudun geri kalanına göre çok daha sürekli kaşıntılı haline gelecektir. Bunun kasıtlı olduğunu ve faz 2 olduğunu diğerlerinden ayırt etmek için yazıyorum Bu, oldukça net bir şekilde yansır.
Faz 4 – Koku: Faz 2 de uzun kalan kişilerde kokular karışırmaya başlar. Bu durum genellikle bir yanma / duman kokusu teneffüs almada zorluk ya da özellikle hergün hapşurma şeklinde ortaya çıkar.
Faz 5 – Sol Göz: Beyin lopunda sağ lop olarak kontrol edilen sol gözde ( özellikle bayanlarda ) küçülme başlıyor. Bu durum Faz 4 ile beraber gözlendiğinde kişinin chemtrails etkisinde uzun kaldığını gösterir…Bu durumdan kurtuluş ancak uzun süreli chemtrails etkisinden uzak bölgelerde kalmak ve beynin bu etkiyi yok etmesini gözlemek olacaktır.
Faz 6 – Daimi Metalik Lezzet: Bazı insanlar, ağızda metalik bir tat hakkında görüş bildireceklerdir. Tipik olarak yaygınlaşmasını gözleyebilirsiniz. Bu, çoğunlukla izlenecek doğrudan bir tepkidir. Bu durum 7/24 süreli olarak takip edilecek kişi profilidir. Anlık yüz felçi ve beyin anomalisi gözlenebilir
Faz 7 – Morgellons: Vücudun bağışıklık sistemi düşer ve hiç lifleri tanıyamaz. Yani vücudun deri yoluyla dışarı itmek için artık varlıklar lifleri kabul edemiyorum demeye başlamıştır. Lifleri çok büyüktür ve deri bir engeldir. Böylece cilt lezyonları olan insanların neden olduğu bir garip hastalıklar silsilesi başlar.
Etrafınızda bu etkileri gözleyebilirsiniz.
Kaynak : BlueBox BBS http://www.bluebox.bbs.tr/#ixzz1ufhE8IEC
2. Bölüm
Uçaklar aracılığı ile yapılan spreyleme aracılığı ile Kitle Kontrolü
Alzheimer'a neden olan, toprağı ve ağaçları kurutan alüminyum, nano-parçacıklar, genetik mühendisliği ürünü patojenler, aşısı üretilmiş virüsler... Üstünüzden geçen uçağa dikkat edin!
Stratosfer Aerosol Jeomühendisliği (Toksik Aerosol Bulutlar ya da Toksik Uçak Spreyleri)
Uçaklarla TOKSİK oranlarda alüminyum spreyleme ve alüminyuma dayanıklı GDO tohum
Gökyüzüne baktığımda bazı uçakların arkalarında bıraktıkları dumanın neden çook uzun süre dağılmadan kaldığını hep merak ederdim. Yakın bir süre önce izlediğim bir film konuyu biraz daha derinden incelememe neden oldu. Benim toksik bulutlar (chemtrails-kemtreyls) olarak adlandırmayı tercih ettiğim bu fenomen aslında çoktandır birçok kişinin merceği altındaymış.
1990 yılından beri havadan ilaçlanıyoruz
Konuyla ilgili yakın bir zamanda çıkan What in The World Are They Spraying adlı belgeselin yapımcısı Edward Griffin’e göre yeryüzü atmosferi uçaklar tarafından 1990 yılından beri sürekli olarak spreyleniyor. Gökyüzüne baktığımızda uçakların arkasında bıraktığı uzun, bazen saatlerce havada çözülmeden kalan ve ancak uzun bir süre geçtikten sonra dağılan ya da bulutumsu şekillere dönüşen bir iz görürüz. Baziları bunun uçağın motorlarından çıkan buhar ya da buz kristalleri (contrails) olduğunu iddia ederler ancak araştırmacılara göre uçak motorlarından çıkan buharın oluşturduğu buz kristalleri (contrails) havada 10-15 saniye sonra çözülür, 30.000 fit gibi yüksek irtifalarda ve -38 derece gibi düşük ısılarda oluşur, boyu çok uzun olmaz, genelde uçağın rotası istikametinde düz bir çizgi izler. Benim Toksik Bulutlar demeyi tercih ettiğim Kemtreyler (Chemtrails) ise herhangi bir irtifa ya da ısıda oluşabiliyor, bazen saatlerce dağılmıyor, spiral, daire gibi farklı formlarda oluşabiliyor. Uzun süre dağılmadığı için boyu kilometrelere varabiliyor ve zaman içinde farklı bulutumsu şekillere bürünebiliyor.
ABD, Avrupa ve Yeni Zelanda'da bu jet spreylemesinin yoğun olarak yapıldığı bölgelerdeki kar, yağmur, toprak ve su analizlerinden elde edilen sonuçlarda yüksek oranlarda ağır metallere, diğer bazı parçacıklara ve toksik patojenlere rastlandığı bulgulanmış. Bu toksik ağır metallerin bazıları ve en önemlileri Alüminyum, Baryum, Strontiuum, Etilen Dibromid. Ayrıca Körfez Savaşı’ndan evlerine dönen ABD askerlerinin yüzde 45’inde görülen Mycoplasma Fermentes Incognitus gibi genetik mühendisliği ürünü patojenler ve bilinmeyen nano-parçacıklar da bulgular arasında. Araştırmacılar spreylerde morgellon patojeni bulduklarını da belirtiyorlar.
Sanayi olmayan bölgede ölümcül miktarda alüminyum
ABD’de yüzlerce kilometre çapında, hiçbir endüstrinin olmadığı ancak uçak spreylemesinin yoğun olarak yapıldığı Shasta Dağı’nın yüksek bölgelerinde ABD Tarım Bakanlığı (USDA) biyologlarından Francis Mangelis’in yaptığı araştırmada alınan numunelerde 61100 gu/l Alüminyum, 83 ug/l Baryum ve 383 ugl/Strontiyum’a rastlanmış. Buradaki Alüminyum normalin 60.000 kat fazlası. Biyolog Mangelis’e göre bu bölgede toprağın pH’ı da 10 ila 12 kat artmış. Mangelis’e göre bu toprakta tarım yapılması mümkün değil. Mangelis aynı bölgede benzer bulgular elde eden 30’a yakın araştırma olduğunu söylüyor. Bu araştırmalarda alınan numunelerde de yine normalin 30.000 ila 50.000 katı oranında alüminyuma rastlanmış. Buradaki Alüminyum hiçbir sanayinin olmadığı bir bölge için öldürücü derecede yüksek bir oran. Yine ABD’nin Phoenix eyaletinde yapılan bir araştırmada havada normalden 39.000 kat fazla Alüminyuma ve 17.000 kat fazla Baryuma rastlanmış. Yeni Zelanda’da yağmur sularında yapılan ölçümlerde kana karıştıktan sonra beyne kadar ulaşıp Alzheimer hastalığına neden olabilecek nano-alüminyum parçacıklara ve bağışıklık sistemini baskılayıcı Baryuma rastlanmış. Yine konuyla ilgili araştırma yapan gazeteci Will Thomas’ın raporuna göre spreylenen bölgelerde yapılan yağmur analizlerinde yeni türetilmiş kimyasallar ve alüminyuma rastlanmış.
Havada bir şey var ama ne bulut, ne kar, ne de yağmur...
Ayrıca bazı meteorologların meteoroloji uydularından alınan verilere dayanarak yaptığı değerlendirmelere göre havadaki bazı oluşumlar ne bulut, ne kar, ne de yağmur niteliği gösteriyor. Alman RTL kanalı Alman askeri uçaklarının spreyleme yaptığını ve bunun meteorologlar tarafından kanıtlandığını belirten bir haber yaptı. Habere göre bir anda sadece meteoroloji radarlarında beliren ve 350 km hızla hareket eden bu bulutlar ilk kez 2005 yazında, daha sonra 2006 Mart’ında belirdi. Alman askeri uçakları meteoroloji radarında bulutların belirdiği Hollanda sınırında askeri tatbikat yaptıklarını kabul etti. Alman meteorolog Karsten Brandt’e göre bu kimyasal spreyler polimer ve metallerden oluşuyor ve radar sinyallerini bozuyor. Ancak bu spreylemenin çok yaygın olması ve geniş bir bölgeye dağılmış olması akıllarda bazı soru işaretleri oluşturuyor. Askeri yetkililer spreylerin çok az oranlarda kullanıldığını ve zararsız olduğunu kabul etmelerine karşın Karsten bu kadar geniş çapta bulut oluşturmak için tonlarca kimyasalın kullanılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca Alman meterologların kayıtlarına göre kimyasal aerosol bulutları alçak irtifalarda kaydedilmiş. Halbuki motorların oluşturduğu buz kristalleri yüksek irtifalarda (30.000 fit gibi) görülüyor. Alman meteorologlara göre bu kimyasal bulutlar Westfalia, Bielefeld ile Ruhr’dan Saxony ve Hamburg’a kadar olan bölgeyi kapsıyor.
Alman Yeşiller Partisi’nden Johannes Remmel’e göre gizli operasyonlarla geniş bölgeler zehirleniyor ve hükümet buna bir açıklık getirmeli. Meteorolog Karsten Brandt ise elde ettiği verilere dayanarak bir dava açmış durumda.
Uçak motorlarından çıkan buz kristalleri (contrails) -38 derecede ve 30.000 feet’te oluşup havada çok uzun süre durmadan, 10-15 saniyede tamamen dağılan bir yapıya sahipken uçaklardan bırakılan kimyasal spreyler farklı yüksekliklerde çok uzun süreler atmosferde çözülmeden kalıyor ve bazen bir süre sonra neredeyse tüm gökyüzüne geniş bir şekilde ve farklı formlarda yayılıyor. Bazen uçağın her iki tarafından kanat ya da gövdede bulunan püskürteçlerden bazen ise kuyruk bölgesinden püskürtülüyor. Bazen uçakların istikametlerine göre çapraz şekilde birbirini kesiyor ya da dairesel, spiral gibi formlarda olabiliyor. Ayrıca şu unutulmamalı ki sivil ticari uçaklar genelde belirlenen rotalarda ve düz çizgiler takip ediyorlar. Halbuki sprey bulutları çok karmaşık formlarda ve ticari rotaların dışındaki istikametlerde görülebiliyor.
ABD'nin Federal İklim Değiştirme Bürosu
Jeomühendislik ya da iklim mühendisliği yeni bir şey değil. ABD, Rusya, Çin gibi teknolojisi olan ülkeler uzun yıllardan beridir yeryüzü atmosferini istenilen (askeri, ekonomik ya da diğer sebeplerle) şekilde değiştirmek için çok çeşitli yöntemler deniyorlar. Şu an ABD’de 50 adet iklim mühendisliği projesi yürütülüyor! ABD Hükümeti 2005 yılında amacı iklimi ve havayı degiştirmek olan Federal İklim Değiştirme Bürosu’nu kurdu.
Şimdi biraz daha ilerleyelim. Aralık’ta Meksika’nın Kankun şehrinde yapılan İklim Toplantısı’nda ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından eğer gaz emisyonlarındaki indirim sağlanamazsa Plan B’ye geçilmesi ve Jeomühendisliğin kullanılması önerildi. Birleşmiş Milletler’e bağlı IPCC’ye (Uluslararası İklim Değişikliği Paneli) verilen öneride ABD’nin konuyla ilgili araştırma komisyonunun başına getirilmesi istendi ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi için jeomühendislikte kullanılacak en uygun yöntemin de uzmanlar tarafından belirlenen Stratosferin Sülfatlanması olduğu ileri sürüldü (yani atmosferin sülfatla spreylenmesi).
Yani jeomühendislerin eskiden inkar ettiği atmosferin spreylenmesi konusu artık açıkça dillendirilmeye başlandı. Environmental Materials Reference Başkanı Alvia Gaskill’e göre aslında stratosfere Sülfür ya da Alüminyum salınması suretiyle güneş ışınlarının yansıtılması ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi fikri yeni bir fikir değil.
Örneğin ABD Patent Enstitüsü’nden 26 Mart 1991 yılında Küresel Isınmaya Karşı Stratosfer Welsbach Ekimi (Stratospheric Welsbachseeding For Reduction Of Global Warming) adlı bir patent alınmış. Patentin numarası: 5.003.186
Bir diğer patenin adı Atmosferin Üst Kısmında İyon Bulutları Oluşturmak İçin Baryum Salma Sistemli Roket (Rocket Having Barium Release System To Create Ion Clouds In The Upper Atmosphere). Patent 4 Haziran 1974 tarihli ve numarası 3.813.875
Amerikan Bilim Geliştirme Kurumu’nun (AAAS) 19-22 Şubat 2010 tarihleri arasında ABD’nin San Diego eyaletinde yaptığı son toplantısında iklim değişikliğine çözüm olarak jeomühendislikten ve atmosferin Alüminyumla spreylenmesinden bahsedildi. AAAS toplantısında Jeomühendislik, Bilim, Hükümet ve Belirsizlik adlı bir sunum yapan jeomühendis David Keith (Calgary Üniversitesi) Alüminyumla araştırmalara başladıklarını, henüz ciddi bir rapor yayınlamadıklarını, ancak ileride araştırılmamış korkunç bir şeyin bulunma olasılığının olduğunu söyledi. David Keith’e göre nasıl kemoterapi zararlı olmasına rağmen kullanılıyorsa, atmosferi spreylemek de iklimi tedavi etmek için kullanılabilir ve hatta kullanılmalıdır.
Yüce bir amaç için insanları öldürmek...
AAAS toplantısında sunum yapan bir başka jeomühendis olan Ken Calderia küresel ısınmayı engellemek için stratosfere kimyasal madde enjekte edilmesinin bir seçenek olduğunu dillendiriyor. Yine bir diğer jeomühendis ise daha yüce bir amaç ya da çoğunluğun iyiliği için insanların öldürülmesinin bir seçenek olabileceğini savunuyor. Aynı şekilde ABD Başkanı Barack Obama’nın Bilim ve Teknoloji danışmanı John Holdren de küresel ısınma için stratosferin spreylenmesinin bir seçenek olduğunu savunuyor. John Holdren daha önce de dünya nüfusunun çok fazla olduğunu ve azaltılması gerektiğini savunmuştu.
AAAS’ye göre stratosferin spreylenmesinin küresel ısınmaya, kuraklığa ve ozon tabakasına faydası olacak. Ancak aerosol spreyi araştırmacılarına göre bu spreyler arı kolonilerinin toplu ölümünden, son zamanlarda görülen toplu kuş ve balık ölümlerinden ve bazı hayvan türlerinin yok olmasından sorumlu.
What in the World Are They Spraying filminin yapımcısı Edwin Griffin’e göre atmosfer insanlığın isteği dışında ve hiçbir ön araştırma yapılmadan 1990 yılından beri NATO’ya üye ülkelerin askeri ya da sivil uçakları tarafından spreyleniyor. Bu spreylerde Sülfat değil ama daha çok Alüminyum kullanılıyor. (Türkiye’de de 24 NATO Üssünün olduğunu unutmamak gerekir).
Alüminyum gibi toksik olduğu bilinen tonlarca kimyasal (şu ana kadar 200 milyon ton salındığı tahmin ediliyor) maddenin her gün spreyleme yöntemiyle atmosferimize, suya, toprağa karıştırılmasının arkasında nasıl bir mantık olabilir? ASSC toplantısına katılan jeomühendislere göre alüminyum küresel ısınmayı geri çevirmek için kullanılabilecek Sülfata göre daha ucuz ve daha etkili bir madde. Ancak Dr. Jammy L. Born’a göre alüminyum doğada çözülmesi onlarca yıl süren kanserojen bir madde. Yine Dr. James Rot’a göre alüminyum organizmada biriken toksik bir madde. Son araştırmalar ABD’de Alzheimer hastalığının son derece yüksek oranlarda arttığını gösteriyor. İşin ilginç yanı, Alzheimer hastalığında etken olan maddelerden birinin Alüminyum olması. Alüminyumun toksik oranlarda özellikle üst solunum yolları hastalıklarına neden olabileceği belirtiliyor. Astım, bronşit, pnömoni ya da nezle benzeri hastalıklar da alüminyum kaynaklı artabiliyor. ABD’de sigara kullanımı azalmasına rağmen solunum yolları hastalıkları 8. sıradan 4. sıraya yükselmiş ve spreyleme nedeniyle 5 yıl içinde 3. sıraya yükselebileceği vurgulanıyor.
Bir diğer iddia ise spreylerde 1960 yılında laboratuarda üretildiği iddia edilen morgellon patojenlerinin bulunduğu. Bu patojeni üreten bilim adamının yakın bir zamanda bu patojeni ürettiğini doğruladığı da iddialar arasında. BBC haber kanalının 10 Ekim 2002 tarihli haberinde ABD kimyasal silahlarla deney yaptığını kabul etmişti. Stratosfer aerosol spreylerini araştıran araştırmacılara göre spreylerde tespit edilen Baryum toksik oranlarda insan bağışıklık sistemini çökertiyor.
Epidemolog Rosalie Bertell’e göre aerosol uçak spreyleri biyolojik savaş deneyi ya da hazırlığı olarak yapılıyor olabilir ve bu spreyler büyük ihtimalle dünya ekosistemini felaket düzeyinde alt üst ediyor.
1980’lerde ABD’de ilk ticari güneş enerjisi jeneratörlerinin yapımında çalışan Dane Wigington’a göre ilk iklim ya da jeomühendislik çalışmaları 50 yıl önce başlamış. ABD’de bu konuda resmi dokümanlar bile mevcut. Bunlardan biri Owning The Weather. Bir diğer belge de Space Conservation and Control Bill (Uzay Koruma ve Kontrol Yasa Teklifi). Bu yasa taslak halinde iken içinde stratosfer spreyleme yani kemtreyl (chemtrail)’lerden de bahsedilirken daha sonradan yasalaşmadan bu ibare çıkarılmış.
Ağaç katili alüminyum
Alüminyum konsantrasyonlarının yüksek olduğu topraklarda yüksek pH nedeniyle tarım yapılamayacağı biliniyor. Ancak bununla kalmıyor. Aşırı yanıcı olan Alüminyumun bir diğer etkisi de ağaçları kurutması ve daha kolay yanabilir hale getirmesi. Yine Kaliforniy’nın Shasta Dağı bölgesinde mantıklı bir neden olmaksızın kuruyan ağaçlarda yapılan araştırmalarda ağaç kabuklarında yüksek oranlarda alüminyuma rastlanmış. Yine Hawai’de kabukları normalde sert olan palmiye ağaçlarının kabuklarının elle kolayca sökülmeye başladığı bölgelerdeki çocuk saç örneklerinde normalin üstünde Alüminyuma rastlanıyor.
Belçika’da Belfort Grubu tarafından düzenlenen dünyanın ilk Stratosfer Spreyleme- Kemtreyl konferansına birçok aktivist, bilim adami, alternatif medya gazetecisi ve araştırmacı katılmış. Bu toplantıya katılan Belçika Evergem eski valisi Peter Vereeke’ye göre tüm bilimsel verilerin ışığında stratosfer spreyleme fenomeni artık bir gerçek. Yine, tıp araştırmacısı ve gazeteci Desiree Rover’a göre insanlık uzun bir süreden beri spreylerle aptallaştırılıp kısırlaştırılmaya çalışılıyor. Toplantıya Hollanda Teknik Üniversitesi’nden katılan Coen Vermeeren aerosol spreyleme ile ilgili birçok yanıtsız sorunun bulunduğunu, ancak hükümetlerin bu konuyla ilgili hiçbir yanıt vermediğini söylüyor.
ABD Tennesse vekillerinden Bart Gordon’a göre jeomühendislik birçok bilinmeyeni, endişeyi ve felaket derecesinde çevresel yan etkileri barındıran bir konu.
Alüminyuma dirençli gen ile GDO tohum
Peki tam bu gelişmeler olurken Alüminyuma dayanıklı gen için ABD Patent Enstitüsü’ne başvurulmus olmasını nasıl açıklayacağız? Tesadüf mü? 1 Eylül 2009’da alınan patentin adı Alüminyum Resistant Gene (Alüminyuma Dirençli Gen) ve Patent Numarası: 7582809. NY Ithaca’da Cornell Üniversitesi’nde geliştirilen patent ABD Tarım Bakanlığı ile Brezilya Tarım Araştırmaları Kuruluşu’na verilmiş.
Zamanla aşırı alüminyum konsantrasyonu nedeniyle organik tarım yapmayı bırakın, tohumun bile filizlenmeyeceği topraklarda pek yakın bir zamanda Monsanto ya da bir diğer GDO şirketi hemen imdadımıza mı yetişecek yoksa? Bunu zaman gösterecek.
Neden?
Spreylemenin nedenleriyle ilgili tahminlerde bulunmak için belki erken ama şu an için spreyleme ya da stratosfer aerosol jeomühendisliğinin nedeni olarak ileri sürülen teorilerin birkaçı şöyle:
• Baryum ile de denendiği söylenen HAARP adlı bir diğer jeomühendislik teknolojisinin bir parçası olarak
• “Yemek yemek ve boşaltmak dışında bir işe yaramayan” gereksiz kitlenin (yani bizlerin) nüfusunun azaltılması için
• Laboratuarda oluşturulmuş bazı patojenleri salmak ve çözüm olarak ilaç ya da aşı satmak için (Hegel diyalektigi = Problemi yarat, tepki gelsin, sonra çözümü sun).
• Spreylenen maddelere dayanıklı GDO’lu tohumları patentleyerek dünya gıda tedariğini tam kontrol altına almak için
• Kimilerine göre bu Pentagon ve büyük ilaç şirketlerinin ortak bir projesi.
• Elektromanyetik deneyler
• Hepsi
Zamanla sanırım tüm bunlar bir açıklığa kavuşacak. Ancak eski FBI görevlisi Ted Gunderson’a göre Toksik Spreylemenin varlığı konusunda hiçbir şüphe yok. Bu bir gerçek. Nedeni ne olursa olsun bir soykırım ve cinayet işlenmekte. Ve buna bir an önce son verilmeli.
Not: Discovery Channel yayınladığı bir filmde uçak aerosol spreylerinin uçak motorlarından çıktığının iddia edildiği ileri sürülüyor. Ancak uçaklardan aerosol spreyleme konusunda araştırma yapan kişilerin çoğunluğu uçak yakıtına koyulan kimyasalların motor egzostu aracılığıyla atılmadığını iddia ediyorlar. Araştırmacıların iddiası uçaklara yerleştirilen tanklardaki kimyevi maddelerin boşaltma boruları aracılığıyla, motordan geçmeden ya da yanmadan, tıpkı zirai ilaçlamada olduğu gibi doğrudan havaya püskürtüldüğü. Ancak uçak yakıtlarına yerleştirilerek bütün uçakların bu kimyasalları havaya salması için bir patent girişiminin olduğu iddialar arasında.
Bazı kaynaklar:
www.stopgeoengineering.org
www.geoengineeringwatch.org
www.aircrap.org
www.chemtrails.foroactivo.com
www.animalweb.cl/n_o_imperial/salud/fumigacion/chemtrails/chemtrails_page_1.htm
www.chemtrail.wordpress.com
www.www.rebelion.org/noticia.php?id=46018
www.mindfully.org/Air/Climate-Change-Weapons.htm
www.2012.com.au/HAARP.html
www.weatherwars.info
www.carnicom.com
www.indiadivine.org/audarya/ayurveda-health-wellbeing/1011918-us-government-admits-lyme-disease-bioweapon-morgellons.html
Levent Kartal / iyilikguzellik.com
Bir kimyasal spreyleme yapılırken çekilen video kaydı :
What In The World Are They Spraying? adlı filmin tamamı şuradan izlenebilir: Chemtrails Operation
.