20 Ekim 2012 Cumartesi

Eski Ve Yeni Uygarlıklarda Kurban Kavramı


Tanrılarla pazarlık yapmak ve onlara rüşvet vermek için cana kıymak üzerine oluşan kurban kavramı, insanlık tarihinin en eski ve karmaşık konularından birisidir.

Animizm ve totemizm ile de yakından iliskili olan bu kavram, tarih öncesi dönemlerden baslayıp gücünü ve etkisini günümüzde de sürdürmektedir. Bu çalısmada, tek tanrıcı ilahi dinler asamasına degin, eskiçag dönemine ait çok sayıdaki uygarlıkta, kurban kavramı ile kurban olarak kullanılan hayvanların özellikleri ele alınmıstır. Sonuçta, dinler tarihi yönünden son derece önemli olan böylesi bir konunun kökenleri ortaya konulmaya çalısılmıs ve insan hayvan iliskileri tarihsel boyutta yeniden degerlendirilmistir.

"An investigation on the sacrified animals in the ancient civilizations Summary: The word sacrifice is one of the most ancient and complicated subjects of human history.

This subject which is also closely related to animism and totemism, takes its power from the prehistoric periods and keeps its effect even today. This study has concentrated on the sacrifice concept and the characteristics of sacrified animals in so many ancient civilizations until the monotheist modern religions. In conclusion, this subject which is very important for history and religions history will be discussed and their roots will be determined by evaluating the historical level of human-animal relations."

Giriş:

-1

Çesitli kaynaklar, dilimizde yer alan “kurban” sözcügünün İbranice kökenli “korban” oldugunu (Fr./İng.; sacrifice, Al.; opfer) ve Aramice aracılıgıyla Arapça’ya oradan da dilimize geçtigini göstermektedir (11).

Kurban sözcügü, dilimizde bes anlam içermekte olup bunlar;
-dinin bir buyrugunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan;
-müslümanlarda kurban bayramı;
-bir ülkü ugruna feda edilen veya kendisini feda eden kimse;
-bir kaza veya felakette ölen kimse;
-bazı bölgelerde seslenme (hitap) sözü olarak sıralanabilir (1).

Bunların dısında daha sayısız kurban tanımlamaları da yapılmıstır. Genel olarak kurban;

Paleolitik çagdan bu yana, dogaüstü güçlere hos görünmek, onlardan, gelecek kötülüklere engel olmalarını istemek ve yerine getirdikleri bir istekten ötürü tesekkür etmek için gerçeklestirilmis dinsel bir tören ya da tapım geregi veya bir adagı yerine getirmek için kesilen insan ya da hayvan olarak tanımlanır (11).

-2

İbadetin önemli bir bölümünü olusturan kurban, dogaüstü alana giren kudretlerle barısıklıgı saglamak ve onların verdiklerine tesekkür ederek onlardan bir seyler istemek için sunulur. Yönelmis oldugu amaçlara göre kurban dört grupta toplanır:

1. İstenilen seyi elde etmek için sunulanlar.
2. Elde edilen seye tesekkür olarak sunulanlar.
3. Bir günahı ya da bir kusuru bagıslatmak için sunulanlar.
4. İlk ürün veya ilk avdan yüce varlıga bir hak olarak sunulanlar (19).

Kurbanın amacının, insan ve tanrı/tanrılar arasında bir hısımlık bagı kurmak oldugu ve bunun, yenilen kurbanın etinde birbirine karıstırılarak gerçeklestirildigi bildirilmektedir. Kimi arastırmacılar da kurbanın, tanrıların beslenmesi gerektigi inancından dogmus oldugunu ileri sürmüslerdir (11). İlk uygar topluluklarda topragın verimliligini arttırmak için ona içki dökülür, un serpilir ve genellikle hayvan ve bazen de insan kurban edilir. Kurban geleneginin altında yatanın da, ölüp yeniden dirilme düsüncesi olabilecegi savunulmustur (22). Hayvanların kurban olarak ilk kez hangi dönemde kullanıldıgı tam olarak belirlenememişse de eldeki yetersiz belgeler, mezar ve ölü gömme adetlerinin ilk kez izlendigi Homo Neanderthalensis’den bu yana kurban uygulamalarının devam ettigi yönündedir.(4).

Tarihte kurban konusunu ilk ele alan düsünürün Platon oldugu ve kurbanı, tanrılara sunulan bir armagan olarak niteledigi bildirilir. Ayrıca kurban türlerini, Antik Yunan’da ilk kez Theophrastus’un sınıflandırdıgı ve buna göre kurbanların övgü, sükran (tesekkür), dilek (rica) ve ölülerin ruhlarına sunulanlar olmak üzere dört kategoride toplandıgı ifade edilmektedir. Bazı bilim adamlarınca da kurban; dogaüstünün lütfunu güvence altına almak ve onun düsmanlıgını en aza indirmek için dogaüstüne sunulan özgün bir armagan olarak tanımlanır (6).

Çesitli toplumlarda ve degisik dinlerde, kurban keserek çesitli tanrılara (ilahlara), azizlere, ölü ruhlara ve meleklere ulasılmaya çalısılır (8). Kurban tüm inançlarda, kanlı ve kansız olarak iki biçimlidir. Kanlı kurbanlar, insan ve hayvan kesiminden, kimi ilkellerde görüldügü gibi vücutlarından bir parça kan akıtma gelenegine kadar çesitli biçimlerde yapılır. Kansız kurbanlar ise, çesitli yiyecek ve içecek maddelerinin adak (sungu) olarak verilmesidir. Burada, hayvanlardan elde edilen ürünlerle, bugday, arpa gibi bitkilerle, ayrıca zeytinyagına karıstırılmıs un, ekmek ve çörek gibi seyler kullanılır. Adak, tanrıya, ya her zaman malı olmak üzere ya da o an için haz vermek üzere sunulur (6, 8, 11, 19).

İlkel toplumlarda elde edilen ilk ürün ya da ilk av, dogaüstü güçlerin hakkıdır. Bu ilk ürün ve ilk avları, doğaüstü güçlerden sonra, toplumun şef ya da rahipleri tüketirler. Bazı ilkel kavimlerde, ilk hamuru herkesten önce din adamları tadar. Nitekim “hak kurbanı” adı verilen bu ilginç anlayıs, ilk dogan çocukların kurban edilmeleri gerektigi ve ilk ürünün -ileride daha da bollasması için- tanrıya ait oldugu düsüncesini dogurur. Bu uygulamada, bir seyin ilki tanrılara, atalara ya da öteki dogaüstü kudretlere sunulduktan sonra, digerleri insanlarca tüketilir.

Avcılık ve çobanlık yapan ilkel topluluklarda ise, yeni dogan ilk yavru hayvanlar veya bunların bir parçaları ile süt ve sütten yapılma yiyecekler, tanrılara ve şeflere
sunulur. Bu bir degis tokus olup “do ut des = ben veriyorum, sen de ver!” anlamına gelen bir eylem biçimidir (11, 19).

-3

Kurban sunma biçimleri de, sunulanın niteligine göre degisir. Yiyecek içecek gibi seyler mezarlara, sunaklara ya da kutsal olarak bilinen yerlere bırakılır.

Gök tanrılara verilecek kurbanlar için yüksek yerler seçilir. Yer tanrıları için topragın üstü veya içi yeglenir. Deniz tanrısı için ise en uygun yer denizdir. Kimi zaman, degerli olan bir seyin yerine geçmesi dilegiyle tanrılara, degersiz bir sey de sunulabilir. Bir öküzü kurban etmek yerine tanrılara çok daha degersiz bir bitki sunulabilir. Burada sembolik bir kurban ve bir iyi niyet söz konusudur (19).

Bazı arastırmacılar kurbanın kökenini totemik kültte (tapınımda) bulurlar (6). Bazı yayınlarda da olayın psikolojik temelleri üzerinde durulup, insandaki saldırganlık içgüdüsünün en önemli tatmin araçlarından biri olarak kurban kavramı savunulmakta ve bu içgüdünün en fazla göz aracılıgıyla tatmin olacagı, bunu daha sonra dokunma ve isitme duygularının izleyecegi bildirilmektedir (5). İnsanlık tarihinde dini düsüncenin önemli evreleri olarak kabul edilen animizm ve totemizmde, kutsal varlıklara çogunlukla hayvanların ve bazı kültürlerde de insanların kurban olarak adandıgı görülür (3, 6, 7, 11, 15, 16, 21, 23, 24).

Baslangıçta totem kurban olarak sunulmus ama totemizmden hareketle ve insanla totemin akrabalıgından giderek totem kurbanın yerini insan almıstır. Ancak, toplumsal yasamda bireyin yasamını güvence altına alan geleneklerin agır basması nedeniyle, insan kurban terk edilir ve insanın yerine çiftlik hayvanlarının kurban olarak sunulması gündeme gelir. (6). Hayvanlar genellikle ritüel bir biçimde kesilerek kurban edilirler. Bu baglamda; koyun, keçi, sıgır, at, domuz, deve, ren geyigi, ayı, horoz, tavuk, kaz vb. hayvanlar kesilerek tanrılara sunulur. Ürün alma sırasında düzenlenen sölenlerde çok sayıda sıgır ve domuz kurban etmek, tanrıları ve ataları hosnut etmenin yanı sıra, sölen sahibinin öte dünyada iyi bir yeri olmasını da saglar (8, 19).

Yazının bulunuşu, kent uygarlıgının olusumu, devlet kavramı ve teskilatının gelisimi gibi noktalar üzerinde yogunlasan Eskiçag (İlkçag) Tarihi, esas itibariyle Akdeniz kültür Çevresinde ve bu çevreye komsu bölgelerde yaklasık M.Ö. 3000 yıllarında yazı ile baslayan ve M.S. 476’da Batı Roma İmparatorlugunun yıkılısına degin süren oldukça uzun bir dönemi içermektedir.

Görüldügü gibi 3500 yıllık bir süreyle Eskiçag Tarihi, 5000 yıllık insanlık tarihinin üçte ikisinden fazla bir bölümünü kapsamaktadır. Bu tarih bünyesinde “Eskidogu” baslıgı altında Mezopotamya, Anadolu, Suriye-Filistin ve İran, “Eskibatı” baslıgı altında da Eski Hellen, Hellenizm Devri ve Roma Tarihi yer almaktadır (14).

Bu çalısmada; Eskiçag’ın çoktanrıcı (polytheist) uygarlıklarında kurban edilen hayvanlar incelenmis, kurban etme törenleri üzerinde durulmus ve tarihin en eski ve karanlık dönemlerinden baslayarak ortaçaga ve özellikle tek tanrıcı (monotheist) ilahi dinler asamasına degin, din-insan ve hayvan iliskileri aydınlatılmaya çalısılmıstır.

-4

Materyal ve Metot

Arastırmanın materyalini; din-inanç tarihi ve kurban kavramı üzerine yazılmıs Türkçe, çeviri ve yabancı dildeki yayınlar olusturmustur. Bu kaynaklardan elde edilen bilgiler, uygarlıklara göre sınıflandırılmıs ve sonuçlar insan-hayvan iliskileri yönünden degerlendirilmistir.


Bulgular

-Eski Mezopotamya Uygarlıgı

Kurban sunumu düzenli ayin ve törenlerle yapılır. Babil’de haftanın yedinci günü olan cumartesi ugursuz sayılır ve bu ugursuzluktan kaçınmak için adaklar adanıp kurbanlar kesilir. Asurlularda ise kurbanlık hayvanı kesip tanrılara sunmak gereklidir yoksa tanrılar insanın kendisini yiyeceklerdir. Asurlularda kesilen oglak ya da kuzu gibi yavru hayvanların, insanların bütün günahlarını temizleyeceklerine inanılır. Sümerlerde de kurban törenlerine büyük önem verilir.

Kurban törenleri, görkemli ve süslü tapınaklarda gerçeklestirilir. Sümerler kurban edilecek hayvanın türüne, cinsine ve rengine önem vermezler. Onlar için mühim olan kanın akıtılmasıdır. Sümer ülkesinde kurbanlar, tanrıların besini olarak degerlendirilir. Kurban edilen hayvanların etleri ya ateste kızartılır ya da tencerede pisirilir. Rahiplerin yiyecekleri ekmek de yine tapınaklarda pisirilerek hazırlanır.

Bu nedenle mutfak, tapınakların önemli bir bölümüdür. Tanrı evleri olarak adlandırılan ve birkaç yüz nüfusun yasadıgı basamaklı tapınaklarda (ziggurat), kendine yeterli bir yasam sürdürülürken; bira, sarap, süt, ekmek, hurma ve her tür etten olusan yiyecekler tanrılara yönelik günlük kurban ritüellerinde kullanılır ve din görevlileriyle tapınak sakinleri arasında paylasılır. Kurban ritüellerinde genellikle ekmek, susam sarabı, tereyagı, bal ve tuz gibi yiyecekler kutsal mekandaki tanrı heykelinin önüne konulur. Bu arada sag ayagı ve böbrekleri kızartılarak tanrıya ikram edilecek olan bir sıgır öldürülür ve törene katılanlar arasında bir ritüelle paylastırılır. Toplu tapınımlarda, hayvanların insanlar için yaratıldıkları vurgulanır. Ayrıca, koyunun insanın vekili oldugu ve bir insanın kendi yasamı için bir koyun, kendi bası yerine de bir koyun bası vermesi gerektigi vurgulanır. Mezopotamya’da bir kez 350.000’e yakın koyun ve keçi ile bunların 1/10’undan az sayıda sıgırın kurbanlık olarak tapınaklara geldigi bildirilmektedir (6, 8, 17).

Tanrılar için yapılan eksiksiz bir kurban sunumu için; arpa ile beslenmis ikiser yaslı 21 koç, sütle beslenmis 4 koyun, otla beslenmis 25 koyun, 2 boga, 1 süt danası, 8 kuzu, 60 kadar çesitli kus, 3 piliç, 7 ördek ve 4 yaban domuzu kullanılır. Tanrılar için verilen sabah yemekleri de çok zengindir. Sabah kahvaltısı için 18 koyun, bir boga ve bir süt danası; ögle yemegi için de 6 koyun ile bogalar, kuzular, yaban domuzları ve her çesit kümes hayvanları ve öküzler sunulur. Aksamları ise, 10 koyun, 10 kus ya da yalnızca 10 koyun verilir. Tapınaklarda kurban edilen bu hayvanlar, oradaki topluluk üyelerinin baslıca et kaynagını olusturur.  Buradaki hayvanların yenebilmeleri için önce kurban edilmeleri gerekmektedir.

Sümerlerde kurban edilmis insanlara da rastlanılmıstır. Sümerlerde en degerli kurban kuzudur. Ancak domuz da dahil diger hayvanlar da kurban edilirler. Bir hastanın günahlarına karsılık olarak domuz kurban edilir ve hayvanın gövdesi altı parçaya bölünerek hastanın üzerine bırakılır. Kutsal sularla yıkanan hastanın bası için domuzun bası, karnı için domuzun karnı ve diger organları içinde domuzun organları kisinin günahlarına karsılık olmak üzere cinlere sunulur (10).

Sümerlerde hayvanların karacigerleri yasamın merkezi olarak kabul edildiginden, bu organın muayene edilip incelenmesi tıpkı bir ayna gibi, sunulan kurbanı kabul eden tanrının fikir ve amacını da gösterir. Karaciger aracılıgıyla kehanette bulunabilmek için kurban olmak üzere lekesiz bir hayvan bulmak ve onu günün saatlerine göre degisen tören ve ayinlerle öldürdükten sonra karacigerini çıkarmak gerekmektedir. Tan yeri agarırken, tanrının en çok hosuna gidecek kurbanın koyun olduguna inanıldıgından, karaciger falı için özellikle koyunlar tercih edilir. Rahip, kurbanı tanrıya sunmak için tanrı heykelinin önüne bir mangal yerlestirir. Mangalın arkasındaki masanın üzerinde de, susam sarabıyla dolu dört toprak kap, üç düzine ekmek, bir miktar bal ve kaymak ile biraz da tuz bulundurur. Kahin-rahip mangalı biraz karıstırdıktan sonra koyunu tutar, niyet eder ve hayvanı keser. Kurban edilen koyunun karacigerini çıkararak bu organda bazı isaretler ya da belirtiler arar ve buldugu ipuçlarını da konuyla ilgili kitaplara bakarak degerlendirir (10).

-Eski Mısır Uygarlıgı

Özellikle Nil nehrine insan kurban edilmesi çok yaygındır. Bunun yanı sıra hayvanlar da kurban edilir. Kurban edilen hayvanlar arasında ilkel kabile dinlerinde oldugu gibi totemler bulunur. Bu baglamda tanrı Oziris adına düzenlenen kurban törenlerinde, kutsal bir boga kurban edilip on dört parçaya bölünür ve töreni izleyen insanlarca eti tüketilir. Kutsal bir boga ya da öküz seklinde betimlenen Oziris’in dirilisini sembolize etmek için yenilen boganın yerine baska bir kutsal boga konulur. Ayrıca Eski Mısır’da kurbanın, tanrıları doyurmaya yaradıgı düsünülmüs ve öyle anlasılmıstır. En büyük tanrı İsis için de önce dua edilir; sonra onun adına bir inek kurban edilir. Önceden muayene edilip kurban olarak isaretlenmis hayvanlar, kesilmek üzere tapınaga getirilince odun yıgını ateslenir. Sonra bu atese sarap dökülür ve tanrının adı çagrılarak kurban edilecek hayvan kesilir. Kurban tapınakta yakılırken orada bulunanlar feryat ederek üzüntülerini dile getirirler. Bir süre sonra da bu insanlar, kurban edilen hayvandan arta kalan etleri tüketirler. Eski Mısır’da kurban edilen kuzu ve oglagın kanı, çevreye sürülür. Sürülen bu kan, tanrının hakkı sayılır. Ayrıca yılda iki kez tanrılara domuz kurban edilir ve ancak bu günlerde domuz eti yenir. Bunun dısında kalan diger günlerde ise domuz eti yenmez (2, 3, 8, 11).

-Eski Hint Uygarlıgı

Eski Hindistan’da tanrılara sunulan kurbanlar, ölenlerin ruhlarını kurtulusa eristirir. Kurban kesilmedigi takdirde, ölenlerin korkunç devlerin arasında ıstırap içinde kalacaklarına inanılır. Hindular ve Brahmanların ise baslangıçta, ölen kisiler için kurban kestikleri ve ölülerin ancak bu yolla huzura eriseceklerini düsündükleri ortaya konulmustur. Hinduizm’de inekler; yer, gök ve havanın annesi olarak kabul edilirler. Hindistan’daki dini egilime göre, insan üç ayrı yoldan kurtulusa ulasabilir ki bunlardan biri de kurbanlardır. Kurban, Hinduizm’de çok yer tutar.

Kutsal kitap Vedaların emrettigi dini yasam kurbanlar çevresinde yogunlasmıs olup, tanrılar bile kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde gösterirler. Evreni kurbanların yarattıgına inanılır. İnsanların tanrılarla iyi iliskiler içerisinde bulunmalarını saglayan yine kurbanlardır. Tanrılara sunulan her sey kurbandır. Bunun yansıra, yaz ve kış mevsimlerinde gün dönümleri nedeniyle, tanrılara kanlı kurbanlar da sunulmustur. Ayrıca, büyük hazırlıklar ve ritüeller gerektiren tanrı Soma adına düzenlenen törenlerde de keçi, inek gibi hayvanlar kanlı kurban olarak tanrıya sunulur. Bunlardan baska, tanrıların öfkesini yatıstırmak amacıyla sunulan kurbanlar ve özel armagan olarak sunulan kurbanlar da vardır.

Eski zamanlarda ev sahibi, bazen de esinin yardımıyla tanrılara kurbanlar takdim eder. Fakat her kurban, gittikçe zorlasan hazırlıkları gerektirmektedir. Bunun bir sonucu olarak eski devirlerde, kurban törenlerini gerçeklestirebilecek ve Vedaları okuyabilecek bir kahin sınıfı ortaya çıkar ki bunlara “Brahman” adı verilir. Brahmanlar sadece kurban törenlerini gerçeklestirmekle kalmazlar, aynı zamanda sihir ve büyü yaparak insanları ve tanrıları kontrolları altına da alırlar (15, 24). Brahmanlar, Hindistan’da hayvan kurban edebilecek biricik insanlardır. Bir dönem insanları da kurban etmislerse de bu daha sonra kaldırılmıstır (8, 12).

Hinduizm’de bes maddelik güzel davranısların basında ölenler için kurbanlar kesmek gelir. Çünkü ölenlerin kurbansız aç kalacakları düsünülür. Bundan dolayı ölüler kurbanlara gereksinim duyarlar. Hinduizm’de kurban ve bu kurbanların sunumu baslıca ibadet seklidir. Tanrılara hayvani ve bitkisel (nebati) ürünler sunulur. Bunlar arasında hayvani gıdalardan süt ve tereyagı bulunur.

Kurban edilen hayvanların etlerinin iyi kısımları tapınaklarda yakılır. Vedalardaki baslıca tanrılardan Agni ates tanrısıdır ve evrenin ruhu ve aslıdır. Kurbanları hep Agni yaktırır. Hintliler; Vedic dönemde tanrılara kurban sunmakla hem maddi hastalıklardan kurtulacaklarına hem de dünyayı düzelteceklerine inanırlar. Bir çok hayvan; inek, koyun, keçi ve at kurban olarak kesilmis ve bu hayvanların etleri törene katılanlarca yenmistir. Öküz ve kısır inek eti yiyene “ates” denir. Et bir törenle sunulur. Atalara götürülmesi için bir keçi de atese sunulur. Evlenme törenleri sırasında yenmek amacıyla kısır bir inek kesilir. Kurban olarak sunulan atların, koçların, kısır ineklerin ve bizonların etleri pisirilir; belki de kusların da eti yenir. Yazılı belgelerde bir de mezbahadan söz edilmektedir. Ancak, daha sonraki dönemlerde tanrılara hayvan kurban etme ve konuklara ikramda bulunma dısında hayvan öldürmek tümüyle yasaklanır. Etin tüketilmesi konusunda şölen ile hayvan kurban etme aynı yönde degerlendirilmistir. Bu arada yasanan yogun bir kuraklıktan sonra, hayvan kurbanı yasaklanır. Bunu izleyen evrede ise, tartısılan çesitli sosyo-ekonomik nedenlerle sıgır eti Hindistan’da yasaklanmıs ete dönüsür (8, 12).

Vedizm’de kurban tanrıların besinidir. Batılılarca anlasılması güç olmakla beraber, kurbanlar tanrıları yaratırlar. Tanrıları yarattıktan sonra onları besleyen kurbanların aracılıgı ile insanın uzun ömürlü olması, zengin olması ve erkek çocuk sahibi olması, öldükten sonra da yasamak gibi arzularını tatmine olanak verir. Bu devrede insan için kurtulus, kurban yoluyla elde edilir (3, 8).

-Eski iran Uygarlıgı

Zerdüstlük’ün kutsal kitabı “Zend-Avesta” da fiber (su aygırı) denilen bir hayvanın kurban edildigi bildirilmektedir. Yine bu kutsal kitaba göre yalvarıs, ibadet ve kurban af dilemeye yarar. Zend-Avesta’da dikkati çeken bir diger konu, tanrılara sunulacak olan kurbanların daglarda, ırmak ve göl kenarlarında 100 at, 1000 sıgır ve 10.000 koyun seklinde sunulmasının istenmesidir. Dini açıdan kan dökücü hayvanların etlerinin tüketilmesi yasaktır. Zerdüst’ten önce “deva” denilen ve kötülüklerin tanrısı Ehrimen’in yardımcısı olan seytanlara, onları yatıstırmak üzere kurbanlar kesilir. Deva’ların, kesilen kurbanlardan çıkan bugu ile beslendiklerine inanıldıgından, Zerdüst kurban kesimini ve bu baglamda sıgır eti yenmesini yasaklar. Ayrıca İran’daki Mitra inancında bütün canlı varlıkların kurban edilmis bir boganın kanından dogduguna inanıldıgından, bu inancın ritüellerinde bogaların kurban edildigi bildirilmistir (8, 24).

-Hitit Uygarlıgı

Hititlerde kurban ritüelleri, adak, kefaret ödeme, gönül alma, sükran gibi amaçlarla gerçeklestirilir. Hititler, kirli olarak kabul ettikleri köpek ve domuzu pek nadir olarak tanrılara kurban olarak sunarlar. Ülkenin ilk ürünleri, ilk meyvaları ve bir yasındaki hayvanlar, tanrıları yatıstırmak için kurban olarak sunulurlar. Tanrılara kurban edilmek için genel olarak öküz, koyun ve keçi yeglenir. Bu kurbanlıkların iyi durumda ve kusursuz olmaları istenir. Hititlerde hayvanlar, bogazları kesilerek, dolayısıyla kanları akıtılarak kurban edilirler. Hititlerde yaygın olmamakla birlikte insanların da kurban edildikleri görülür (6,8).

-Eski Çin Uygarlıgı

Mevsim degisimleri gibi belirli zamanlara özgü çesitli kutlama törenleri düzenlenen Çin’de bu törenlerde kurbanlar da kesilir. Kurban olarak daha çok lekesiz, tek renk ve kusursuz bogalar tercih edilir. Kanlı kurbanların yanı sıra kansız kurbanların da kullanıldıgı bu ülkede, insanların kurban edildigini gösteren bir tek örnege rastlanmıstır (8).

-Eski Japon Uygarlıgı

Japonya’da ibadet; dua ve besin amaçlı kurbandan olusmustur. Eskiden hayvanlar kurban edilmesine ragmen, insan kurbanı gibi bu da daha sonraları terkedilmistir. Kurbanlar bitkisel agırlıkta olup kansızdır (8, 24).

-Eski Amerika Uygarlıkları

Maya, Aztek ve İnka’larda insan kurban etmek temel uygulamadır. Özellikle Aztekler’in yılda 50.000’e yakın insanı kurban ettikleri bildirilmistir. Aztekler’de bununla beraber, köpek, hindi, ördek, geyik, tavsan ve balık da kurban olarak tüketilmistir. Maya’larda insanlar dısında az sayıda da olsa hindi ve köpekler de kurban edilir. İnkalarda ise, insan kurban etmek, gevis getiren bir hayvan olan lamanın kurban olarak sunulmaya baslamasıyla son bulmustur (6, 8, 12, 15, 16, 23).

-Fenike Uygarlıgı

Fenike dininde de çok sayıda insanın kurban edildigi görülür. İlk ürün ya da ilk çocuk, gelecek yıl ürünün daha bereketli olması için tanrılara kurban edilir. Savasa giderken de zafer kazanmak için çok sayıda çocuk tanrılara kurban olarak sunulur (2, 11).

-Eski Yunan uygarlıgı

Yakarma, sükran ve arınma kurbanları çok yaygındır. En büyük kurbanlarını tanrılar tanrısı Zeus’a adamıslardır. Hayvanları kurban etme yöntemleri inceden inceye saptanarak tapınagın duvarlarına asılmıstır. Tanrılara erkek hayvan, tanrıçalara ise disi hayvan, gök tanrılara az tüylenmis ve beyaz, yer altı (öte dünya) ve deniz tanrılarına siyah, ates tanrılarına ise kızıl/kırmızı renkli hayvanlar kurban edilir. Ayrıca Yunanlılarda; üçlü kurban (suove taurilia) ve yüzlük kurban (hekatombe) seklinde de hayvanların kurban edildikleri görülür.

Kurbanı tanrılara sunan kisinin bası çelenklidir. Kurban edilecek hayvanın ise alın kılları kesilip yakılır ve üstüne arpa ile sarap saçılarak kutsanır. Hayvanlar dua, sarkı ve dans esliginde kurban edilirler. Genellikle Eski Yunan’da ilahi bir güce sahip olan boganın kurban edilmesi çok yaygındır. Böylece boganın sahip oldugu kudretin insana geçecegine inanılır. Bunlarda domuz yenildigi gibi, kurban da edilir.

Tapınaklarda bulunan rahipler, kurbanların kesilis törenlerine baskanlık ederler. Bu sekilde takdis edilmis hayvan ya kesilir ya oldugu gibi yakılır ya da bir organından kan alınır. Buna göre kurbanlık hayvanlara uygulanan islem iki ana grupta toplanabilir. Bunlardan ilki “sphagia” adı verilen ve özellikle gece, alçak bir tas platform üzerinde tamamen yakılan, eti hiç yenmeyen ve tümüyle tanrılara sunulan kurbanlık hayvanlardır. Digeri ise, daima gündüz ve özellikle sabahleyin yüksekçe bir taş ya da taş yıgını üzerinde yakılarak kurban edilen ve etlerinin bir kısmı tanrılara sunulurken, geriye kalan belli yerleri de törene katılanlar tarafından yenilen hayvanlardır. Eski Yunan’da sayıları oldukça kabarık olan tanrı ve tanrıçalara, her biri için belirlenmis ritüellerde evcil hayvandan, yabani hayvandan, kuslardan ve hatta balıklardan kurbanlar sunulmustur. Burada kurbanı sunan kisi, yıkanarak arınır ve sunakta yanan atese sarap döküp arpa taneleri saçar. Kurbanın tüylerinden bir kısmını da bu atese atar. Bir rahip tanrıya övgüler düzer, sükranlarını sunar ve yardımlarını diler. Bazı ritüellerde hayvanın bagırsakları ayrıca pisirilerek, toplu kutlama baslamadan önce bundan tadılır.

Tanrı bu törenlerin seref konugudur. Kurban olarak sunulacak hayvanların sakat olmamasına, en iyi ve en kusursuz hayvanlar arasından seçilmesine özen gösterilir. Ayrıca, yılda bir kez bir at, tanrılara kurban edilir. Eski Yunan’da insanlar da kurban edilmis ancak, geç klasik antikitenin Yunanlıları, insan kurban etmenin her çesidini ahlaksızlık olarak görmüslerdir (2, 3, 6, 8, 11, 12, 15, 24).

-Eski Roma Uygarlıgı

Romalılarda da kurban en önemli tapım eylemidir. Özel tapımlarda kansız (bitkisel olarak ilk ürünlerin sunulması), devlet tapımındaysa kanlı (hayvanların sunulması) kurbanlar gerçeklestirilir. Kurban edilecek hayvanların sayısı, cinsi, rengi iyice belirtilir. Kurban kesilirken “favete linguis” diye bagrılarak kurban kötü etkilerden korunur. Bir yandan da flüt çalınır ve tanrı için ayrılan bölümler (karaciger, akciger, yürek) sunagın üzerinde kanlı kanlı yakılır. Roma Senatosu M.Ö. 97 yılında yasaklayana degin Roma İmparatorlugunda insanlar da kurban edilmistir. Romalılar, tanrılarının hosnutlugunu kazanmak için onlara süt, sarap ve yemisle beraber hayvanları da kurban olarak sunmuslardır.

Genellikle Romalılar özel tapınaklarda sıgır, domuz, keçi ve koyun gibi hayvanları kurban ederler. Ancak bu hayvanların beyaz olanları seçilir. Kurbanların basına tuzlu un serpildikten sonra, kafalarına indirilen yalnızca bir tek balta darbesiyle öldürülürler. Bu esnada ayakta Jüpiter’in evine dogru dönmüs olarak eller açılır ve belirli dualar okunur. Tanrıça Venüs’e ise güvercin kurban edilir. Eski Yunan’da oldugu gibi Roma’da da kurbanın eti üzerine sarap dökülerek yeme alıskanlıgı vardır. Ayrıca Roma kurban ritüelleri arasında, kurban edilen hayvanların bagırsaklarının biçiminden gelecege yönelik olarak kehanetlerde bulunmayla ilgili olanlar özellikle belirginlesmistir. Roma’da ayrıca, büyük tehlikelerin belirdigi zamanlarda “ver sacrum” adı verilen bir gelenege göre, insan ve hayvanların ilkbaharda dogan ilk yavruları tanrılara kurban edilir (2, 3, 6, 8, 11, 15, 24).

-Eski Türk Uygarlıgı

Eski Türklerin pek çogu tanrılarına kanlı ve kansız kurbanlar sunmuslardır. At, koyun, öküz, deve ve ren geyigi en çok kurbanlık olarak kullanılan hayvanlardır. Kurban edilen hayvan sayısı ölen kisinin ve ailesinin zenginligine göre 100’leri bazen de 1000’leri bulabilir. Bir kimse ölünce çadırının hemen yanında bir hayvan kurban edilir. Cenaze törenlerinde ve ölümün yıldönümlerinde tanrılara kurbanlar sunulur. Kurban edilen hayvanlar arasında en çok yer alan ölünün bindigi atıdır. Bu sekilde ölen kisi atıyla öte dünyada da yolculuk yapabilecektir. Kurban edilen ve eti yenilen hayvanlar sıklıkla baslarına vurulmak suretiyle öldürülürler. Yalnızca kurbanlık at, bogularak ve bel kemikleri kırılarak öldürülür. Hayvan ölmek üzereyken yanına bir ekmek getirilir ve kurbandan çıkan ruhun bu ekmege karıstıgına inanılır. Kendilerine sans getirecegine inandıkları bu ekmegi kurban sahibi ve yakın aile çevresi yerler ve baska kimseye vermezler.

Eski Türkler kestikleri at ve koyun kurbanlarının kafalarını sırıklara takarlar. Hasta olanlar en kıymetli hayvanlarını kurban ederler. Zengin hasta için 7, fakir hasta için ise 5 hayvan kurban edilir ve bu ugurda çok kisi servetini kaybeder. Kurbanın eti, kemikleri kırılmadan ayrılır ve kazancı adı verilen iki kisi tarafından pisirilir. Bazı Türk boyları büyük bir daga taparlar ve o daga kurban keserler. Dag ruhlarına kanlı kurban olarak kısraklar sunulur. Dini ve milli bayramlar kutlanırken koyun ve at kurban ederler. Kutlu ve mübarek olan, aslında sahibinin yaptıgı bir adak için saklanan, yünü kırkılmayan, sütü sagılmayan, yük vurulmayan ve basıbos bırakılan hayvanlardır ki bunlar “Iduk” olarak adlandırılırlar. Dokunulmaz ve kutsal hayvanlar olan Iduklar, belirli ayin ve törenlerde ruhlardan birine binek hayvanı olurlar.

Tanrıya at kurban etmek gelenegi en eski devirlerden bu yana Türkler’de vardır. Tanrıya adanan hayvanlar önce damgalanır sonra özgür bırakılırlar. Bu hayvanlara (atlara) kimse binmez ve dokunmaz. Bu tip atlara “tögünlüg at” denilir. Bir inancın sarsıldıgı ya da atı feda etmeye kıyamadıkları zamanlarda atın kuyrugunu kesmekle yetinirler. Türklerde ayrıca horozlar da kurbanlık hayvan olarak tanrılara sunulurlar. Düz beyaz horozların kurban edildikleri tanrı, ev tanrısıdır ve yeni yapılan evlerin odalarında bulunur. Bu tanrıyı memnun etmek ve evin, içinde oturacaklara ugurlu gelmesi için horoz kurban edilmesi yoluna gidilir. Eski Türklerin insanları kurban etmedikleri bildirilmektedir (2, 8, 11, 13, 15, 18).

-Diger Uygarlıklar

Bu uygarlıklar dısında kalan bir çok toplulukta kurban fenomeniyle ilgili degisik motifler saptanmıstır (9).

Eski Cermen kavimlerinde bir takım kutsal hayvanlar bazı tanrılara, at ile karga ise tanrı Odin’e adanmıstır. Böylece tanrılara hem insanlar hem de hayvanlar kurban edilmektedir.

Keltlerde ise, insanlar dısında genellikle beyaz renkte bogaların kurban edildigi ve at etinin tüketildigi bildirilmektedir. Keltlerde boga, karga ve ayı gibi totemler de vardır.

Tötonlarda ise orman tanrısına yaban domuzu kurban edilerek, tanrının memnuniyeti saglanmaya çalısılır. Ayrıca Slavlarda, yıldırım, ates, hayvan ve gök tanrıları vardır. Halk bu tanrılara tapar ve bunlar için kurbanlar keser ve kurbanların kanlarını çevreye bulastırır. Bu toplumda rahipler daha iyi kehanetlerde bulunabilmek için, kurban edilmis öküz ve koyunların kanlarının tadına bakar. ( 2, 3, 8, 15).

-Tartısma ve Sonuç

Tarih öncesi dönemde basladıgı sanılan kurban geleneginin, günümüzde de etkilerini sürdüren ve sürdürecek olan temel bir ritüel oldugu görülmektedir (3, 4, 6, 7, 8, 9, 12, 15, 16, 20, 21, 22, 23, 24) . Eskiçag uygarlıklarına genel olarak bakıldıgında kurbana yönelik olarak gerçeklestirilen ritüellerin bir çok toplumda ortak noktalar tasıdıgı izlenimi edinilmistir. Bu durumun kültürler arası etkilesim yoluyla açıklanabilecegi düsünülmektedir.

Kurban edilecek hayvanların çogunlukla büyük ve küçük ruminantlar arasından seçildigi, bunların dısında kalan at, köpek ve domuz gibi hayvanların ise daha az sayıda kurban olarak sunuldugu belirlenmistir. Toplumlarda hayvanların kurban edilmelerinde izlenen yöntemlerin de çogunlukla birbirine benzer oldugu görülmektedir. Genel olarak hayvanlar kesilip kanları akıtılarak kurban edilmektedirler. Bunun dısında kalan hayvanlar, balta ile kafasına vurularak, kemikleri kırılarak ya da yakılarak kurban edilmektedir. Ancak bunlar kesilip kan akıtılarak kesilme yöntemine göre çok daha az tercih edilmektedir (6, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 16, 17, 18, 20, 22, 23, 24)

Belirli hayvanların kurban olarak seçilmelerinde en önemli faktörün bu hayvanların üstlendikleri mitolojik rollere baglı oldugu kanısına varılmıstır. Buna ek olarak kurban edilmek üzere seçilen hayvanların ekonomik yönlerinin, diger türlere göre daha önemli oldugu düsünülmektedir.

Gerek uygulamalar gerekse seçilen kurbanlık hayvanlar ve gerçeklestirilen ritüeller göz önüne alındıgında; tek tanrıcı ilahi dinlerdeki kurban geleneginin, eskiçag uygarlıklarındaki kurban geleneginden köken aldıgı, bir yerde bunun bir devamı oldugu ve bu motiflerden son derece etkilendigi sonucuna varılmıstır.

Kurban geleneginin çok tanrıcı dinlerdeki önemini ve yaygınlıgını ortaya koymayı amaçlayan bu çalısmanın, tek tanrıcı ilahi dinlerdeki kurban kavramını irdeleyen tarihi arastırmalarıyla desteklenmesinin son derece olumlu olacagı düsünülmektedir.

Altan ARMUTAK

Kaynaklar

1. Anonim: Türk Dil Kurumu Sözlügü. Türk Dil Kurumu Yayınları. Sayı: 403, Ankara, 1974; 523.
2. Canan, M. Z.: Ansiklopedik Din ve İnanç Sözlügü. Fatih Gençlik Vakfı Matbaası, İstanbul, 1983; 2-127.
3. Challaye, F.: Dinler Tarihi (Çev. Samih Tiryakioglu). Varlık Yayınları İstanbul, 1960; 5-117.12
4. Childe, G.: Tarihte Neler Oldu (Çev. Mete Tunçay-Alaeddin Senel). Alan Yayıncılık, İstanbul, 1985; 11-188.
5. Daryal,A.M.: Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri. Dogus Matbaası, İstanbul, 1980, 11-152.
6. Erginer,G.: Kurban. Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri. Yapı ve Kredi Yayınları, İstanbul, 1997; 15-85.
7. Esinoglu,B.: Dinlerin Gizemi (Kurban-Yaratılıs-Tufan Efsaneleri). Ceylan Yayınları, İstanbul, 1996; 32-44.
8. Feyizli, T.: İslamda ve Diger İnanç Sistemlerinde Oruç-Kurban. Ögretmen Yazarlar Dizisi. Milli Egitim Bakanlıgı Basımevi, İstanbul, 1993; 61-91.
9. Frazer, J. G.: Altın Dal. II. Cilt. (Çev. Mehmet H. Dogan) Payel Yayınevi, İstanbul, 1992; 9-367.
10. Günaltay, M. S.: Türk Tarihinin İlk Devirlerinden I . Yakın Sark – Elam ve Mezopotamya. Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1987; VI + 607.
11. Hançerlioglu, O.: İnanç Sözlügü. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1975; 1-861.
12. Harris, M.: Yamyamlar ve Krallar (Çev. Fatih Gümüs). İmge Yayınevi, Ankara, 1994; 147-228.
13. İnan, A.: Eski Türk Dini Tarihi. T.C. Kültür Bakanlıgı Kültür Servisi No: 9 Devlet Kitapları, Milli Egitim Bakanlıgı Basımevi, İstanbul, 1976; 1-129.
14. İplikçioglu, B.: Eskiçag Tarihinin Ana Hatları I. Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No :486, 1990; 9-125.
15. Kahraman, A.: Dinler Tarihi. 5. Baskı. Marifet Yayınları, İstanbul, 1984; 13-98.
16. Krickeberg, W.: Azteklerin ve Mayaların Dinleri. (Çev. Alev Kırım). Okyanus Yayınları, İstanbul, 1998; 14-158.
17. Maisels, C.K.: Uygarlıgın Dogusu. (Çev. Alaeddin Senel). İmge Kitabevi, Ankara, 1999; 307.
18. Orkun, H.N.: Eski Türklerde Evcil Hayvanların Tarihçesi. Yeni Matbaa, Ankara, 1954; 1-43.
19. Örnek, S.V.: 100 Soruda İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane. Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1989; 1-231.
20. Roux, J.P.: Türklerin ve Mogolların Eski Dini (Çev. Aykut Kazancıgil). İsaret Yayınları, İstanbul, 1994; 131-236.
21. Shapire, H.L.: Man, Culture and Society. Galaxy Book, Newyork-Oxfort University Press, U.S.A, 1965; 1-368.
22. Senel, A.: İlkel Topluluktan Uygar Topluma. Birey ve Toplum Yayınları, Ankara, 1988; 219-220.
23. Trimborn, H.: İnkaların Dini. (Çev. Alev Kırım). Okyanus Yayınları, İstanbul, 1999; 10-127.
24. Tümer, G., Küçük, A.: Dinler Tarihi. Ocak Yayınları, Ankara, 1988; 13-105.

.