6 Ekim 2012 Cumartesi

Yunuslar


-Yunusların (deniz memelileri) insanlardan sonra en parlak beyne sahip olduğu belirlendi.

Daily Mail’in haberine göre, yapılan yeni bir araştırma, yunusların beyinlerinin yüksek zekayla bağlantılı birçok özelliğe sahip olduğunu gösterdi.

Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nden zoolog Lori Marino tarafından yapılan araştırmada, yunus balıklarının beyin haritasını çıkararak bunları primatlarınkiyle karşılaştırmak için MR tekniği kullanıldı.

Şişe burunlu yunusların beynindeki serebral korteks ile neokonteksin çok büyük olduğunu belirten Marino “Yunusların birçoğunun beyni bizimkinden daha büyük ve kütle olarak insan beyninden sonra ikinci geliyor” dedi.

Yunuslar uzun zamandır zekalarıyla tanınıyor, ancak üç yaşındaki bir çocuğun zeka seviyesine sahip olabilen şempanzelerin, yunuslardan daha zeki olduğu zannediliyordu. Bu son araştırmayla şempanzeler üçüncü sıraya düştü.

Yunusların belirgin bir kişilikleri olduğu, kendilerinin farkında oldukları ve gelecek hakkında düşünebildikleri belirtildi.


-Eğlence parklarında kullanım zalimlik

Bu durumda yunuslara insanlarla aynı statünün verilmesini isteyen uzmanlar, böylesine zeki hayvanların eğlence parklarında kullanılmalarının ve etleri için öldürülmelerinin zalimlik olduğunu belirtti.

Yunuslar ve balinalar, çok mutsuz olduklarında soluk almayı kesip intihar edebiliyor.

-Yunus zekası mahpusluğa karşı

Teknenin yanında sizinle yarışa tutuşan, havuzda tutulan çemberin içinden estetik bir sıçrayışla geçen, akvaryumda zeki gözlerle bizleri süzen yunusları hallerinden memnun, insanları eğlendirmekten hoşlanan canlılar olarak biliriz.

Oysa, ABD’nin Emory Üniversitesi’nden sinirbilimci (nörolog) Lori Marino’ya göre gerçek durum, göründüğünden çok uzak.

Yunus ve balinaların nöroanatomisi konusunda uzman olan Marino’ya göre birçok yunus türünün beyinleri insanlarınkinden hayli büyük ve vücuda oranlandığında da beyinleri insandan sonra ikinci en büyük kütleye sahip.

Araştırmacı ayrıca çoğu yunusun beyninde, insandakinden daha büyük yüzey alanına ve hacme sahip bir neokorteks (üst kabuk) geniş insula ve singula bölgeleri ve büyük ölçüde farklılaşmış hücre bölgeleri gibi karmaşık bir zekayla ilgili alanlar bulunduğuna dikkat çekiyor.

Marino’nun 2001 yılında katıldığı bir araştırma, yunusların aynada kendilerini tanıdıklarını ortaya koymuştu. Bu yetenek daha önce yalnızca şempanze ve fillerde gözlenmişti.

Yunuslar gelişkin, benlik duygusuna sahip, her birinin kendi özel kişiliği olan, bireyci, özgürlüğüne düşkün ve karmaşık iç dünyalara sahiptirler” diyen Marino, bu hayvanların yoğun acı ve psikolojik travma yaşayabildiklerine işaret etti.

Araştırmacıya göre yunus beyninin karmaşıklığı ve taşıdığı zeka, yakalanıp hünerlerinden yararlanmak için eğlence parklarına ya da turistlerle yüzmeleri için kapalı plajlara hapsedilmelerinin bu hayvanlarda ağır psikolojik sorunlar yaratabileceğini gösteriyor.

-Yunuslar ölümlü olduklarının farkındalar mı?

Yunanistan'da yapılan bir çalışma, yunusların ölüm olayına karşı değişik tepkilerinin olabileceğini öne sürüyor.

Doğada ölümü gözlemleyen bilim insanı sayısı yok denecek kadar az. Hayvanların ölen sürü mensuplarının arkasından gösterdikleri davranışları yorumlamak gerçekten
çok zor olsa gerek.

Çünkü bu davranışları ve tepkileri yorumlarken ister istemez kendi duygularımızı da işin içine katarız. Yapılan araştırmalarda goril, şempanze, fil, balina ve yunusların ölen bireylerin arkasından insanların yas tutmasına benzer davranışlar sergiledikleri görülmüş.

Yunus ve balina gibi memeli deniz hayvanlarının beyinlerinde bulunan birtakım sinir hücrelerinin empati ve sezgi yetenekleriyle bağlantılı olduğu günümüzde biliniyor. Özellikle yunusların ve balinaların da sahip oldukları "von Economo sinir hücreleri"nin, insanlarda duyulan acı ile bağlantılı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış.

Bilim Teknik dergisinden Özlem Kılıç Ekici'nin haberine göre, Yunanistan'da yapılan bir çalışma, yunusların ölüm olayına karşı değişik tepkilerinin olabileceğini öne sürüyor. Yunuslar zekâları, beyinlerinin büyüklüğü, güçlü sosyal yapıları ve belirgin kişilikleri nedeniyle diğer deniz hayvanlarından daha farklı ve özel bir konumdalar. Bu nedenle, geçtiğimiz yıl içinde bir grup bilim insanı, yunusları "insan olmayan şahıslar" olarak sınıflandırmayı uygun gördüler.

Bir yandan yunusların çıkardığı ıslık benzeri tiz seslerin anlamını çözmeye ve yunuslarla iletişim kurmaya çalışan uzmanlar, diğer bir yandan da farklı bir çalışmada, bu zeki deniz memelilerinin ölümün anlamını gerçekten bilip bilmediğini anlamaya çalışıyorlar. Yunusların sürüdeki ölü bireylere, ölümün çeşidine göre (ani ölümler ya da uzun bir hastalık sonrası beklenen ölümler) farklı tepki gösterdikleri gözlemlendi. Yunanistan'da bir körfezde 2006 yılından beri uzun burunlu yunusların (Tursiops truncatus) popülasyon davranışları üzerinde yapılan incelemeler sırasında bir anne yunusun ölü yavrusuyla olan iletişim çabası dikkati çekti.

-Günlerce yas tuttu

Ölü yavrunun alt çenesinde belirgin morluklar vardı, belli ki doğduktan kısa bir süre sonra aldığı bir darbe sonucu aniden ölmüştü. Anne yunus günler boyunca ölü yavrusunu defalarca su yüzeyine çıkararak onun nefes almasını sağlamaya çalıştı. Anne yunusun ölü yavrusunun yanından hiç ayrılmadığı, birtakım sesler çıkartarak, burnuyla ve göğüs yüzgeçleriyle sürekli ona dokunduğu gözlemlendi. Uzmanlar, anne yunusun yavrusunun ani ölümünü kabullenemediğini ve yas tuttuğunu öne sürdüler.

Gene aynı körfezde yapılan bir başka inceleme sırasında, sürüdeki yunusların ölen bir yavruya davranışları dikkat çekti. Yunus sürüsü 2-3 aylık bir yavrunun etrafını sarmıştı. Yavrunun vücudunda yaralar vardı ve hasta olduğu için yüzmekte zorlanıyordu. Yavrunun etrafındaki yunusların stresli oldukları ve düzensizce yüzdükleri görülüyordu. Anne yunus ve öteki yetişkin yunuslar dönüşümlü olarak yavruyu su yüzeyinde tutmaya çalışıyorlardı fakat hasta yavru sürekli batıyordu. Yaklaşık bir saat sonra hasta yavru öldü. Daha önceki gözlemlerine dayanarak uzmanlar anne yunusun yavruyu yalnız bırakmayacağını düşündüler, ancak öyle olmadı.

Bunun yerine, anne ve sürü dibe doğru batan ölü yavruyla ilgilenmeyerek anında başka yöne doğru yüzmeye başladılar. Hasta yavruyu ölene kadar yalnız bırakmayarak ona destek olan yunuslar sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirmişlerdi. Bu olayda belki de ölümün yaklaşmakta olduğunun farkındaydılar ve bu nedenle, beklenen bu ölümü kabullenmek onlar için kolay olmuştu. Bunun gibi başka örnekler de zaman zaman gözlemlendi. Uzmanlar, yunusların tepkilerinin ani ölüm ve beklenen ölümde farklılıklar gösterdiğini öne sürüyorlar. Ancak kesin sonuca ulaşmak için daha başka çalışmaların yapılması ve benzer örneklerin sayısının artması gerektiğini de belirtiyorlar.


-Tokyo Üniversitesi'nde bilim insanları, yunusların çıkardığı sesleri anlayıp onlarla iletişim kurmamız için özel bir teknoloji geliştirdiler.


Bugüne kadar yunusların seslerini kaydeden çok fazla araştırma yapıldı. Yunusların 20 kHz'den 200 kHz'e kadar olan frekanslardaki sesleri duyabildikleri ve bu frekanslarda iletişim kurabildikleri biliniyordu. Bu frekanslar insan kulağının algılayabileceği frekanslar değil. Yunuslar, bunun dışında aynı anda birden fazla frekansta ses üretebiliyorlar.

Tokyo Üniversitesi'ndeki bilim insanları onlarla iletişim kurabilmek için "yunus hoparlörü" ürettiler. Şu anda prototip halinde. Çok yakın zamanda sualtında da denenecek. Eğer başarıya ulaşabilirse, bu küçük alet, "yunus dilini" insanların anlayabilmesine hizmet edecek.

-Yunuslarla konuşmayı ilk deneyen Dr. John C. Lilly aynı zamanda Fringe tv dizisinde sıkça kullanıldığına tanık olduğunuz "Samadhi-İzolasyon Tankı"nın mucitidir.

-Yunuslarda ve diğer hayvanlarda iletişim

Filler üzerinde yapılan araştırmalar fillerin çok uzak mesafedeki fillerle iletişim kurduklarına dair birçok veriyi ortaya koymaktadır.

İletişim konusundaki araştırmacıların en çok ilgisini çeken canlıların başında yunuslar gelmektedir. Yunuslar ıslık, ciyaklama, klikleme gibi sesler çıkartarak birbirleriyle konuşurlar. Yunuslar kullandıkları sonar sistemiyle belli frekanslarda tıklamalar yollar.

Yunusların kullandıkları sonar sistemi, karanlık sularda objeleri tanımlamalarını, mesafeleri bilmelerini sağlar. Yunuslar 0.25 kHz'den 200 kHz'ye kadar ses frekanslarını kullanır. Bu aralığın yüksek frekans kısımlarını yer tayininde, düşük frekansları ise iletişimde, oryantasyonda kullanır.

Deniz altına yerleştirilen mikrofonlarla, insanlar tarafından yunusların önüne konan suni engellerle, yunusların kendi aralarındaki iletişimini tespit etmek için deneyler tasarlanmıştır.

Bu deneylerin sonucunda yunusların kendi aralarında konuşup, iletişim kurduğu belirlenmiştir, fakat yunusların çıkardığı seslerin tam olarak neye karşılık geldiğinin tespiti mümkün olamamıştır. (Dr. Dreher'in, Dr. Evans'ın ve Dr. John C.Lilly'in deneyleri bunlara örnektir.)

                                                                              Dr. John C. Lilly
-Kâinatı dinliyordu

Türler arası iletişim ve insan bilincinin doğası hakkında öncü çalışmalar yapan Amerikalı John C. Lilly, insan zihninin sınırını arıyordu.

Deli mi dâhi mi olduğu hep tartışılan Dr. John C. Lilly Türler arası iletişimi araştırıyor ve yunusları 'duyduğunu' iddia ediyordu

Dr. John Cunningham Lilly, 86 yaşında öldü. Yazar, araştırmacı ve mucit Lilly, evini sık sık ziyaret eden Ram Daas, Werner Erdhard ve Timothy Leary gibi isimlerle birlikte türler arası iletişimi bilimsel araştırma konusu olarak ele almıştı.


-İzolasyon tankları

Uzun yıllar boyunca Lilly ile birlikte çalışan Jennifer Yankee Caulfield, "Bazıları onun çok parlak olduğuna inanıyordu, bazılarıysa tümden çıldırmış olduğuna. Bence her iki görüş de doğruydu" diyor. Caulfield ve Lilly, 1980'li yılların başında yunuslara bilgisayarda üretilen yapay bir dili öğretmeye çalışmıştı. Ama Lilly'ye asıl ün kazandıran 1950 yılında geliştirdiği 'izolasyon tankı' oldu. Lilly, 'insan bilinci'nin gerçek yapısını çözmek için izolasyon tankı içinde dışarıdan gelen tek bir uyaran bile olmadan oturmayı gerektiren birtakım deneyler yapmıştı. Bu deneyler hakkındaki notlarından birinde şöyle yazmış:

"Yunuslarla dolu havuzun üzerinde, buraya yerleştirilmiş bir izolasyon tankının içinde oturuyordum. Birdenbire yunusların konuşmasına katıldım. Çıldıracak gibi oldum, çok şey söylüyorlardı ve çok hızlı anlaşıyorlardı..."

Dr. John C. Lilly, yunuslarla ilgili deneyimlerini, 'İnsan ve Yunus', 'Yunus'un Zihni' de dahil 19 kitapta topladı.

Kızı Cynthia Lilly Cantwell, babasının çalışmaları hakkında "Araştırmaları sadece insanlardan ibaret olmayan bir evrenin varlığını gösterdi" diyor.

-Algının Kapıları

LSD gibi halüsinasyon yaratan ilaçlara ilgi duyan Lilly'nin çalışmaları elbette Hollywood'a esin kaynağı oldu: Teorileri iki filmde kullanıldı: Mike Nichols'un yönettiği ve başrolünü George C. Scott'un üstlendiği 1973 yapımı 'The Day of the Dolphin' (Yunusun Günü). Ken Russell'ın yönettiği ve başrolünü William Hurt'un üstlendiği 1980 yapımı 'Altered States' (Algının Kapıları).

6 Ocak 1915'te, ABD'nin Minnesota eyaletindeki St. Paul kentinde doğan Lilly, Kaliforniya Teknik Enstitüsü'nden mezun oldu. Daha sonra Dartmouth Tıp Okulu ve Pennsylvania Üniversitesi'ne devam etti ve doktor oldu.

İkinci Dünya Savaşı sırasında bir yandan yüksek irtifanın insan üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar yaparken bir yandan da psikanaliz üzerine çalıştı.

1950'li yıllarda şişeburunlu yunusların 'dil'lerini araştırmak için Virgin Adası'nda ve San Francisco'da merkezler açtı. 10 yıl sonra, yine insan bilincinin yapısıyla ilgili araştırmalar doğrultusunda, LSD dahil, halüsinasyon yaratan ilaçlar üzerinde çalışmaya başladı.

Son olarak 'Simulations of God/Science of Belief' (Tanrı'nın Simulasyonu/ İnancın Bilimi) adlı bir kitap hazırlayan Lilly çalışmalarını www.johnclilly.com adresinde tanıtıyordu.

Derlenmiştir

.