"Ve Adam ve karısı, ikisi de çıplaktılar, ve utançları yoktu."
(tekvin bab2,25)
Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
( Bakara, 35 )
Yasak meyvenin elma olduğu kutsal kitapların hiçbirinde yer almaz aslında ama bu şekilde söylenegelmiştir. Ancak bir yasak meyve vardır ve bu "Bilgi Ağacı"nın meyvesidir. Bu durumda Yasak Elma değil de "Yasak Meyve" ve "Yasak Ağaç" tabirleri daha doğrudur, çünkü meyvenin elma olduğu, veya ağacın elma ağacı olduğu şeklinde aleni bir bilgi yok ortada. Hatta çeşitli farklı inanışlar var, İslamiyet bahsedilenin çok "bereketli buğday taneleri" olduğuna inanıyor, "Asma" diyenler var, bir de "İncir". Yahudiler de başak olduğuna inanıyorlar. Ayrıca Hristiyanlar da Elmaya ek olarak "Nar" da olabilir diyorlar.
Bu kavram insanlığın ortaya çıktığı ilk çağlarda yanlış yaptıkları eylemlerden ötürü kendi yaşantılarını mahvetmeleri ve kendi yaptıkları yüzünden zorlukları bulunan çok kötü bir yaşama sürüklenişini de anlatmaktadır.
Elmanın en çok bilinen yasak meyve olmasını da birkaç sebebe bağlayabiliriz;
1-Tevrat'ın çıkış bölümünde geçen bir metafor. Tanrı Adem'e "Be fruitful and multiply" diyor. Akabinde elmalardan bahsediliyor, Bu nedenle elma, cinsellikle ilişkilendiriliyor (ağacın cinsellikle ilişkilendirilmesi, meyvenin ne olduğundan bağımsız olarak bir durumdan daha kaynaklanıyor: Adem ve Havva meyveyi yediklerinde çıplaklıklarının farkına varıyorlar.).
2-Kelimelerin kökenleriyle ilgili; Elma latince'de "Malus", Şeytan ise "Malum". "Malus'u yiyen/yemeye teşvik eden "Malum" oluyor.
3-Hristiyanlık ve eski dinler arasındaki olası bağlantılar. Yunan mitolojisinde Hesperides'in bahçesindeki ölümsüzlük ağacı, altın elmalar veriyor, yine Yunan mitolojisinde portakal ve mandalina olarak da geçmektedir..
4-Keltlerde elma Faeri'nin anahtarı, kilidi, her şeyi (bkz: isle of apples).
5-Kuzey mitolojisinde de Yunan'a benzer olarak İdun'un elmaları var, Tanrıça her gün bütün Aesir'e bu elmalardan veriyor ki herkes Ragnarök'e kadar genç kalsın, yaşlanmasın.
-Ağaçlar
Tevrat'a göre, cennette nitelikleri belirlenen iki ağaç vardı. "Hayat ağacı" ve Âdem ile eşine yasaklanan "iyilik ve kötülüğü bilme ağacı". Bu ağacın meyvesinden yemenin cezası ölümdür. (Tekvin, 2/9,16-17) Tevrat'ta; "Şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın ve yemesin ve ebediyyen yaşamasın" (Tekvin, 3/22.) denilerek hayat ağacının ölümsüzlük bahşetme niteliğine işaret edilmiştir. Şeytan insanın ebediliğine karşı olduğu için, Âdem'in hayat ağacına yaklaşmasına engel olmuş, fakat ölümsüzlük verir diye aldatarak bilgi ağacından yedirmiş ve bu nedenle de Âdem, eşi ve onlara bağlı olarak insan nesli ölümlü olmuştur. (bk. Eliade, S. 250; Süleyman Hayri Bolay, «Âdem», mad. T.D.V.İ Ansk. l, 361.)
Günümüz Hıristiyanlık inancına göre ise cennetteki bu yasak ağaçtan kastedilen Âdem ile Havva'nın birbirine cinsel yönden yakınlaşmasıdır. Hatta Hıristiyanlıkta bu yüzden evlenmeme ibadet ve sevap sayılmıştır. Diğer yandan kiliseler, ilk insanın işlediği bu suçun, kıyamete kadar doğan her yeni çocuğa geçtiğini, onların da günahkâr olarak doğduklarını, ancak vaftiz edilmek suretiyle cehennemlik olmaktan kurtulabileceklerini öne sürmüştür. (Elmalılı, a.g.e. l, 276; Bolay, a.g.e, «Âdem» mad, l, 362.)"ve Rab Adam'ı aldı, baksın ve onu korusun diye Aden bahçesine koydu. ve Rab Adam'a emredip dedi: bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeyeceksin; çünkü ondan yediğin günde mutlaka ölürsün." (tekvin bab2,16/17)
"ve Rabbın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekarı olan yılandı. Ve kadına dedi: gerçek, Rab, bahçenin hiçbir meyvesinden yemeyeceksiniz dedi mi? ve kadın yılana dedi: bahçenin ağaçlarının meyvesinden yiyebiliriz; fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvesi hakkında Rab: ondan yemeyin, ve ona dokunmayınki, ölmeyesiniz, dedi.
Ve yılan kadına dedi: katiyen ölmezsiniz; çünkü Rab bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Rab gibi olacaksınız. ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvesinden aldı, ve yedi; ve kendisi ile beraber kocasına da verdi, o da yedi. ikisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduğunu bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar. (medeniyetin başlangıcı)
Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan Rabbın sesini işittiler; ve Adamla karısı Rabbın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler. Rab Tanrı Adem'e, "neredesin?" diye seslendi. Adem, "bahçede sesini duyunca korktum. çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi. Rab Tanrı, "çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?" Adem, "yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim" diye yanıtladı. Rab Tanrı kadına, "nedir bu yaptığın?" diye sordu. kadın, "yılan beni aldattı, o yüzden yedim" diye karşılık verdi. " (tekvin bab3,1/13)
Ve devamını özetlersek Tevrat'a göre yasak meyve yemenin karşılığı olarak; Havva acı çekerek doğum yapmakla, Adem zor koşullarda çalışıp kazanmakla ve bu şekilde ailesine bakmakla cezalandırılıyor.
-Adem kimdir
Allah Adem'i yaratırken, meleklere (Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail, Azazil) tek tek emretti; "Gidin dünyanın farklı farklı 60 bölgesinden topraklar getirin" diye.
Aynı bölgenin toprağı olsaydı, Ademler hep aynı sıfattan olurdu. Melekler tek tek gitti dünyadan toprak istedi. Dünyanın yakarıp ağlamasından ve üzülmesinden dolayı torağı alıp gelemediler. Sadece Azrail meleği hariç. O bu benim görevim dedi ve toprağı zorla aldı. Bu yüzden Adem'in ruhunu alma görevi Azrail'e verildi.
Adem yaratılırken çar (dört) element olan
-Nar (ateş), -Hak (toprak),
-Bab (Hava),
-Ab (Su))
ve şeş (altı) cihetten (ön, arka, sağ, sol, üst, alt) var edildi. İçine Gam suyu katıldı.
Bu dört nesneyi, melekler yoğurdu, ama bir türlü maya tutmadı, her seferinde toprak çatladı. O zaman bu 5 melek Allah'a müracaatta bulundular. Allah meleklere kendi nurundan nur gönderdi, "Bu nuru katın" dedi. Allah'ın nurunu Adem'in çamuruna kattılar. O zaman çamur birbirini tuttu. Bir şekil verdi melekler, fakat ruh verilmedi.
Allah, Cebrail'e "Ya Cebrail, adem nasıl oldu, beğenir misin?" Cebrail dedi "İskelet yapıldı, çamurdan" dedi. Çamurdaki göğse (iman tahtası / timüs) bir el vurdu, ses geldi. "Ya Rabb" dedi Cebrail. "Senin işine karışmam! Yalnız bunun içi boş! Ses geldi" dedi Allah'ta "Ey Cebrail Orası benim gizli hazinemdir, beni arayanlar orada bulacaktır" dedi. Çünkü biz diyoruz ki Hakk müminin temiz olan kalbindedir, Hakk Adem'de gizlenmiştir. Bunu ayet de söylüyor; Hakk'ı yerde, gökte, ağaçta arayan münâfıktır. Nerededir? Mekânında münhazardır. Mekânı nerede? Pak Adem'dir.
-Ademin ilk isteği
Adem yaratılış icabı kendi cinsinden arkadaş bulup onunla yakınlık kurmak istedi. Şüphesiz istediği kendi gibi bir insandı. Ama o zaman kalbinden (nefisli) istiyordu başka bir kalbi. Ama ona ilgiyle, sevgiyle bağlı kalacağı, Cennet'te el ele, göz göze yürüye bileceği, Cennet'in güzelliklerini her daim paylaşacağı biri olmalıydı. Bu hisler ona verilmemiş olsaydı veyahut bu arzular yaratılışında bulunmasaydı, bunları ne hissederdi ne de düşünürdü.
-Havvanın imalatı
Adem uyurken Allah onun bu istediğine cevap olarak tam o esnada sol tarafında Havva' yı yarattı. Havva melekti aslında, ama bunu ikisi de bilmiyordu. Tıpkı Adem'in suretinde, onun boyunda onun şeklinde ve rengindeydi. Yüzünün güzelliği de Adem'inki gibiydi. Havva'nın derisi, Adem'in derisinden daha nazik, yumuşak ve rengi çok parlaktı. Tıpkı bir melek gibiydi. Sesi çok tatlı, gözleri siyahtı. Dişleri, avuçları ve ayakları, Adem'inkinden güzeldi. Saçları yedi yüz bölük olup her biri Cennet yakutlarıyla süslüydü. Havva hiçbir gözün görmediği kadar güzeldi. (Kuran'da Havva ismi hiç geçmez aslında. Kaburga kelimesi sadece Tarik suresinde şu şekilde geçmektedir. "Fırlayan bir suyun, bir parçacığından yaratıldı o. Bel ile kaburgalar arasından çıkar o su."
-Tanışma ve flört
Adem uyandı ve sol tarafında Havva'yı gördü "Bu kim?" diye sordu sağındaki Cebrail'e "Havva" dedi. "Niçin yaratıldı?" dedi "Senin için" dedi. "Peki uyumasaydım da onun yaratılışını görseydim olmaz mıydı?" dedi. "Eğer Havva'nın yaratılışını görseydin zahir alemde erkekle kadın birbirine eş olmazdı" dedi.
Sonra Adem Havva'ya "Sen kimsin ? niçin geldin ?" dedi. Havva da ''Ben sana sevgili olarak yaratıldım. Allah beni sana arkadaş olmak için yarattı ve sana eş olayım diye gönderdi'' diye cevap verdi.
Adem aklından geçen arzusunun yerine getirildiğini anladı. Onu görür görmez içinde oluşan hızlı kıpırdanışlara hemen bir anlam veremedi. Havva'ya karşı bir anda garip hisler duymaya başladı. Bunun adı yaratılan ilk aşktı ama Adem'in budan henüz haberi yoktu.
Allah'a "Allah'ım bu nasıl bir şeydir ki, onu sevdim ve ona bağlandım, içimden anlayamadığım şeyler neden ona doğru akıyor?" diye sordu. Allah buyurdu ki: ''Sen benim kulumsun. Seni topraktan yarattım. Adını Adem koydum: Oda benim kulumdur. Adını Havva koydum'' Adem: ''Ya Rabbim, Kalbim ona çok şey meyletti. Sanki ciğerimden bir parçadır'' dedi. Allah buyurdu: ''Onu senin için yarattım''
Sonra Allah, Adem ile Havva'nın nikâhlarını kıyârken, melekler her ikisinin üzerine Cennet'ten inciler ve mücevherler saçtılar. Allah bizzat kendisine şu hutbeyi okudu: ''Bismillâhhirrahmanirrahim. Hamd senamdır. Kibriye riyamdır. Azamet izarımdır. Bütün mahlukat kulumdur. Muhammet Aleyhisselam Habibimdir ve resulümdür. Eşyayı birliğime göstermek için yarattım. Melekleri ve göklerde olanları ve Arşı taşıyan dört büyük meleği Cebrail, Mikâil, Îsrafil ve Azrail'i, Havva ile Adem'in nikâhına şahit tutarım. Yüceliğimi ve kusursuzluğumu ve birliğimi doğrularlar. O kelime şehadetü en la ilahe illallah vahdeke la şerikeleh. Ey Adem ve Havva! Cennet'imde sâkin olun. Meyvelerimden yiyin. Şu ağaca yaklaşmayın. İkinize de selâm ve rahmetim olsun''
Böylece Aşkları nikâhla birlikte daha bir kuvvetlenen Adem ile Havva Cennet'te dolaşmaya başlarlar, envai çeşit nimet zevk ve lezzetler içinde vakit geçirirler. Birbirlerine bağlandıkları aşkın varlığı içinde zaman geçirirler. Bu aşk için Allah'a şükrederlerdi. Çünkü bu aşk kendileri için öyle bir tutkuydu ki, başka bir şey onları bu kadar mutlu edemezdi. Eğer biri olmasaydı diğeri cennet'te olsa bile mutlu olamayacaktı. Çünkü insan olarak yaratılmıştı ve aşka muhtaçtı.
Aşk, insanın var oluşandan yok oluşuna kadar devam edecek zorunlu bir ihtiyaçtı. Kimse bunu inkâr edemezdi. İnsan için yaratılmış tutkunun, arzunun, heyecanın ta kendisi ve en önemlisi de, ilki de Havva ile Adem'in aşkıydı. Bu aşk, diğer bütün duyguların da ilki anlamına geliyordu. İçinde güzellik olduğu gibi acılarda vardı. İçindeki güzellik yasak ihlal edilince acıya dönüşecekti. Yasakları ihlâl etmek ilk anda zevk verse de sonunda perişan, mutlak acı gelecekti.
-Hz.Şeytan ve Yılan işbirliği
Bir müddet Allah'ın kendilerine yasak ettiği ağaca hiç yaklaşmadılar. Onların bu mutluluklarından hiç de mutlu olmayan biri vardı. Bu, şüphesiz Azazil halkasını boynunda taşıyan Şeytan'dı.
Çünkü Şeytan, Adem'e secde etmediği için Allah'ın huzurundan kovulmuştu. Bu onun içindeki intikam ateşini alevlendiriyordu. Adem ile Havva'yı uzaktan da olsa neşe ve iyilik içinde görmeye dayanamıyordu. Onlara kötülük yapma fikrini sürekli içinde taşıyordu. Bu fikir zaman geçtikçe kuvvetlendi. Düşündü, taşındı... Onlara zarar vermenin yolunu nihayet buldu.
Allah'ın onlara yaklaşmalarını yasakladığı ağacı öğrendi. Çok sevindi. Yerden göğe çıktı. Ama Cennet'e girişi yasaklanmıştı. Cennet'e nasıl girecekti? İlk önce Cennet'e girmek istediyse de izin vermediler. Cennet'in kapısında bekledi. "Bir kimse çıksın da onu aldatayım" dedi. Kimse çıkmadı. Öylece 300 yıl bekledi.
Sonunda bir melek çıka geldi. Melek ona kim olduğunu sorunca Şeytan "Ben Allah'a yakın meleklerden biriyim. Cennet'e girmek ve Allah'ın dostlarına hazırlamış olduğu nimetleri görmek istiyorum. Her an ibadet ederim. Lâkin şevk ve iştiyakım fazlalaşsın diyorum. Cennet'e girmeme yardım edersen sana öğreteceğim şey sayesinde sürekli Cennet'te kalacaksın" diyerek Cennet'in kapısındaki meleği kandırıp içeri girdi.
Şeytanın Cennet'e girdiği hemen duyuldu. Onu dışarı atmak istedilerse de Allah'tan ferman geldi "Mani olmayınız. Zira benim bu işte sırrım ve hikmetim vardır" diye buyurdu. Böylece şeytan soluğu Adem ile Havva 'nın yanında aldı. Ağlayarak yanlarına yaklaştı. Şeytanı tanıdılar. Haline acıdılar ve "Niçin ağlıyorsun?" diye sordular. Şeytan "Ey bütün meleklerin secde ettiği ve ey yerin ve göklerin seçilmişi! Yüzünün güzelliği kimsede yok. Hiç kimse senin bu derecene yükselemez. Bu nimetlerden başkasına verilmez. Ama şunu bil ki, seni bu makamda bırakmazlar. Cennet'ten çıkarırlar. Afiyet elbisesini alıp ölüm çulunu giydirirler" diyerek Adem'i vesveseye sürükledi. Adem'in kalbine bir korku düştü. "Ne yapsam da ölmesem" diye kara kara düşünürken şeytan tekrar çıkageldi. Yasak olan ağaçtan bir meyve yerlerse sürekli burada kalacaklarına dair onlara yemin verdi, onları ikna edip kandırdı.
Gerisi malum...
Tanrı Şeytandan ve Yılandan razı olsun ki şu Dünya nimetlerini de tattık da zamanı gelince geri döneceğiz Cehennetimize...
Derlenmiştir