"-Başlangıç ve son aynı yerde ve aynı haldedir."
Popol Vuh
Popol-Vuh ya da Pop Wuh, Kişe-Mayalar'ın kutsal kitabıdır. Bugüne kadar bulunan en büyük Maya belgesidir. Popol Vuh, 17-18. yüzyıl civarında çevrilmiştir. Adı, “zamanların kitabı” ya da “olayların kitabı” anlamına gelen Popol-Vuh, Mayalar'da kadim zamanlardan beri aktarıla gelmiş sözlü tradisyonun yazıya geçirilmesiyle oluşmuştur. Kitapta evren, Tanrı, evrenin oluşumu, dünya çağları, evrendeki ilkeler, inisiyasyon vs. hakkındaki bilgiler sembolik bir anlatımla sunulur.
-Popol Vuh ve Yaratılış
Maya geleneğine göre yeryüzündeki canlılar bugüne dek her biri çok uzun zaman dilimlerini kapsayan ve tufan benzeri yıkımlarla sona eren dört çağ ya da devir geçirmiştir.Mayalar'ın kutsal kitabı Popol Vuh'a göre çok eski çağlarda devler de yaşamış ve yarı-ilahlar devleri öldürerek “devler çağı”nı bitirmişlerdir. Şimdi beşinci çağda bulunmaktayız. Şimdiki dünya, bir haçın uçları gibi dört yönde yerleşmiş dört kardeş koruyucu (Bacab'lar) tarafından taşınmaktadır.
Mayalar'ın kutsal kitaplarından Popol-Vuh'ta, yaratılış, dünyanın meydana getirilişi ve daha sonraki bir çağda ataların imal edilmesi hakkında şu sözler, Mayalar'ın yaratılışla ilgili inanışları hakkında bir fikir vermektedir:
Ses fiil demektir, kelam yaratılış demektir.
Yer, kelam ile yaratıldı.
Kelam yedi rakamı oluşturularak geldi.
Yerkabuğu (karalar) mevcut değildi.
Yalnızca sular ve göklerin enginliği vardı.
Karanlıkta her şey hareketsizlik ve sessizlikten ibaretti.
Yalnızca yaratıcı, yapıcı, egemen olan, hayat veren, bir ışık olarak suyun üzerinde yüzen, tüylerle kaplı yılan vardı.
Onlardır vücut veren, onlardır yaratan. Onlar yeşil ve maviyle çevrilidirler. İsimleri Gukumatz'tır.
O devirdeki varlıklar şekilsizdi. Konuşmasını biliyorlardı. Daha güneş görünmüyordu.
İlahlar dördüncü çağın ilk insanlarını ise yoğurarak oluşturdular.
Dördüncü çağın ataları olarak önce dört erkek yaptılar, sonra erkekler uyurken kelam yoluyla onlara dört kadın yaptılar.
Bu atalar, ilahlara benzer olarak yapılmışlardı, benzerleriydi, mükemmeldiler.
Gördükleri her şeyi öğreniyor, anlıyorlardı. Bilgi ve bilgeliklerini (sanatkarlıklarını icra ederek) taşlara, dağlara, doğaya yansıttılar.
İlahlarla aynı dili konuşuyorlar ve birbirleriyle mükemmel biçimde anlaşıyorlardı.
Sonunda her şeyi bildiler ve Yer ve Göğün dört köşesini, dört yönünü incelediler.
Fakat ilahlara denk olmaları ilahların hoşuna gitmedi; böyle olunca ilahlarla insanlar arasında ayrım kalmıyordu.
Bu yüzden büyük ilahlar insan-ilahların, yani ataların gücünü sınırlama kararı aldı.
Bir aynanın yüzünün buğulanması gibi ataların gözlerini kararttılar, artık insanlar ancak kendilerine yakın olanı görebileceklerdi.
Mayaların Amerika kıtasında Kolomb öncesi dönemin en karmaşık yazı sistemini geliştirmiş olmalarına karşın, taş dışındaki nesnelere yazılmış örneklerden bize ulaşanlar birkaç parçadan oluşuyor. Dayanıksız malzemelere yazılmış olduğu düşünülen bütün edebiyat metinleri arasında, bugün elimizde, incelemeye elverişli sadece birkaç örnek var. Bunların da en iyi bilinenleri, dört Maya yazmasının yer aldığı Popol Vuh ile Maya efsane, kehanet ve tarihinin kaydedildiği Chilam Balam Kitapları .
İspanyollar 1500'lerde Orta Amerika'ya girince, Mayalara ait çok sayıda hiyeroglif yazısını yok ettiler. Mayalar Latin harflerini öğrendikten sonra, eski eserlerden bazılarını bu alfabeyle yazdılar; bu durum aslında misyonerlerin, bu metinlerin Mayaların atalarından kaldığı konusunu anlamalarını güçleştirdi. Böyle metinlerden biri bugünkü Guatemala'da konuşulan K'iche' diliyle 16. yüzyıl ortalarında yazıya dökülmüş bir Maya yaratılış efsanesinin yer aldığı Popol Vuh 'tu (“Kurul Kitabı”). Bu kitaptaki öyküler geçmişte sözlü anlatımla ve belki de yok edilmiş hiyeroglif metinlerden biri aracılığıyla sonraki kuşaklarla aktarılmış olmalıydı.
Popol Vuh uzun yıllar gizli tutuldu. Chichicastenango'da (Guatemala) Peder Francisco Ximénez 1702'de metni buldu ve eşref saatine denk gelmesi nedeniyle yakma yoluna gitmedi. Bunu yapmak yerine, bir kopyasını çıkardı ve İspanyolca çevirisini kaleme aldı. Özgün K'iche' metni günümüzde hâlâ kayıp; ama rahibin çıkardığı kopya ve hazırladığı çeviri Chicago'daki Newberry Kütüphanesi'nde bulunuyor.
Günümüze ulaşan Maya yazmaları, incir ağaçlarının işlemden geçirilmiş iç kabuklarından yapılma uzun şeritlere çizilen ve daha sonra akordeon gibi kıvrılan resimli hiyeroglif eserler şeklindedir. Çok yıpranmış ve sadece bazı bölümleri okunabilir durumda olsa da, bu metinler Maya uzmanları için mükemmel bir kaynak olma özelliğini koruyor. Yazmalardan üçü şu anda bulundukları kentlerin adını taşıyor: Madrid, Dresden ve Paris. 1965'te Meksika'daki bir mağarada bulunan Grolier Yazması adlı metin ise şu anda Meksiko kentinde bulunuyor.
Tüylü yılan Amerika’nın eski uygarlıklarında bulunan, Amerika kızılderilileri tradisyonlarında da sürdürülmüş olan bir inanıştaki yılan-ilahtır. Bu inanışa ve yılan-ilah tasvirlerine Meksika’dan Peru’ya kadar uzanan geniş bölgede pek çok tradisyonda rastlanır. Derisi pul yerine tüylerle kaplı olan bu tüylü yılan ya da kuş-yılan ilahın Kişe kızılderililerindeki adı Gucumatz’dır. Eski uygarlıklardan Kuetzal’lar, Toltekler ve Aztekler’deki adı “sakallı yılan” anlamında Kuetzalkoatl idi. Bu ad Pueblo kızılderililerinin dilinde ise “sakallı yılan” , Meksika kızılderililerinin dilinde ise “kuş-yılan” anlamına gelir. Mayalar’da bu ilah “tüylerle kaplı yılanların Efendisi” anlamında Kukul-Kan adını almıştır. Proto-Türk kültürü araştırmacıları, tüylü yılan sembolünün Türk tradisyonlarında da bulunduğunu bildirmektedir.
Tasvirlerde tüylü yılan olarak gösterilmekle birlikte, eski metinlerde onun aslında bir yılan olmadığı, beyaz insan ırkına mensup olduğu açıkça belirtilir. Toltek, Aztek, Maya ve İnka metinlerine göre, insanlarla bir süre yaşamış, onlara doğru yolu gösterdikten ve uygarlığı öğrettikten sonra göklere geri dönmüştür. Kimi metinlerde ondan tek kişi olarak değil, bir ırk veya bir topluluk olarak söz edilir ve yeryüzündeki insan vücudunu onların imal ettiği belirtilir. Örneğin, ünlü Maya kutsal kitabı Popol-Vuh’ta şöyle denir: “Onlardır vücut veren, onlardır yaratan. Onlar yeşil ve maviyle çevrilidirler. İsimleri Gucumatz’dır.” Görüldüğü gibi, metinde “onlar” zamiri kullanılmakta olup, bir topluluk sözkonusudur. Bu durumda yılanın bu varlık topluluğunu yalnızca simgelemek üzere, bir sembol olarak kullanıldığı düşünülebilir. Amerika’nın eski uygarlıklarının göksel olguları simgelemede büyük ölçüde yılan sembolünü kullandıkları görülmektedir. Tüylü yılan sembolizminde, tüy yeryüzündeki birçok tradisyonda (örneğin eski Mısır tradisyonu) görüldüğü gibi, burada da hakikatin, doğruluğun, hafifliğin ve -göğe çıkmada kuşlara en büyük yardımcı unsur olduğundan- yükselmenin sembolü olarak kullanılmış olmalıdır.
“O zamanlar, atalar ilahlarla aynı dili konuşuyorlar ve birbirleriyle mükemmel biçimde anlaşıyorlardı.”
Popol Vuh
"-Güneşin doğduğu ülke'de yaşayıp çoğaldılar."
Popol Vuh
"-Bazı şeylerin yarısı söylenmiştir. Buna rağmen kısık sesle söylenmiştir."
Popol Vuh
“Atalarımız orada doğdu, Dünya’da yaşadılar.”
Aztek şiiri
Ayrıca Bkz: http://karakedigunlugu.wordpress.com/2007/03/10/maya-mitolojisi-ve-yaratilis-efsanesi/
Derlenmiştir
.