Bu varsayım ya da önermeye göre, müzikal oranlara göre dizilmiş gezegenler arasındaki uzaklılar müzikal aralıklara tekabül etmektedir.
Notalara paralel olarak sayıların da belirli bir düzene bağlı olduğunu savunan Pisagor’un bu varsayımında dokuz kozmik siferin (Küre), hareketleriyle, algılayamadığımız, uyumlu bir ses oluşturduğu öne sürülür.
Pisagorcu öğreti mensupları kendi aralarında matematikçiler (« hesap edenler ») ve akuzmatikçiler (« dinleyenler ») olarak ikiye ayrılırlardı.
Eski metinlerde, siferler ya da kürelerle ilgili üç armoni biçiminin varlığı ileri sürülmüştür; bunlardan biri Plinius, biri Çiçero, biri de Platon tarafından ifade edilmiştir.
Ses tonlarını yedi ayrı notaya bağlama ilk defe Phythagoras tarafından yapıldığına inanılır. Ancak, genelde bu gibi iddialarda Greklerin keşfetmelerinden ziyade, kadim öğretilerinin geçiş köprüleri oluşturdukları görülür.
Tarihi söylentilere göre Phythagoras sesteki matematik orantıları saptamak için çeşitli denemeler yapmıştı. İlk olarak bir birine orantılı olarak daha ağır yedi metal cisme birer birer vurmuş ve çıkan seslerin müzik notaları teşkil ettiğini görmüş. İkinci denemesinde de bu ağırlıkları yedi tane gerilmiş telin uçlarına bağlamış, tellere vurduğu zaman yine müzik notalarının çıktığını görmüş. Üçüncü deneyde aynı derecede gerilmiş fakat birbirlerine orantılı olarak daha uzun yedi tele vurmuş ve tekrar müzik notaları elde etmeyi başarmıştır. Grekler ayrıca A, E, İ, O, U gibi sesli harfleri yediye bölerek onları müzik notalarla bağdaştırıyorlardı.
Phythagoras, müzik notalarının her biri yedi "kutsal" gezegenden birine tekabülü ettiğini ve gezegenlerin yörüngelerinde hareket etmelerinden çıkan seslerin de inisiyelerin duyabileceği bir "kürelerin müziği" meydana getirdiğini öğretirdi.
Pisagor ya da Pythagoras (Yunanca: Πυθαγόρας), MÖ 570 - MÖ 495 tarihleri arasında yaşamış olan İyonyalı filozof, matematikçi ve Pisagorculuk olarak bilinen akımın kurucusudur.
En iyi bilinen önermesi; adıyla anılan Pisagor önermesidir. "Sayıların babası" olarak bilinir. Pisagor ve öğrencileri her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların nihai gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilbileceğine ve ölçülebileceğine inanmışlardır.
Pisagor kendini matematiğe adamıştı, bu çalışmayı ilk geliştiren o ve onun yolundan gidenlerdi (pisagorcular). Pisagor "Sayıların babası" olarak bilinir.
Matematiğin ilkelerini tüm şeylerin ilkeleri olarak düşünüyorlardı. Gelişmekte olan bir bilimin ilk öğrencileri olmanın çoşkusunu duyuyorlardı ve sayıların dünyadaki öneminin çarpıcılığına kapılmışlardı. Tüm şeyler sayılabilirdirler, ve pek çok şeyi sayısal olarak anlatabiliriz. Böylece, bağıntılı iki şey arasındaki ilişki sayısal olarak anlatılabilir: belli bir sayıda düzenli nesne arasındaki düzen sayısal olarak anlatılabilir vb.
Ama onlara özellikle çarpıcı gelmiş görünen şey lirdeki (bir müzik aleti) notaların arasındaki müziksel araların sayısal olarak anlatılabileceğinin bulunuşuydu. Müziksel perdenin uzunluklara bağlı olduğu ölçüde sayı üzerine bağımlı olduğu söylenebilir ve gamdaki aralıklar sayısal oranlar tarafından anlatılabilir. Tıpkı müziksel uyumun sayı üzerine bağımlı olması gibi, yine düşünülebilir ki evrenin uyumu da sayı üzerine dayanmaktadır.
Miletuslu evrenbilimciler evrende karşıtların bir çatışmasından söz ediyorlardı ve Pisagorcuların müzik üzerine araştırmaları kolaylıkla onlara ‘çatışma’ sorununa sayı kavramı yoluyla bir çözüm düşüncesini telkin etmiş olabilir.
Aristoteles demektedir ki ‘müziksel gamların özelliklerinin ve oranlarının sayılarda anlatılabilir olduğunu gördükleri ve tüm başka şeyler bütün doğalarında sayılara göre modellenmiş göründükleri için, sayılar doğanın bütünündeki ilk şeyler olarak ve bütün gök müziksel bir gam ve bir sayı olarak göründü.
Anaksimander her şeyi sınırsızdan yada belirsizden üretmiş ve Pisagoras bu kavramı sınırsıza biçim veren sınır kavramı ile birleştirmişti. Bu müzikte örneklenmekte, çünkü onda oran ve uyum aritmetiksel olarak anlatılabilmektedir . Bunu bütününde evrene aktararak Pisagorcular evrensel uyumdan söz ediyorlardı. Ama evrende sayılar tarafından oynanan önemli rolü vurgulamakla yetinmeyerek daha öteye gidiyor ve şeylerin sayılar olduklarını bildiriyorlardı.
Bu açıktır ki kolay anlaşılacak bir öğreti değildir ve tüm şeylerin sayılar olduklarını söylemek anlaşılması güç bir deyimdir. Pisagorcular bununla ne demek istiyorlardı? Aristoteles bize iletmektedir ki ‘ Pisagorcular sayı öğelerinin çift ve tek ve bunlardan birincilerinin sınırsız ve ikincilerin sınırlı olduklarını savunuyorlardı; ve Ben bunların ikisinden (çünkü hem çifttir hem de tek) ve sayı Benden çıkmaktadır; ve bütün gök, söylenmiş olduğu gibi sayılardır.
Aristoteles tam olarak Pisagorcu gelişimin hangi dönemine değiniyor olursa olsun ve tek ve çifti ilgilendiren sözleri üzerine hangi yorum getirilirse getirilsin, açıkca görünmektedir ki Pisagorcular sayıları uzaysal olarak görüyorlardı. ‘Bir’ noktadır, ‘iki’ çizgidir, ‘üç’ yüzeydir, ‘dört’ oylumdur. Böylece tüm şeyler sayılardır demek, ‘tüm cisimler uzaydaki noktalardan yada birimlerden oluşurlar ki, bir arada alındıklarında bir sayı oluşturmaktadırlar’ demek olacaktır. Betisel sayıların bu kullanımı ya da sayıların geometri ile bağlantıları Pisagorcuların şeyleri nasıl yalnızca sayılabilir olarak değil ama sayılar olarak da gördüklerini anlamayı açıkca kolaylaştırmaktadır.
Onlar matematiksel düşüncelerini özdeksel olgusallık düzenine aktarıyorlardı. Böylece bir çok noktanın birleştirilmesiyle bir çizgi yaratılır, yalnızca matematikçinin bilimsel imgeleminde değil, ama ayrıca dışsal olgusallıkta da ; aynı yolda yüzey bir çok çizginin birleştirilmesiyle yaratılır. Noktalar, çizgiler ve yüzeyler öyleyse olgusal birimlerdir ki doğadaki tüm cisimleri oluştururlar ve bu anlamda tüm cisimler sayılar olarak görülmelidirler...
Matematik ve astronomiye katkıları olmuştur. Pisagor bağıntısı adıyla bilinen bağıntının kaynağı Pisagor’dur. Müziğin matematiksel oranlara indirgenebileceğini ortaya koymuş ve diatonik skalayı keşfetmiştir. Günümüzde bazı bilim adamlarının çok sıcak baktığı “kürelerin müziği” adıyla bilinen “kürelerin armonisi” teorisini ortaya atmıştır. Müzikle tedavi çalışmalarıyla tıbba katkıda bulunmuştur.
Bir iddiaya göre, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve ikili bir hareket içinde olduğunu biliyordu ve bunları yalnızca inisiyelerine açıklamıştı ki, bu açıklamaları, ezoterik doktrin yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak bu bilgilerin kabulünde rol oynamıştır.
Ezoterizm'de Pisagor büyük inisiyelerden biri olarak kabul edilir. Delphoi’te, Mısır’ın Teb ve Memphys kentlerinde ve Babil’de bulunmuş olan Pisagor inisiyatik eğitim aldıktan ve uzun gezilerinden sonra, Taranto Körfezi’nin uç noktasındaki bir Dor site-devlet’i olan Croton’da (Crotona) bir enstitü açarak kendi ezoterik ekolünü kurmuştur. İnisiyatik niteliğinin yanı sıra bilimler akademisi niteliği taşıyan bu enstitüde dinler ve manevi bilimlerin yanı sıra maddi bilimler (fizik, matematik, siyaset bilimi vs.) de öğretilmekteydi. Pisagor bu bilimlere “insan bilgisinin tümünü kuşatan” anlamında “matemata”lar adını vermişti ki, bilindiği gibi, matematik sözcüğü bu terimden doğmuştur.
Klasik Mısır ve Babil kahinlerinden aldığı eğitimi 34 yıl süren Pisagor yeniden İtalya'ya döndüğünde elinde belirli kademelere bağlı şekilde oluşturduğu Örfeik öğretilerin yeniden canlanmasına yardımcı olacak bir gizemciliği taşıyordu. Mısır'da Osiris dinine bağlı aldığı eğitim ve daha sonra Mısır'ın Babil tarafından işgali ile gittiği matematik ülkesi Byblonya'da aldığı eğitimle matematiğin kutsallığına inanan Pisagor düşüncesindeki sayıların önemi de buradan gelir. Eski Mısır'daki kahinlerin ve Babil rahiplerinin ayinlerini müzikle gerçekleşmesi ve müzik formatının matematiksel işlemlerle doküman edilmesi ile müzik Pisagor felsefesinde önemli bir yer edindi.
Notalara paralel olarak sayıların da belirli bir düzene bağlı olduğunu savunan Pisagor 1'i tanrısal olarak yorumlarken 10 sayısının tanrısal olanla hiçliğin mükemmel birliği ifade ettiğini savunmuştur. Pisagor öğretisi evrende her şeyin bir sayı ile (özellikle tam sayı) özleştiğini öne sürer. 5 rengin, 6 soğuğun, 7 sağlığın, 8 aşkın nedenidir. Düzgün geometrik şekiller de pisagorculukta önemlidir. Pisagor müzik ile de uğraştı. Telin kısalmasıyla, çıkardığı sesin inceldiğini keşfetti. İki telden birinin uzunluğu diğerinin iki katıysa, kısa telin çıkardığı ses uzun telin çıkardığı sesin bir oktav üstünde olduğunu gördü. Eğer tellerin uzunluklarının oranı 3'ün 2'ye oranı gibiyse, iki telin çıkardığı sesler beşli aralıklı idi. Bu nedenle örneğin bağlamada parmağımızı tellerden birinin ortasına bastığımız zaman, teli titreştirirsek çıkacak olan ses, tel boş titreşirken çıkacak sesin bir oktav üstünde olacaktır. Benzer şekilde eğer parmağımız teli uzunluk 2/3 oranında bölen noktadaysa, telin boş durumuna oranla bir beşli aralık yukarda ses çıkacaktır.
Ezoterizm'de Pisagor büyük inisiyelerden biri olarak kabul edilir. Delf’te, Mısır’ın Teb ve Menfis kentlerinde ve Babil’de bulunmuş olan Pisagor inisiyatik eğitim aldıktan ve uzun gezilerinden sonra, Taranto Körfezi’nin uç noktasındaki bir Dor site-devlet’i olan Croton’da (Crotona) bir enstitü açarak kendi ezoterik ekolünü kurmuştur. İnisiyatik niteliğinin yanı sıra bilimler akademisi niteliği taşıyan bu enstitüde dinler ve manevi bilimlerin yanı sıra maddi bilimler (fizik, matematik, siyaset bilimi vs.) de öğretilmekteydi. Pisagor bu bilimlere “insan bilgisinin tümünü kuşatan” anlamında “matemata”lar adını vermişti ki, bilindiği gibi, matematik sözcüğü bu terimden doğmuştur. Pisagor’a göre, tüm felsefe ve dinlerde “hakikat”in (verite) dağınık ışınları yer almaktaysa da, bu ışınların merkezi ezoterik doktrindi. Ayrıca hakikate ulaşmada öncelikle “sezgi” gerekliydi, gözlem ve muhakeme yeterli değildi.
Pisagor’a göre, tüm felsefe ve dinlerde hakikatin (verite) dağınık ışınları yer almaktaysa da, bu ışınların merkezi ezoterik doktrindi. Ayrıca hakikate ulaşmada öncelikle “sezgi” gerekliydi, gözlem ve muhakeme yeterli değildi.
Herodot'un bizlere aktardığına göre; Pisagor, Mısırlılardan bir ruh göçü öğretisi almıştır. Bu öğretiye göre; ruh ölümsüzdür, vücut yok olunca her defasında meydana gelen bir başka varlığa girer ve bütün varlıkları dolaşıp yeniden o zaman doğan bir insan vücuduna girer ve bu 3000 yıl sürer.
Bir anlatıya göre;"Bir gün sopayla dövülen bir eniğin yanından geçerken ona acımış ve şöyle demiş: Dur, vurma! Çünkü o sevdiğim bir adamın ruhu, bağırışını duyunca onu tanıdım."
Bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Pisagor
Pisagor müziğinin diğer linkleri için : Tıklayınız videolar yorumlar bölümündedir.
Derlenmiştir
.