Beyin bir radyo gibidir. Elektrik dalgalarını alır ve yayar. Frekanslar, elektrik faaliyetlerinin ölçüldüğü ve grafiğinin çıkarıldığı aralıklardır. Bu dalgalar beyniniz tarafından solunum ile oluşturulan biyoelektrik ile meydana gelir.
Bedeniniz hareket ettiğinde bu hareketler etrafa dalga dalga yayılır ve tüm gezegene etki eder.
Bedeniniz 6.8 ila 9.5 Hz arasında titreşir. İskeletiniz ve iç organlarınız birbiriyle uyumlu hareketleri yaklaşık 8 ila 9 cps hızındadır. Bedeniniz iyonosver ile eşzamanlı olarak hareket eder. Gezegenle birlikte yankılanır ve enerji alışverişinde bulunursunuz. Enerjinizi yeryüzünün elektromanyetik alanına yaklaşık 40000 km ya da gezegenin yaklaşık tüm cevre uzunluğu kadar yayabilirsiniz. Başka bir deyişle, zihninizden ve bedeninizden gelen sinyaller iyonosfer kovuğu sayesinde tüm gezegene saniyenin 1/70'i kadar bir zamanda yayılır.
EEG ile beyinde değişik frekanstaki beyin dalgalarını ölçebiliriz. Elektrotlar beyindeki elektriksel aktiviteyi ölçmek ve kaydetmek için derideki belli yerlere yerleştirilir. Amaç, bir saniye içinde beyinden yayınlanan bir dalganın kaç defa tekrar ettiğini ölçmektir. Bu olcumu radyonuzda istasyon değiştirdiğiniz andaki frekans belirleme ile kıyaslayabilirsiniz. Bu frekanslar yetersiz, fazla ya da bulunması zor olduğu zaman zihinsel performansımız sıkıntı çekebilir.
Beynin meydana getirdiği elektriksel aktivitenin gücüne amplitud denir. Beyin dalgası aktivitesinin volümü ya da şiddeti mikrovoltla ölçülür. EEG frekans bantlarıyla tanımlanır;
-DELTA 0 - 4 Hz
-THETA 4 - 8 Hz
-ALPHA 8 - 12 Hz
-BETA 13 - 30 Hz
-GAMMA 30 - ? Hz
Örneğin: Beynimiz etkin zeka için 13 Hz dalga yüksekliğinde yüksek alpha ve düşük beta seviyelerini kullanır. Sıklıkla, öğrenme güçlüğü ve dikkat problemleri gösteren bireylerde beynin belli bölgelerinde, birbirini izleyen işleri ve matematik hesaplarını yapmaktaki beceriyi sağlayan 13 Hz dalga boyutundan daha düşük frekanslar gözlenir.
-Beyin frekanslarımızın etkin olduğu durumlar
-BETA (12 Hz-30 Hz)
Beta, fazlasıyla meşgul olduğumuz hallerde devreye girer.
Hızlı, seri ve inişli çıkışlı dalgalardır. 14 ve ustu frekanstadır. Eşzamanlı olmayan aktif beyin dokusunu yansıtır. Simetrik dağılımda genellikle her iki tarafta görülür, önde daha fazladır. (frontal) Kortikal hasarda kaybolabilir ya da azalabilir. Heyecanımız arttığında veya dış faktörlerce fazlaca uyarıldığımızda beta dalgaları yayınlamaya baslarız. Konuşan biri, ders veren bir öğretmen beta dalgaları yayar. Konuşma sırasında tartışma çıkarsa, ortalık gerginleşirse beta dalgalarının frekansı artar. Genellikle normal ritimdedir. Dışsal ve içsel uyarıcılara duyarlılık veya kaygılı olma durumunda veya gözler açıkken dominant ritimdir.
Gözlerimiz açıkken, dinlerken, düşünürken, analitik bir problem çözerken, karar verme veya yargıya varma durumunda, etrafımızda olan biten bilgiyi isleme sırasında aktiftir. Beta araba senaryosunda, overdrive’i temsil eder. Beta bandı oldukça geniş bir ranjdadir ve düşük, orta ranj ve yüksek olmak üzere üçe ayrılır:
-Düşük beta (12-15 Hz), “SMR” Dağılım: yan tarafta ve lobta lokalizedir ( frontal, occipital vb)Sübjektif duygu durumları : odaklanmış ama rahat, entegre İlişkili iş ve davranışlar: Dikkat Eksikliği Hastalığına yol açabilir, odaklanmış dikkatte eksiklik. Fizyolojik ilişki: Hareketle ketlenir, vücudu sınırlandırmak smr’yi arttırabilir. Eğitimin EtkileriMR’yi arttırmak rahat odaklanma sağlar, dikkat gerektiren yetenekler düzeltilebilir.
-Orta beta (15-18 Hz) Dağılım: birçok alan üstünde bölgesel ayrışmıştır. Bir elektrot üstünde odaklanılabilir. Sübjektif duygu durumları : düşünme, kendinin ve etrafın farkında olma. İlişkili iş ve davranışlar: zihinsel aktivite Fizyolojik ilişki: Tetikte, aktif ama huzursuz değil. Eğitimin Etkileri: zihinsel yeteneği arttırabilir, odak, tetikte olma, zeka
-Yüksek beta (18 Hz üstünde) Dağılım: Bölgesel ve çok fazla odaklanmıştır. Sübjektif duygu durumları: tetikte olma, huzursuzluk İlişkili iş ve davranışlar: Zihinsel aktivite, örn: planlama ve program. Fizyolojik ilişki: zihin- beden fonksiyonlarının genel aktivasyonu. Eğitimin Etkileri Tetikte olmaya neden olur ve huzursuzluk yapar.
-ALPHA (8-12 Hz)
Alpha dalgaları 7.5 ve 13 Hz arasındadır. Alpha dalgalarının can alici noktası 10 Hz civarındadır. Rahatlayınca ve heyecan yatıştığında devreye girer. Alfa dalgalarının beta dalgalarına kıyasla genliği daha yüksek, frekansı daha düşüktür. Beta dalgaları saniyede 15 ila 40 Hz yaparken, alfa dalgaları saniyede 9 ila 14 Hz arasında devir yapar. Elinizdeki is bitince, bir toplantıdan dışarıya çıkıp hava aldığınızda alfa dalgaları yine faaliyete geçer.
Sağlıklı alpha üretimi, zihinsel beceriyi arttırır, zihinsel ahenge yardımcı olur, rahatlama duygusunu arttırır. Bu durumda elinizdeki herhangi bir isi başarmak için hızlı ve etkili hareket edebilirsiniz. Alpha hakim olduğu zaman kişiler kendilerini rahat ve sakin hissederler. Alpha bilinç ile bilinçaltı arasında köprü gibidir. Gevşemiş, rahatlamış normal insanlarda görülen baslıca ritimdir. Hayatimizin büyük bir kısmında, özellikle 13 yaştan sonra daha aktiftir.
Alpha ritimlerinin, beynin beyaz maddesinden çıktığı söylenir. Beyaz madde, beyinde bütün parçaları birbirine bağlayan bir kısım olarak görülür. Alpha kişi uyanık olduğu zaman ortaya çıkar. Occipital bölgede (kafanın arka tarafı) ve frontal kortekste yoğunluktadır. Alpha dışadönüklük (içe dönüklerde daha az), yaratıcılık (yaratıcı kişilerde dinlerken ve yaratıcı bir problemin sonucuna ulaşırken alpha gözlemlenir) ve zihinsel aktivite sağlar.
Eğer alpha dalganız normal limitlerinde ise iyi bir ruh halinde olursunuz, dünyaya daha doğru bakarsınız ve sakin hissedersiniz. Alpha, sınıfta veya iste öğretilen bilgiyi öğrenme ve kullanma anlamında beynin en önemli frekanslarından biridir. Gözlerinizi kapatarak veya derin nefes alarak alpha seviyesini arttırabilirsiniz; Hızlı nefesler alıp vererek düşürebilirsiniz. Araba benzetmemizdeki yeri Alpha dalga seviyesi vitesin boşta olması anlamına gelmektedir. Alpha, bir isten başka bir ise kolayca geçmemizi sağlar.
Beyinde dağılımı genellikle bütün lobu içerir, göz kapalıyken occipital lobta bulunur. Sübjektif duygu durumları: relax (rahat), sıkıntılı değil, uykulu değil, sakin, bilinçli İlişkili is ve davranışlar: meditatif ve eylemsizdir. Fizyolojik ilişki: Dengelenmiş ve iyileşmiştir. Eğitim sonucu: Rahatlama sağlatır.
-Düşük alpha : 8-10 : iç farkındalık, zihin/beden etkileşimi, denge
-Yüksek alpha : 10-12 : merkezleme, iyileşme, zihin/beden bağlantısı
-THETA (4-8 Hz)
Theta 3.5 – 7.5 Hz arasında faaliyet gösterir ve “yavaş” aktivite olarak sınıflanır. Teta, zihnimizin bilincin azaldığı hallerde ortaya çıkmaktadır. Frekansı çok düşüktür,
Yaratıcılık, sezgi, hayal kurma, fantezi kurma ve hatıralar, duygular, heyecan uyandırır. Uzun bir yolda ilerlerken, yürüyüşe çıkıp bedeninizi dinlendirmek istediğinizde, gene ilginç ve yaratıcı fikirlerin dalgası theta is basına geçer.
Theta dalgaları içe dönük odaklanma, meditasyon, dua ve ruhani farkındalık sırasında kuvvetlidir. Uyanık olma ve uyku arasındaki durumu yansıtır. Bilinçaltıyla ilgilidir. Uyanık haldeki yetişkinler için anormal ama uyku sırasında olması normaldir. Theta’nin hippocampal ve limbik sistem bölgesindeki aktiviteyi yansıttığına inanılır. Theta endişe, kuruntu, huzursuzluk ve çekingenlik sırasında gözlemlenir.
Theta dalgası normal fonksiyon ediyor göründüğü zaman, öğrenme ve hafıza gibi kompleks davranışları ilerletir. Olağandışı duygusal durumlarda, stres veya hastalık gibi, uç büyük vericide (transmitter) dengesizlik olabilir ve bu da normal dışı davranışlara neden olur. Tekrar araba örneğimize geri dönecek olursak, thetayi 2. vites olarak düşünebiliriz. 1. vites (delta) kadar yavaş değil ama hala hızlı değil.
-Theta (4-8 Hz)Dağılım: genellikle bölgesel, birçok lobu içerebilir, yanal ya da yayılmış olabilir. Sübjektif duygu durumları: Sezgileri güçlü, yaratıcı, anımsamak, hayal, düş, rüya gibi, değişken düşünceler, uykulu, “birlik, bir olma”, “açıkgöz” İlişkili is ve davranışlar : Yaratıcı, sezgisel; ayni zamanda dalgınlık ve odaklanamama olabilir. Fizyolojik ilişki : Zihin/beden entegrasyonu, iyileşme. Eğitimin etkileri : Arttırılırsa bası bos gezme, trans durumu. Düşürülürse, konsantrasyon artar, dikkat yoğunlaşabilir.
-DELTA (0.1 –3 Hz)
Araştırmalar teta ve delta dalgalarının özellikle yaratıcılıkla ilgili olduğunu, bu dalgaların beynimizin içine doğru odaklanmamıza yardim ettiğini ve yaratıcı düşünceyi ortaya çıkardığını ileri sürüyorlar.
Bu dalgaların en aktif olduğu donem uykudan uyanma donemidir. Bu nedenle uykudan uyanma sureci yaratıcılık acısından en yararlı donemdir. Buna örnek olarak Descartes, yeni fikirlere en çok uyandıktan sonra, yatakta uykulu, yari uykulu halde geçebilirmiş.
Yaratıcılık ile beynin dalgaları arasında ilintili olduğu belirginleştikçe, beynin elektriksel çalışmasını düzenleme faaliyetleri de daha popülerleşiyor. Birçok uzak doğu geleneği, aslında beynin kendisini dingin bir hale getirmeye yarıyor. Beynin dalgalarına egemen olduğunuzda, sinirlenmeyen, aşırı heyecana kapılmayan, zihni yaratıcılık surecini uzatabilen biri haline geliyorsunuz. Kas gücünü çalıştırır gibi beynin dalgalarını çalıştırabiliyor, istediğiniz yönde harekete geçirebiliyorsunuz.
En düşük frekanslar deltadır. 4 Hz’den düşüktür ve derin uyku durumudur ve bazı anormal süreçlerde ayni zamanda “sempati hali” hissedildiğinde delta dalgaları bilinçaltı düşünceyi yansıtır. 1 yasa kadar olan bebeklerde dominant ritimdir ve uykunun 3. ve 4. evresinde bulunur.
Yatakta kitap okurken de yayılan dalgalar gene betaya donuverir. Uykumuz gelince önce düşük frekanslı beta, kitabi okumayı bırakıp yani basınıza koyunca alfa, uykuya geçmeye başlayınca teta, uyku derinleşince de deta devreye girer. Fiziksel dünyadaki farkındalığımızı azaltmak için delta dalgalarını arttırırız. Ayni zamanda bilinçaltı düşüncelerimize delta dalgaları vasıtasıyla ulaşırız.
Performans arttırmak isteyenler delta dalgalarını azaltır ve yüksek odaklanma ve yüksek performans elde edilir. Dikkat eksikliği teşhisi konmuş bireyler odaklanmaya çalıştıklarında delta dalgalarını düşüreceklerine arttırırlar. Uygun olmayan delta dalgaları odaklanmayı ve dikkati ciddi bir şekilde kısıtlıyor. Sanki beyin sürekli uykulu bir devreye kilitlenmiş gibidir. Başka bir acıdan delta dalgasını tanımlarsak; araba kullanıyorsunuz ve araba 1. viteste. Bu vitesle çok hızlı gidemezsiniz. Yani delta 1.vitesi temsil eder.
-Delta (0.1-3 Hz): Dağılım: Genellikle geniş yayılmış olabilir, yaygın. Sübjektif duygu durumları: derin, rüyasız uyku, non-rem uyku, trans hali, bilinçsiz. İlişkili his ve davranışlar: uyuşukluk, hareketsizlik, dikkatsiz Fizyolojik ilişki: hareketsiz, hemen harekete geçememe. Eğitimin etkileri: Arttırılırsa uykuya, trans haline, derin gevşeme durumuna neden olur.
-Beyin dalgalarının'nın beden ve duygu durumumuz üzerindeki etkileri:
Huzurlu yaşadığınız ve kendinizi "tam" hissettiğiniz anlarınız olmuştur. Bu anları sözcüklerle anlatmaya çalışayım.
Huzur içindeyim. Hem buradayım hem de değilim, farklı bir boyuttayım. Endişeli, stresli günlük düşünceler uçuşmuyor, hafifim. Aşık gibiyim ama sadece bir insana değil. Öyle yakın ki bana, sanki yanıma uzanmış beni tamamlıyor. Herşeyi olduğu gibi algılıyorum ve mutluyum.
İçinizden, "Eveett, ben de yasadım bu tür anları! Ne kadar huzur vericiydi, kendimi tam hissetmiştim." dediğinizi duyar gibi oluyorum. Şimdi burada duralım; çünkü, bilim bizi yakaladi! Nasıl mı? Beyin frekanslarımızı ölçmeyi başararak! Ögrendik ki, o anlar da hep birlikte alfa frekanslarında seyrediyorduk. Adını koymamıştık, frekansları bilmiyorduk ama yaşadığımız güzeldi.
Beynimizin ritminin frekansları var. İngiliz fizikçi Richard Caton, 1875 yılında beyinde ki ritmin çıkardığı elektrik akımının varlığını keşfetti. Alman bilim adamı Hans Berger (1873-1941), 1924 yılında kendi yaptığı sıradan bir radyo cihazıyla, -EEG(1) (electroencephalographic)- beynin elektriksel aktivasyonunu kağıda kayıt etmeyi başardı. Berger' in araştırmalarına göre, beyin dalgaları, kişinin bulunduğu bilinç durumuna göre degişiyordu. EEG tarafından keşfedilen beynin bu farklı dalgaları, 4 ana gruba ayrıldı; Beta, Alpha, Theta, Delta (daha sonra bu guruba Gamma dalgası da eklendi)
BETA: 13 ve 30 Hz arasında değişen frekansları var. Beta, beynin uyanış ritmidir. Yani yaşadığımız dünyaya ilişkin aktif düşünme, ilgilenme, konsantre olabilme, günlük problemleri çözebilme ile ilgili bilinç durumudur. Beta dalgaları anlayacağınız gibi biz yetişkinlerde daha çok oluşuyor. Çünkü yetişkinler yaşamı daha bir ayık, dikkatli, konsantre olarak yaşarlar. Ayrıca REM uykuda bu frekansların ortaya çıktığı da tespit edilmiş.
ALPHA: 7.5/8-12 Hz arasında değişen frekanslardır. Alpha dalgaları rahatlık, farkındalık, çabuk kavrayan bir akıldır. Yani çok kafa yormadan bazen "Evet, biliyorum." deriz, işte öyle bir anlayış halidir. Albert Einstein, komplex matematik problemleri çözerken alpha frekanslarında gezinirmiş. Apha, daha çok boş bir aklı gösteriyor -"mindless state"- ama kesinlikle pasif değil. Alpha dalgaları, normal seyrettiğinde, elimize aldığımız her işi kolaylıkla bitirir, sakinlik ve huzur hissini yaşarız. Dünyayı olduğu gibi görür ve anlarız. Yapılan deneylerde, gözlerini kapayan deneklerin bu beyin dalgalarını yaydıkları bulunmuş. Aniden gözler açıldığında ya da bir ses duyulduğunda ise (yani mental bir dikkat gerektiğinde) frekanslar yükselmiş.Alpha dalgaları, gözümüzü kapatıp, derin derin nefes alarak ve meditasyon yaparak yükseltilebilinir. Azaltmak için ise tam tersi, günlük düsüncelere endişelere dalmamız yeter. Alpha bandında bulunan 7.8 Hz frekansi shumann resonans frekansı olarak da bilinir. Bu frekans, dünyanın manyetik alanının, resonans frekansıdır (gerçi şimdiler de bunun yükseldiğinden endişe ediliyor). Belki iyi hissetmemizin nedeni dünyanın kalp atışı ile aynı frekansta olmamızdan gelebilir, kimbilir!
THETA: Theta frekanslari 4 ile 8 Hz arasında değişiyor. Theta; yaratıcılık, derin meditasyon, bilinç dışı materyal ile ilgilidir. Dış dünyadan uzak, içimizde oluşan sinyallere doğru gittiğimiz bir ritim. Theta öğrenme ve yaratıcılığa bir geçiş, stresin hiç olmadığı, sezgisel olduğumuz bir dalga boyudur. Theta bandına, alacakaranlık hali de (twilight state) deniliyor. Ne derin uyku da ne de uyanık olduğumuz bir boyut. Çok derinden uyanırken hissettiğimiz o "bilinmezlik arası" gibi... Araştırmacılara göre bu boyut öğrenmeye çok açık bir boyut. Ünlu yazar ve araştırmacı Arthur Koestler' a göre ise derin düşünüş durumu. Theta bandı doğal olarak çoğunlukla 2 ile 5 yaşındaki çocuklarda görülüyor.
Bazı araştırmacılara göre; Sifacılar ve deneyimli meditasyoncular uzun bir dönemden sonra alpha frekanslarını gittikçe düşürüp -yaklaşık 7Hz'e kadar- theta bandına yaklaşırlar.Yine araştırmalara göre; Sanatçılar -özellikle fotoğrafçılar- düşük alpha-yüksek theta frekanslarını daha çok üretiyorlar. Sanatçıların içe dönüşleri, uzayın derinliklerinde yolculuktur. Oradan bir parça alıp bize sunarlar...
DELTA: 0 - 4 Hz frekanslarında yer alıyor. Genellikle uyku da ve nadir olarak görülen derin meditasyon da oluşuyor. Dış dünyadan tamamıyle çıkmış bir huzurdan/bilinmezlikden sözediyoruz. Delta bandında bulunan bazı frekansların büyüme hormonu yaydığı ve bu yüzden derin uykunun dinlenmek için ve kendimizi yeniden canlandırmak icin çok önemli bir dalga boyu olduğu da söyleniliyor. Güzellik uykusu diye bir tanım boşuna denmemiş. Delta bandı, genellikle bebeklerde, uykunun 3. ve 4. aşamalarında meydana çıkıyor. Beyin aktivitesinin en yavaş olduğu dalga boyudur.
Denekler üzerinde yapılan çeşitli araştırmalardan sonra beyin frekanslarımızın bilinç durumlarına göre dağılımı, şimdilik böyle.
Yaşadığımız dünyada ritim gerçekten çok değişti. Beynimiz durmuyor, sürekli kafamızı meşgul edecek ayrıntılar ve endişelerle doluyuz. Yaşamın hızı öyle artırıldı ki, insanoğlu yetişemiyor ve mental olarak çöküntü içinde. Her şeyde olduğu gibi sağlıklı yaşam için, beyin frekanslarımızın da denge içinde olması gerekiyor. Eğer uyku problemleri, yorgun kalkmak, stres, depresyon, yolunu şaşırmış düşünceler, karında sinirsel ağrılar, baş ağrıları vs. gibi rahatsızlıklar oluyorsa bunun nedeni, beyinde ki bazı frekansların sağlıklı bir şekil de yapılandırılamamasından olabilir.
Bir araştırma merkezinde yapılan deneylere göre, bazı frekanslar sağlığımız için gerçekten çok önemli. Önemli 7 frekanstan söz ediyorlar.
Bunlardan bir kaçı:
Kronik yorğunluğu azaltmak icin: 4 Hz frekansı verilen hastalar iyileşme göstermişler. (delta)
Problemlere çözüm bulma, şaşırmış düşünceleri toparlama açık temiz düşünme icin: 7.5 Hz frekansıyla yapılan tedavi, raporlara göre iyileşme göstermiş. (alpha)
-Yine bu merkezde yapılan Alpha -Theta beyin dalgaları eğitimi;
Bu terapi çesidi kimyasal bağımlılık (drugs), post travmatik stres bozukluğu, depresyon, endişe, kişilik bölünmesi, panik ve yeme bozukluğu için uygulanıyor. Dr. Eugene Peniston ve Paul Kulkosky’ nin yaptığı eğitim sonuçlarında alkol bağımlılarına alpha ve theta beyin dalgalarının düşük frekansları verilirken, yüksek delta frekansları kontrol altında tutulmuş. Arastırmacılar denekler üzerinde 6 ve 8 hafta süren bir eğitim yaptıklarını ve bu terapinin % 80 başarılı olduğunu ve uzun vadede ki sonuçlarını gözlemlediklerini söylüyorlar.
Bilim dunyasında olan bu gelişmeler, ilgiyi alternatif terapilere yöneltti. Çünkü eski çağlardan beri yapılan şifacılığin ve meditasyon ve yoga gibi eğitimlerin, insanların vücut ve akıl sağlığını dengelediği ve iyileştirdiği o çevrelerce biliniyordu.
Dr. Robert Becker ve Dr. John Zimmerman 1980' lerde, Bioenerji eğitiminde ve diğer terapilerde neler olduğunu araştırdılar. Meditasyon ve şifacılığı uzun yıllar yapan deneklerin üzerinde yaptıkları deneyler de; Dr. Zimmerman, SQUID cihazını kullanarak uygulayıcının ellerinde oluşan biyomanyetik alanın nabzını) ölçtü. Ölçümlerinde, 0.3 - 30 Hz arasında gidip gelen frekanslarını buldu. En çok aktivitenin ise 7 - 8 Hz' de (alfa) seyrettiğini kaydetti. Örneğin bioenerji’ yi yapan eğitimcilerin beyin dalgaları, alfa bandında seyrediyor ve alıcı ise bu dalgaya ayarını yaparak alfa frekanslarını artırıyordu. Böylelikle bu deneklerin, uzun yıllar inisinasyon ve eğitimlerden sonra, alfa ve teta beyin dalgaları ürettiği tezini dünyaya sundular. Bir başka araştırma ise Japonya' da yapıldı. Dr. Seto ve arkadaşları, 1991 yılında çeşitli enerji terapisi ve dövüş (martial) sanatlarında master olan kişiler üzerinde yaptıkları deneylerde, aynı frekansları bulup, Dr. Zimmerman' ın buluşunu teyit ettiler.
Bilim adamları bu sonuçları, insanın enerji alanından aldıkları verilerle ortaya çıkardı. Vücudumuzda ki her hücrenin ve dokuların "elektriksel alan" yarattıkları epeydir biliniyor. Bir fizik kanununa göre, her elektrik akımı manyetik bir alan olusturur. Bu konuda en önemli buluşlardan biri, 1963 yılında elektrik mühendisleri Gerhard Baule ve Richard Mc Fee nin, insan kalbinin biyomanyetik alanını keşfetmesiydi.
Kısaca vücudumuzun her organı ve hücresi elektrik akımı üreterek bir enerji alanı oluşturuyor ve bütün bu toplama ise vücudun biyomanyetik alanı deniliyor. Öte yandan Dr. Robert O Becker' a göre ise; beyin algılıyor, bir ritm yaratıyor ve bu ritmin frekans değeri var. Dr. Becker, bu frekansların beyinde durmadığını, sinir sistemi aracılığıyla vücuda iletildiğini ve ellere doğru gittikçe nabiz sesinde yükselme olduğunu savunuyor. Bu konu çok geniş ve içinde kaybolmak istemem. Ama şu çok kesin ki, beynin çalışması hala bir bilinmez, bildiklerimiz ise gerçekten olağanüstü.
Son dönemler de ortodoks (tutucu) tıbbın, bu araştırmaları dikkate aldığı ve eski öğreti ve gelenekleri kabul ettiği görülüyor. Öyle ki hastanelerde bioenerji eğitimcilerine yer verdiklerini biliyoruz. Bu terapinin hastaların iyileşmesine yardımcı olduğunu ve "başlangıçta sıçrama" yaptığını söylüyorlar. Amerika' da bazı hastanelerde doktor ve hemşireler Bioenerji eğitimi almaya başlamışlar bile.
Peki herkes bu teknikleri öğretmeye, uygulamaya kalkarsa gerçek masterları nasıl anlayacağız? Yani herkesin ellerinden alfa frekansları mı akıyor diye endişelenenlere, basit bir yanıtım var. Eğer eğitimcinin varlığı size huzur veriyorsa, işte O' nu buldunuz demektir. Bu konuya uzun yıllarını vermiş eğitimcilere ve masterlara bakarsanız, içsel bir yolculuk görürsünüz. En başta kendilerini iyileştirirler, çünkü ruhun tekamül etmesi ve öğrenmesi gerekiyor. Bu herkes için geçerli. Başka yaşamlar var mıdır bilmem ama bu yaşamımız da, hem insanlarla olan ilişkilerimiz de hemde kendi içsel yolculuğumuz da tekamül etmek, önemli bir anahtar. Her şeyin bir frekans değeri var. Ama bu her şeye bir yanıt değil tabii ki. Bundan çıkaracağımız tek sonuç, capcanlı, ritmi olan bir evrende yaşadığımızdır. Bu anlam da bu terapiler de bir yanıt değil ama etkili olduğu kesin. Şu gerçek ki bu terapi ve öğretilerin hiç bir yan etkisi yok. Aldığımız ilaçların yan etkilerini ise herkes biliyor.
Sonuçta ise bu kadim bilgiler bize, dünyanın ve evrenin ritmiyle bir gitmemizi söylüyor. Çünkü ritim evrenin doğasında var ve her şey kendi kalp atışında hareket ediyor. Elektronların mikro yörüngelerinden, gezegenlerin, yıldızların ve galaksilerin makro yörüngelerine kadar. Bütün bunları birbirine bağlayan ise başka bir kalbin atışı var. Eski çağlardan beri gerçeğe giden anahtarların arayışındayız. Yüzünü gözünü boyamış bir şamanın çaldığı davulla kendinden geçişini düşünün; anahtarı davuldur ve bize göre bilinmeyeni yaşar. Araştırmacı Dr. Melinda Maxfield, şamanın çaldığı vuruşların -ki bir devirde 4.5 vuruştur- beynin, teta ritmi ile aynı olmasına hiç şaşmadığını söylüyor. Bildiğiniz gibi saman, davulla tuttuğu ritimle, kendi bedeninden çıkıp başka boyutlara geçer. İşte davulun ritmi ile beynin teta ritmi aynıdır. Tibetli rahiplerin dini şarkılarında benzer ritimler var. O vuruşlar, monk rahiplerini meditasyon seviyesine getiriyor. Aynı şekilde mevlevilikteki sema ve dualar ayrıca budizmde ki mantraların titreşimleri vs. bizi aynı boyuta çıkarabiliyor.
Dini rituellerin ritminden ve titreşimlerinden, günlük yaşantımıza gelirsem, bazı şeyleri anlamak için hemen budist rahip veya bir şeyin masteri olmamız gerekmiyor. Yine bazı şeyleri anlamak için piyasaya sürülmüş, alfa ve teta frekansları üreten cihazları almamız da gerekmiyor. Ben bu tip cihazların "hastalar üzerinde" uzmanlarca kullanılmasını onaylıyorum. Ama herkesin kendini makineye bağlamasına ya da bilmeden kulaklıkları takıp alfa frekansları dinlemesine ise şüpheyle bakıyorum. Çünkü, dengelerin ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz şeyler ise çok basit, şöyle ki; derin bir uyku bizi dinlendiriyor, tazeleştiriyor. Günlük kaygılardan uzaklaşmak, doğayla iç içe olmak, kuşun cıvıldamasını, kelebeğin uçmasını seyretmek -gerisini siz hayal edin- dengemizi sağlıyor. Peki ya derinden atılan kahkaya ne demeli! İşte yaşamın gerçek ritmi; gülmek ne güzel bir anahtar.
Teknoloji,modernizm ve bireycilik bize pek iyi gelmedi. Teknolojinin çok güzel buluşları var, olmazsa olmaz cihazlar var ama beynimizi çok fazla ve gereksiz yere uyardığı ve çevremizi kirlettiği kesin.
Alıntıdır...
.