29 Ağustos 2012 Çarşamba

"Hah" !... Dediğimiz An : Farkındalık ve Zaman

Ve Dejavu'nün sebebi...

Nörofizyologlara göre biz ancak bir karar zaten alındıktan sonra o kararın farkında olabiliriz.. Dolayısıyla şu an dediğimizde aslında geçmişte belirlenmiş bir olayı yaşıyoruz.!

Çizgi filmlerde kahramanın başının üstünde yanan ampulle görselleştirilen, nörologların "Hah! anı" dediği olay nasıl gerçekleşiyor?
Çizgi filmlerde sıkça kullanılan, plan yapan bir karakterin bir anda kafasının üstünde yanan ampul, aklına gelen muhteşem bir fikri simgeler.

Herkesin başına gelebilen bu olaya nörologlar “Hah! anı” diyorlar.

Bir an hiç aklına gelmeyen aklına gelir “Hah!” dersin. Peki, bunu derken neler oluyor ve biz o anda verilmiş karara mı “Hah!” diyoruz. Bu konu ile ilgili olarak bu anda beyinde meydana gelen değişimleri ve bu değişimlerin zamanlarını açıklamaya çalışan iki farklı deney ve sonuçları şunlar;

Bilim ve Teknik Dergisinin Neuron dergisinden aldığı habere göre; bu Hah! anları beyinde bir grup sinir hücresinin aktivitelerini değiştirmesi sonrasında ortaya çıkıyor. Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nden sinirbilimci Daniel Durstewitz; “-Bu çalışma, beyindeki sinir hücrelerinin bir uyum içinde çalıştığına bir delil niteliğinde” diyor.

Fareler Üzerinde Denendi!

Hah! anında harekete geçen nöronların yerini saptamak için Durstewitz ve Kolombiya Üniversitesi’nden meslektaşı Jeremy Seamans farelerin beyninde prefrontal korteks denilen bir bölgeyi incelediler. Prefrontal korteks beyinde karar verme, plan yapma gibi zihinsel aktiviteleri yönettiği bilinen bir kısım.

Bu sırada farelere kuralları değişmiş yeni görevler öğretiliyordu. Böylece farelerin yeni görevi algıladıkları anda yani Hah! anında beyinlerindeki değişimleri gözlemleme şansı buldular.


Deney kısaca şu adımlardan oluşuyordu:

Önce farelere basit bir görev öğretildi. Karşılarında ikişer adet döner kol bulunuyordu. Döner kolların üzerinde küçük birer ışık kaynağı vardı. Hangi kolun üzerindeki ışık yanıp sönmeye başlarsa farelerin yiyecek alabilmesi için o kolu çevirmesi gerekiyordu.

Fareler kısa sürede buna alıştılar. Onlar bu görevde iyice uzmanlaştıktan sonra araştırmacılar görevde aniden bir değişiklik yaptılar. Işığa bakmaksızın fareler hangi kolu çevirirse çevirsin yiyecek alabileceklerdi. Fareler bir süre eskisi gibi ışığı yanıp sönen kolu çevirmeye devam ettiler. İşin böyle kolaylaştığını anladıkları anda beyinlerine yerleştirilmiş elektrotlar beynin bazı bölgelerindeki aktivitenin ani bir artış gösterdiğini kaydettiler. Yeni kuralı algılamadan önceki bölgelerdeki aktivite ise azalmıştı.

Hah! anına kadar beyindeki aktif bölge sürekli değişiyorken tam olarak Hah! anında bir bölgedeki nöron aktivitesi adeta sıçrama yapıyordu. Ancak araştırmacılar bu değişimin mi algılamayı sağladığının ya da algılamanın mı bu değişimi ortaya çıkardığının henüz netleşmediğini de belirtiyorlar.

Diğer yandan California Üniversitesi nörofizyologlarından Prof. Benjamin Libet, 1973 yılında yaptığı deneyler sonucunda tüm kararlarımızın, seçimlerimizin önceden belirlendiğini, bilincin ise herşey olup bittikten yarım saniye sonra devreye girdiğini ortaya koymuştur.  Bu durum diğer nörofizyologlarca da, hep geçmişte yaşadığımız ve bilincimizin tüm yaşananları yarım saniye sonra gösteren bir "monitör" gibi olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.

Dolayısıyla algıladığımız deneyimlerin hiçbiri gerçek zamanda değildir, fakat gerçek olaylardan yarım saniye kadar gecikmelidir. Benjamin Libet, çalışmalarını beyin ameliyatlarının narkoz verilmeden, yani hastanın bilinci tamamen yerindeyken yapılabilmesinden yararlanarak gerçekleştirmiştir. Libet, deneklerin beyinlerini düşük elektrik akımlarıyla uyararak, ellerine dokunulduğu algısı oluştururken, denekler bu "dokunuşu" neredeyse yarım saniye önce hissettiklerini söylüyorlar.

Benjamin Libet yaptığı ölçümler sonucunda şöyle bir sonuca varmıştır: Normalde tüm algılar beyne iletiliyor. Burada bilinçaltında değerlendirilip yorumlanırken, ben(lik) hiçbir şeyin farkında değil. Zihnimizde canlanan, yani farkına varabildiğimiz bilgilerse epeyce uzun bir gecikmeden sonra, kortekse -bilincin bulunduğu bölgeye- gönderiliyor.

Ortaya çıkan sonucu şöyle özetlemek mümkündür:

Bir kas hareketini gerçekleştirme kararı, bu kararın bilincine varmadan önce gerçekleşir. Her zaman nörolojik ya da algısal bir süreç ile, bizim onu temsil eden düşüncenin, hissin, algının ya da hareketin bilincinde olmamız arasında bir gecikme vardır. Diğer bir deyişle,biz ancak bir karar zaten alındıktan sonra o kararın farkında olabiliriz.

Prof. Benjamin Libet'in deneylerinde bu gecikme 350 milisaniye ile 500 milisaniye arasında değişmektedir, fakat ortaya çıkan sonuç bu rakamlardaki kesinliğe bağlı değildir. Çünkü Libet'e göre bu gecikme olduğu sürece (ne kadar büyük ya da küçük olursa olsun, bir saat ya da bir mikro saniye olması fark etmeksizin) bizim maddesel olan şu anı yaşamamız, her zaman geçmiştedir. Bu her düşüncenin, duygunun, algının ya da hareketin, biz bilincine varmadan önce gerçekleştiğini gösterir ki, bu da geleceğin tamamıyla bizim kontrolümüz dışında olduğunu ispatlamaktadır.

Prof. Benjamin Libet, diğer bazı deneylerinde parmaklarını ne zaman hareket ettireceklerinin seçimini deneklere bırakmıştır. Parmaklarını hareket ettirme anı beyinlerinden izlenen deneklerin bu kararı almadan önce, ilgili beyin hücrelerinin faaliyete geçtiği görülmüştür. Diğer bir deyişle kişiye "yap" emri gelmekte, hareketi yapmak üzere beyin hazırlanmaktadır; kişi ise ancak 0,5 saniye sonra bunun bilincine varmaktadır. Bir hareketi yapmaya karar verip de sonra yapmakta değildir, kendisi için önceden belirlenen hareketleri yapmaktadır. Fakat beyin, bir zaman ayarlaması yaparak insanın aslında geçmişte yaşadığı hissini ortadan kaldırmaktadır.

-Dolayısıyla şu an dediğimizde aslında geçmişte belirlenmiş bir olayı yaşıyoruz.!



.