«Çağdaş dünyada, eğer yolculuğumuza çıkmayı seçmezsek, o gelip bizi alacaktır. Bu yolculuğa itiliriz. İşte bu yüzden hepimizin onun koşullarını ve gereklerini öğrenmemiz gerekir»
Yaşamımızda tıkandığımız her anda bir çıkış yolu ararız. Bir yere gitmek, bir şeyi yapmak sanki bütün durumu kurtaracaktır. Bu tıkanıklığı geçici çözümlerle aştığımız anda ise bu “yapmamamız gerekeni” unutur, gündelik koşturmacamıza döneriz.
Aslında karşımıza çıkan olaylar bir çağrıdır. Bizi büyütecek, olgunlaştıracak, erginleştirecek bir yolculuğa olan bir çağrıdır. Bu fiziki dünyada yaşanan içsel bir yolculuktur. Eğer bu yolculuğun çağrısına kulak vermezsek bu çağrı çok daha sert bir şekilde geri gelmektedir.
Bir ilişkide durum kötü gidiyordur, artık yürümeyecek haldedir ya da bir iş yerinde...hatta aile içinde. Öyle olaylar olur ki biz içinde bulunduğumuz durumu terk etmeye zorlar. Biz inatla, artık yürümeyeceğini bildiğimiz bu durumu sürdürmeye uğraşırız. İşte aslında bu anlar o yolculuğa çıkma anlarıdır. Bu anı değerlendiremezsek, krizin büyüdüğünü, bir sonraki çağrının çok daha ağır geldiğini deneyimlemişizdir.
Yaşamda bireyleşmek kişini bir öyküsünün olmasını gerektirir. Bir çok kişinin yaşamı sadece “olaylar” üzerine kuruludur. Oysa geçmişin kaybolmuş erginlenmesini yaşamındaki yolculuklarla yaşayan kişilerin erginlenme öyküleri, yolculukları vardır.
Bkz: Kahramanın Yolculuğu
.