15 Aralık 2012 Cumartesi

İlk Madde


İlk madde Batı okültizminde materia prima (Latince) adıyla, çeşitli tradisyonlarda değişik adlar altında ifade edilmiş olup, genellikle madde evreninin yaratılmış ilk hali olarak betimlenir. Bu, kendisinde bütün biçimleri, bütün tohumları içeren bir cevherdir.

İlk madde kavramı “meydana geliş”in iki aşamalı olduğunu, daha açık bir deyişle, “yaratma” ile “şekil vermenin” farklı şeyler olduğu ilkesini içerir.

Materia prima, simyacılar ve kimi mistiklerce, maddenin Tanrı tarafından yaratılan ilk hali, her şeyin kaynağı, maddenin dört halinin ve tüm minerallerin türediği ilk cevher olarak kabul edilir. Simyaya göre dört unsur fiziksel planda (alemde) tezahür etmeden önce, süptil planda ilk madde halinde tezahür eder ki, Batı simyacıları dört unsurun ve tüm minerallerin aslının aynı olduğunu, hepsinin de yaratılan madde cevherinin saf (henüz etki altında kalmamış), şekillenmemiş, asli hali denebilecek materia prima’dan türediğini kabul etmişlerdir. Bu ilk maddeye Hinduizm’de prakriti adı verilir.

Kimi simyacılar ilk madde ile beşinci unsuru (quinta essentia) aynı şey kabul etmişlerdir ki, dış (egzoterik) simyada tüm maddi hallerin oluştuğu ilk madde cevherine felsefe taşı da denilmiştir. Antik çağda, kimi zaman bu anlamda kullanılan bir başka terim aether’dir. Antik çağın ezoterik öğretilerinde terim kimi zaman maddenin yaratılışındaki ilksel cevheri, yani maddenin ilk halini, kimi zaman da maddenin üç halinden daha süptil hali olan esîr’i ifade etmek üzere kullanılmıştır.

Sufilikte, ilk madde, Yaradan tarafından var edilmiş, fakat ruh cevheriyle, ruhsal tesirle irtibata geçmemiş haldeki madde cevherini temsil eder ki, bu asli madde cevheri ruhun tesiri altında şekillenerek “varlık” haline dönüşür. Tanrısal ışığın vurmasıyla “varlık” haline gelerek meydana çıkan, bu karanlık ilk maddeye subha denir. Tanrısal ışık nereye yönelirse, orası varlık haline gelir. Tasavvuf’ta varlığın meydana çıkmasına da hudûs adı verilir ki, Arapça’da “sonradan meydana gelme” anlamındaki bu terim yaratılışın bir defada mı olup bittiği, yoksa sonsuzca sürmekte mi olduğu tartışmasıyla önem kazanmıştır.

İlk madde denilen cevher, sembolizmde, Hint, Mısır, Çin, Sümer tradisyonlarında da görüldüğü gibi, genellikle ilksel sular ya da kaostaki “sular” sembolüyle ifade edilmiştir.

-İlk maddenin farklı anlamları

Materia prima’yı elde etmek, iç (ezoterik) simyada, tüm madenlerin türediği ilk madde cevherini elde etmek anlamında değil, ruhsal varlığın ilk halini, yani maddi tezahür dünyasına doğmadan önceki saflığını, saf şuur halini elde etmek anlamında kullanılmıştır. Ayrıca materia prima ifadesinin, kimi inisiyasyonlarda, inisiye adayının üzerinde çalışılacak ham haldeki yeteneklerini ifade etmek üzere de kullanıldığı da görülmektedir.

Beşinci unsur (quintessence) kavramı birçok tradisyonda mevcut bir kavram olup, terim, maddenin dört unsur olarak kabul edilen ateş, hava, su ve toprak hallerinden daha farklı olan, algılanamayan halini ifade etmek üzere kullanılır.

Terim, Batı’da bu anlamda ilk kez Aristo tarafından kullanılmıştır. Aristo, dört unsurun ötesindeki süptil maddeyi (esîr) ifade etmek üzere quinta essentia (beşinci unsur) terimini ortaya atmıştır. Maddenin esîr hali Aristo'dan çok daha önce Orfe öğretisinde aether terimiyle ifade edilmekteydi. Pisagor da Orfe gibi aether’i maddenin süptil hali olarak görmüş, fakat onu Aristo gibi bir unsur olarak değerlendirmemiştir. Pisagor’a göre beşinci unsur diğer dört unsura hükmeden ruhtu, yani beşinci unsur adı ancak evrene canlılık ve yaşam kazandıran ruha yakıştırılabilirdi.

Günümüzde,Batı Okültizm’inde de, Teozofi’de de beşinci unsur esîr (ether) anlamında ele alınmaktadır. Hinduizm’de esîr anlamında ele alınan beşinci unsura akaşa denir.


-Modern fizik bulgularına göre

Evrenin ilk hali : Mükemmel Sıvı :

Amerika'nın Enerji Bakanlığı'na bağlı, Brookhaven Ulusal Laboratuarı'nda, Relativistic Ağır İyon Çarpıştırıcısı'nda (RHIC), araştırma yapan 4 bilim grubu, şu açıklamayı yaptılar:

"Atom çekirdeğinin temel parçacıkları olan kuarklar ve gluonlardan, maddenin daha sıcak ve daha yoğun bir halini elde ettik. Ancak bu, sanılandan biraz farklı ve dikkate değer bir durum ortaya çıkardı. RHIC'in, ağır iyon çarpıştırıcısında, ortaya çıkan bu madde, beklenenin aksine, serbest kuark ve gluonların, 'gaz halinde' değil, daha çok 'sıvıya benziyor'." Dr. Orbach:

"Asıl şok edici olan ise, RHIC'de, altın iyonlarının çarpışmasından meydana gelen ve gazdan çok sıvıya benzeyen maddenin, bu yeni halinin, bize 'evrenin ilk mikrosaniyelerindeki derin içyapısını' gösteriyor olmasıydı. RHIC'deki işlemlere, büyük ilgi duyulmasının bir sebebi de; çarpıştırıcının sonuçları ile sicim teorisi metotlarını kullanan hesaplamalar arasında, bir bağlantı ortaya çıkması oldu. Sicim teorisi, Evren'in temel özelliklerini; 3 uzay+1 zaman boyutuna ilave olarak 10 boyut kullanarak açıklamaya çalışan bir yaklaşım teorisi." Dr. Orbach, sözlerine devam ediyor:

"RHIC çarpışmaları ve sicim teorisi, arasındaki ilişki, beklenmeyen ve coşku verici bir gelişmedir. Sicim teorisi, 21.yy fiziğinin, iki büyük entelektüel başarısını birleştirmeye çalışıyor: genel relativite (kütlesel çekim kuvveti) ve kuantum mekaniği. RHIC'deki bazı gözlemler, kuark-gluon plazması(QGP) ile ilgili teorik öngörülere, uygunluk göstermiştir. Kuark-gluon plazması (QGP), Big bang'den hemen birkaç mikrosaniye sonra, var olduğu farzedilen maddenin, bir çeşididir. Aslında birçok teorisyen, RHIC'nin, kuark- gluon plazma oluşumunu kanıtladığı, sonucuna varmışlardır. Her ne kadar bu konuda çalışanlar, kuark-gluon plazma oluşumunun basit modellerine dayanan eski teorik öngörülerle, deneysel veriler arasında çelişkiler olduğunu vurgulasalar da."

Brookhaven'a bağlı Yüksek Enerji ve Nükleer Fizik Laboratuarı yöneticisi Sam Aranson, şöyle diyor:

"Bizler, bu şekilde öngörülen bir plazma için, gereken ısıya; yani Güneş'in merkezinden 150.000 kez daha fazla sıcaklığa ve enerji yoğunluğuna ulaştığımızı biliyoruz. Haziran 2000'den 2003'e kadar süren fizik çalışmalarından elde edilen, RHIC verilerinin, analizine dayanan genel görüş, RHIC'deki altın iyonlarının çarpışmasından ortaya çıkacak maddenin, gazdan çok sıvıya benzeyeceği yönündeydi.

"Kanıt, ayrı ayrı çarpışmalardan üretilen binlerce parçacıktan alınan rastgele örneklerin ölçümlenmesiyle ortaya çıktı. Bu ölçümler gösterdi ki; parçalanan çekirdeğin oluşturduğu hacme göre değişen basınca, bir tepki olarak çarpışmada üretilen ve başlangıçta mevcut olan parçacıklar, kolektif hareket etmeye meyilliydiler. Elde edilen oluşum(sonuç), sıvı hareketinin özellikleri ile benzer olduğundan, bilim adamları, bu 'sonuç madde'nin, 'akışkan' olduğuna işaret ettiler. Her molekülü, rasgele hareket eden sıradan sıvıların aksine; RHIC'de oluşan sıcak madde; parçacıkları arasında yüksek derecede koordinasyon olan ve değişen çevreye doğru hareket eden, tek bir varlık gibi davranıyordu. Bir bakıma 'balık sürüsü' gibi bir model içinde hareket ediyordu." Sam Aranson diyor ki:

"Bu sıvı hareketi, neredeyse mükemmeldir. Ve hidrodinamiğin denklemleriyle açıklanabilir. Bu denklemler, teorik olarak mükemmel sayılan sıvıları tanımlamak için geliştirilmişlerdir. Mükemmel sıvılar, son derece düşük viskoziteye (yapışkanlığa) sahiptirler. Ve parçacıkları arasındaki, yüksek derecedeki etkileşime bağlı olarak, hızla termal dengeye ulaşırlar. RHIC bilim adamları, bu örneğin viskozitesini, tam olarak ölçmeyi başaramamışlardır. Ancak akan maddeyi nitelik olarak değerlendirdiklerinde, akışkanlığının çok yüksek, hatta ' kuantum mekanik limiti'ne yaklaştığı, sonucunu çıkarmışlardır.

"Tüm bu gerçekler, bizi şu şekilde ifadeye zorluyor: Kolektif etkileşimin derecesi, hızlı ısınma ve aşırı düşük viskozite, RHIC'de 'oluşturulan madde'yi, neredeyse 'mükemmel bir sıvı' yapıyor. Maddenin bu yeni halindeki enerji yoğunluğu, olağanüstü yüksektir. Hatta orta yoğunluktaki sıradan bir nükleer maddeden, çok daha yüksektir.Son gelişmeler, maddenin bu yeni halinin, 'kuark-gluon plazması'nın bir formu olma olasılığını değiştirmemiştir. Sadece bu form, daha önce düşünüldüğünden biraz daha farklıdır. RHIC'de gözlemlenen, kuark ve gluonlar arasındaki güçlü bağlantıdan sonra, standart hesaplamalarında, bu ilişkiyi göremeyen teorik fizikçiler, eski modellerini ve öngörülerini, yeniden gözden geçirmeye başladılar." Brookhaven Laboratuar Müdürü Praveen Chaudhari diyor ki:

"Evren'in, doğumundan sonraki, ilk birkaç mikro saniyede var olduğuna inanılan 'mükemmel sıvı'yı, Evren'in ilk koşullarını oluşturmaya çalışarak, laboratuar ortamında elde edebilmek, gerçekten çok hayret verici oldu. 4 RHIC çalışma grubu, araştırmanın, 4. ve 5. yıllarına ait verilerini toplayıp analiz ediyorlar. Ben yakın gelecekte, çok daha dikkat çekici açıklamalar yapılacağını umuyorum."

Derleme

.