21 Aralık 2012 Cuma

Zihnimizin Yeri Neresi?

Hücre Hafızası Sendromu

Organ nakli ameliyatları çaresiz gibi görünen pek çok hastanın umudu oldu. Bu ameliyatlar sonrasında organ nakli yapılanlarda görülen değişimler ve yeni edindikleri özelliklerin donörlerin bazı yönlerini andırması, herkesi düşündürüyor. Hekimler imkansız dese de kimi hastalar ve yakınları organlarla birlikte kimi alışkanlıkların ve huyların da nakledildiğini iddia ediyor. İşte uzman görüşleri ve çarpıcı öyküler:

Bilimin tıbba armağan ettiği en önemli gelişmelerden biri kuşkusuz organ nakli. Binlerce kişinin hayatını kurtaran, milyonlarcasına ise umut olan bu gelişmeyle ilgili her gün pek çok haber yayımlanıyor: Kardeşine, çocuğuna, kocasına böbreğini, karaciğerini verenler... Elim bir kaza sonucu hayatını kaybedenlerin aileleri tarafından bağışlanan organlarla dünyaya yeniden gelenler... Sosyal ve insani sorumluluk projeleri gereği topluca bağışta bulunan kurum ve kuruluşlar...

Bu ve benzeri haberler bizleri artık pek şaşırtmıyor. Ancak son zamanlarda özellikle yurtdışı kaynaklı öyle ilginç organ nakli hikayeleri okuyoruz ki bir an durup ‘Bunlar gerçek mi?’ diye düşünmeden edemiyoruz. Bunun en yakın örneğini geçtiğimiz hafta İngiltere’den gelen bir haberde gördük. Özetle şöyle deniliyordu: ‘37 yaşındaki İngiliz Cheryl Johnson’a geçen yıl mayıs ayında beyin kanaması geçiren bir adamın böbreği takıldı. Ancak Johnson’un karakteri bu nakille birlikte değişti. Eskiden pembe dizi izleyen ve Victoria Beckham gibi ünlülerin biyografisini okumaktan zevk alan kadın bir anda ‘entel’ oldu.’


Ufak bir araştırma yaptığınızda bu tür vakaları, sayıca çok olmamakla birlikte bir araya toplayan kaynaklar bulabiliyorsunuz. Öyle ki bazılarına göre bu durumun tıp literatüründe bir adı bile var: Hücre Hafızası Sendromu yani nakledilen organa ait hücrelerin eski sahibinin yaşam tarzını yeni sahibine aktarabildiği iddia ediliyor. Bilimkurgu ya da korku filmlerine ilham kaynağı olabilecek cinsten örnekleri görünce biz de konunun Türkiye’deki uzmanlarına ve tabii ki bizzat nakil hikayesi olanlara danıştık. Organ nakli yapan cerrahlardan psikiyatrlara kadar tıp dünyasının Türkiye’deki mensupları hücre hafızası diye bir sendrom olmadığını söylüyor. Yurtdışından gelen bu örneklerin gerçekliği konusunda ise şüpheliler. Nakil olan hastalara gelince kimi ufak tefek değişiklikler yaşadığını söylüyor, kimi ise ‘Aynıyım’ diyor. İşte hücre hafızası sendromunun Türkiye’deki durumu...

Türkiye’de organ nakli denilince ilk akla gelen isimlerden biri olan ve yüzlerce nakil yapan Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Alper Demirbaş organlarıyla birlikte huyları da değişen hastalarla ilgili bilimsel bir çalışmanın olmadığını söylüyor. Bütün hastaların nakilden sonra kontrol altında tutulduğunu anlatan Demirbaş, nakil olmuş hastalarla ilgili yapılan çalışmalarda mutluluk indekslerinin arttığının görüldüğünü vurguluyor. Demirbaş’a göre özellikle kalp nakli olanların değiştiğini iddia etmesinin sebebi kalbin diğer organlara göre daha simgesel bir organ ve duygularla bütünleştirilmesi olabilir: ‘Kalp nakli diğer nakillere göre hastada daha ciddi bir travma yaratır. Hatta kalp nakli olan hastalarda depresyona çok sık rastlanır.’

Organ ve Doku Nakli İstanbul Bölge Koordinasyon Başkanı Op. Dr. Ahmet Çakıroğlu da insanı beyninin idare ettiğini söylüyor ve ‘Organ nakli olan bir kişi eğer kendisine organ vereni tanıyorsa farkında olmadan, psikolojik olarak o kişiden etkilenebilir. Bir tür diyet borcu, minnet duygusu da diyebiliriz buna. Türkiye’de kadavradan nakledilen organlarda zaten hastaların kimin organını aldığını bilmesi söz konusu değil. Yurtdışı kaynaklı bu haberlerin doğruluğunun gerçekten araştırılması gerekir’ diyor.

Eşim hiç su içmezdi ben de içemiyorum

İstanbul Beşiktaş’ta pastane işleten 59 yaşındaki Kadir Kantar yedi yıldır böbrek hastası olan eşine bundan bir buçuk ay önce böbreğinin birini verdi. Bahçelievler Özel Medicana Hastanesi’nde gerçekleşen ameliyatla eşini böbrek yetmezliği hastalığından kurtaran Kantar, henüz iyileşme sürecinde olan eşine destek olmaya devam ediyor. Çift organ naklinden sonra hastaların huylarında bazı değişiklikler olduğunu duyduklarını anlatıyorlar. Havva Kantar ameliyat sonrası yaşadıklarını espriyle karışık şöyle anlatıyor: ‘Nakil olduğumdan beri bendeki tek değişiklik ameliyat öncesi su içmeyi çok sevdiğim halde artık canımın hiç su istememesi. Eşim hiç su içmezdi. Galiba ona benzedim. Bir de konuşmayı hiç sevmez. Ben de tam tersi çok konuşurdum. Biraz daha ona benzersem evde ikimiz de sus pus oturacağız.’

Annem karaciğerimi alınca bana benzedi

Türkiyde de sadece üç kişide görülen bir tür hepatit hastalığına yakalanan 48 yaşındaki Mihriban Tombul bundan sekiz ay önce kızının karaciğerinin bir bölümünün nakledilmesiyle eski sağlığına kavuştu. 22 yaşındaki Zeynep Tombul annesinin nakil olması gerektiğini öğrenir öğrenmez kendi karaciğerinin bir kısmını vermeye gönüllü olduğunu söylüyor. Başarılı bir operasyondan sonra aradan geçen sürede anne Mihriban Tombul, akrabalarının ve arkadaşlarının sürekli çok değiştiğini söylediklerini anlatıyor: ‘Ben çok ciddi bir fark görmesem de arkadaşlarım eskisinden çok farklı olduğumu söylüyorlar. Hastalıktan kurtulduğum için değişmiş olabilirim ama zaten rahatsızlığımı kendime çok büyük sorun etmiyordum.’ Zeynep Tombul da annesinin ameliyattan sonra farklı olduğuna inanıyor. Her şeyin iyiye gitmesinden kaynaklanan bir enerjinin söz konusu olduğunu anlatan Tombul ‘Annemdeki değişimi herkes fark ediyor. Ameliyattan önce ne söyleyeceğini ölçüp biçerdi. Şimdi tıpkı benim gibi dobra dobra konuşmaya başladı ve gençleşti’ diyor.

Kimi artık klasik müzik dinliyor kimi tanımadığı donörün sözlerini sayıklıyor

Organ nakli olduktan sonra yaşamı tamamen değişenlerle ilgili yurtdışında çeşitli araştırmalar yapılıyor, kitaplar yazılıyor. İşte film senaryolarını andıran değişim hikayeleri...

47 yaşında Kafkas bir erkeğe 17 yaşında siyahi bir Amerikalı’dan kalp nakli yapıldı. Hasta daha önce klasik müzik dinlemezken nakilden sonra bu türü sevdiğini fark etti. Sonradan keşfetti ki kalbini aldığı Amerikalı klasik müzik dinleyicisi, keman çalıyormuş.
Fast-food bağımlısı 29 yaşındaki lezbiyene 19 yaşında bir vejetaryenin kalbi nakledildi. Nakilden sonra kadın et gördüğünde midesinin bulandığını ve bir süre sonra da kadınlara ilgi duymadığını belirtti.

14 yaşında yeme problemi olan bir jimnastikçi kızın kalbi 47 yaşındaki bir erkeğe nakledildi. Ameliyatın ardından nakil yapılan kişi her öğünden sonra midesinin bulandığını, bir çocuk kadar neşeli olduğunu hatta küçük bir kız gibi kıkır kıkır güldüğünü belirtti.

ABD’de yüksekten korkan bir kadın, akciğer nakli olduktan sonra dağcılığa başladı. Donör, genç yaşta bir dağcıydı.

Şiir yazan, beste yapan 18 yaşındaki bir genç trafik kazasında yaşamını yitirdi. Gencin kalbi 18 yaşındaki bir kıza takılmıştı. Kız donörün ailesiyle tanıştığında daha önce hiç bilmemesine karşın kalbini aldığı gencin şarkılarını söyledi.

Genç bir adam ameliyattan çıktıktan sonra annesine daha önce hiç kullanmadığı bir kelimeyi söylemiş. Annesi şaşırmış. Sonradan fark etmişler ki bu kelime organ alınan kişi ve karısı arasında türetilmiş bir kelime.

ABD’de cinayete kurban giden birinin kalbinin nakledildiği 7 yaşındaki kız öldürüldüğüne dair kabuslar görüyor.

.