İlluminati’ye atfedilen bir yemini paylaşmak istiyorum. Gerçek veya yalan, günümüzde olan şeyleri bir bir anlatıyor. Ancak korkmanıza gerek yok. Çünkü, artık geçerliliği zayıfladığı için bu gizli akit, gizli olmaktan çıktı ve paylaşılıyor. Gücünüzü kuşandığınız için teşekkür ederim.
Özel kanalların neredeyse içine doğmuş biri olarak -buna rağmen TRT’nin İstiklal Marşıyla kapandığı dönemi çok iyi hatırlarım- bütün hayatıma yetecek kadar televizyon izlediğimi düşünüyorum. O yüzden sizlere, konunun içinde senelerce yaşayıp kendi deneyimlerinden yola çıkarak haberler aktaran gazeteciler gibi bilgi aktarabilirim.
Öncelikle geniş kanal yelpazeli aptal kutusunun nasıl bilinçli bir proje olduğunu anlatmak lazım. Açıkçası dünya tarihinde ve günümüzde, üstü örtülü büyük bir zihin kontrolü projesinin yürütüldüğüne inanıyorum. Gizli örgütlerden veya bir seçkin sınıfından detaylı bahsedecek bilgim yok. Ama karanlık planlarla, senelerce, böylesine kısır ve tüketmeye yönelik yıkıcı bir çark sisteminin dönmesinin arkasında yatan bir avuç karanlık zekanın olduğunu düşünüyorum.
Tahmin edersiniz bunu bir tek ben düşünmüyorum. Giderek artan sayıda insan bu fikri kabul edebilir hale geliyor. Britanya’da David Icke isimli şahıs seneler önce “Sürüngenimsi Irk - İlluminati ve Yeni Dünya Düzeni” konularından bahsettiğinde herkes onunla dalga geçmişti. Şu an aşırı şüphecilikten içi boşalmış bir kitlenin dışında, gittikçe daha fazla birey ve grup, bu zihin kontrol tekniklerini su yüzüne çıkarmaya başlıyor. Aslını isterseniz kapalıyken dahi, sadece yaydığı çok düşük frekanstaki sesle bile televizyon adlı makine, halet-i ruhiyenizi belirli bir kalıba tabi olmaya zorluyor.
Gerçekte sorun bundan çok daha derin. Çünkü televizyon bağımlılığı, çağımızın en büyük uyuşturucu bağımlılıklarından biri haline geldi. Diziler, reklamlar, filmler, tartışma programları, haberler vs. Hele bütün bunların ülkemizde estetikten yoksun ve baştan savma olması, insanların beyinlerine duvarlar ördükçe ördü, anlayışları sınırladıkça sınırladı... İnsanlar özgür düşünmeyi unuttular. Uyutuldular. Şu an büyük bir kısmımız da uykuda. Evlerinde T.V. açık olmayınca rahat edemeyenler tanıyorum. Ne yazık ki çok azımız kitle iletişim araçlarının (mass media’nın) kontrol altında tutulduğunu ve hakikatlerin sadece küçük bir kısmının yayınlamasına izin verildiğini fark etti. Kitle iletişim araçları en büyük zihin kontrol silahlarındandır. İnsanlığın bilincini muazzam seviyelerde etkilerler. Şu an en tutucu bilim adamı bile Dünya’ya en fazla 50 yıl ömür verirken, medyada 1000 yıl sonra belki olabilecek buzul erimesinden bahsediliyor. Tamam belki hükümetlerin amacı panik yaratmamaktır diye kendimi rahatlatabilirdim. Ama bu çok fazla umursamaz boyutlara ulaştı. Yaşadığımız gezegeni düşüncesizce ve ısrarla yıkıyoruz. Çoğunlukta olan uykudaki bilinçler ne yaptıklarını bile bilmiyorlar. Ne zaman farkedecekler? Ölünce mi?
Bedeniniz ve bu yaşamınız evrenin müthiş bir lütfudur. An bu andır. Dem bu demdir. Hayatı birtakım diziler, talk-showlar uğruna ıskalamayın.
Ben şanslıyım. Cevat Şakir ile çok erken yaşta tanıştım. Halikarnas Balıkçısı’nın o insanı ruhunun ince tellerinden yakalayan kitaplarını, okumayı söktüğüm zamanlarda buldum. Mitoloji kavramı adeta beni kendine çekti. Dolayısıyla kendimi bildim bileli mitolojilerin içindeyim. İlk başta Yunan mitolojisiyle başlayan bu ilgi, yaşım ilerledikçe bütün dünyanın kadim medeniyetlerinin söylencelerini kapsamaya başladı. Şu an hepsini aynı yapbozun eşsiz parçaları olarak görüyorum.
Mitolojiler elbette kadim inanışlardır. Hurafe tanımını haketmeyecek derinliktedirler ve canlıdırlar. Günümüzde dahi bütün gizemleriyle yaşarlar. Psikanaliz, ruhbilimi tarihinde bilinç sıçramasına yol açmış bir disiplindir. Çünkü bilinç ve bilinçdışı kavramlarını gün ışığına çıkarmıştır. Jung, kolektif (ortak) bilinçdışından ve arketiplerden detaylıca bahsedip mitolojilerin canlılığını kanıtlamıştır. Mitolojiler bilinçdışının anahtarlarıdır. İnsanlar televizyon izlemek yerine ufak da olsa bir karşılaştırmalı mitoloji çalışması yapsalar; dinler ve varoluş arasındaki kayıp bağlantıyı tekrar keşfederler. Dinlerin dogmalardan arınması elzemdir. Dogma ölüdür hiç bir fayda sağlamaz. Ama mistik ve ruhsal deneyimlerin insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğine dair sağlam araştırmalar yapılmaktadır. Bu deneyimlerin zirvesi de aydınlanmadır.
Aydınlanma üstüne ne kadar fikir yürütülürse, deneyim o kadar gecikir ve karmaşıklaşır. Burda aydınlanmanın dinamizminden söz edecek değilim. Bahsetmek istediğim tek şey; ruhsal aydınlanma denilen deneyimin sizden uzakta olduğunu düşünmenize bir sebep yok. Onu göklere çıkartmanız için de bir sebep yok. Herkesin kendi aydınlanma deneyimi vardır ve kimse onu sizin yerinize yaşayamaz. Aydınlanma kısaca algımızdaki filtrelerin kalkması ve tüm varoluş ile birliği hissetmek, deneyimlemektir. “Aman ben yapamam” tarzındaki bir düşünce kendini yıkmaktır, mutsuzluktur, hastalıktır. Herkes aydınlanabilir ve aydınlanmalıdır. Gerçek anlam ondan sonra başlıyor çünkü. Kitlesel aydınlanma kapımızın eşiğindedir, yakın gelecektedir. Bence inceden kapalı kapılarınızı bu fikre ve deneyime açmaya başlayın, kalın duvarlarınızı biraz esnetin. Ancak aydınlandıktan sonra gerçekten ışığı görürsünüz ve gerçekten kim olduğunuzu bilebilirsiniz. Aydınlanma yoksa bilin ki hep içi boş egolar, zihnin vesveseleri ve mutsuzluk-huzursuzluk vardır.
Yurtdışında “Kill Your Television” (televizyonunu öldür) adlı bağımsız bir kampanya yürütülmektedir. Televizyon bir büyü makinasıdır ve beyninize kalbinizi unutması için büyü yapar. Ben size onu öldürün demiyorum. Ama hayatınızdaki yerini azaltmakla işe başlayabilirsiniz. Böylece zihin kontrolcülerine daha az prim vermiş olursunuz. Hem belki müthiş zenginlikteki gezegenimizde başka konulara ilgi duyup algınızı, birikiminizi genişletebilirsiniz. Kitap okumanın eşsiz zevkini hiç yaşamadıysanız bunu öğrenebilirsiniz. Çok şaşırtıcı olurdu ama belki meditasyonun eşsiz anlamına erişip onu hayatınıza entegre edebilirsiniz. Bulacağınız emin olun ki harikulade bir huzur ve mutluluk olacaktır. Ancak bundan sonra kolektif bilinçdışının meyvesi olan mitolojilerin gizli anlamlarına erişebilirsiniz.
Bu noktadan sonra söyleyeceklerimin boyutlarının farkındayım ve sorumluluğu alıyorum: Ahir zamana hoşgeldiniz. Büyük simya zamanına, büyük inisiyasyon zamanına hoşgeldiniz. Aydınlanma kitlelere sunuluyor. Bunu kaçırmanıza imkan yok. Çünkü bu tam da siz istediğiniz zaman başlıyor. İnsanoğlu binlerce yıllık sol beyin hakimiyetinden uyanıyor ve kalbini tekrar keşfediyor. Gözlerdeki, kulaklardaki ve kalpteki mühür kalkıyor. İster inanın, ister inanmayın. Mucizevi zamanlar geliyor. O zamanları görebilmenin anahtarı kalpte yaşamaktır. Baharın gelmesiyle doğaya eşlik edip siz de yeniden doğabilirsiniz.
PS: Sizinle dünyaya yüzyıllar boyunca neyin hükmettiğini anlamanız için
İlluminati’ye atfedilen bir yemini paylaşmak istiyorum. Gerçek veya yalan, günümüzde olan şeyleri bir bir anlatıyor. Ancak korkmanıza gerek yok. Çünkü, artık geçerliliği zayıfladığı için bu gizli akit, gizli olmaktan çıktı ve paylaşılıyor. Gücünüzü kuşandığınız için teşekkür ederim.
Gizli Akit
Bu öyle bir hülya olacak ki, çok geniş, onların algılarından kaçabilecek kadar geniş. Onu görebilenler deli olarak nitelendirilecek. Aramızdaki bağı görememeleri için birbirinden ayrı taraflar yaratacağız. Bu hülyayı canlı tutmak için berabermişiz gibi davranmayacağız. Hedefimize, üzerimize asla şüphe çekmeyecek şekilde yavaş yavaş ulaşacağız. Bu ayrıca onların gerçekleşen değişiklikleri görmelerini engelleyecek.
Bütünün tüm gizli yanlarını bildiğimizden, onların deneyimlerinin göreceli alanlarının üzerinde olacağız. Her zaman birlikte çalışacağız ve kan bağımız ve gizliliğimiz baki kalacak. Konuşanın kapısını ölüm çalacak. Aksini yaparmış gibi görünürken, ömürlerini kısa, zekalarını zayıf tutacağız.
Bilim ve teknolojideki bilgimizi güç algılanan yollarla kullanacağız, böylelikle asla neler olduğunu göremeyecekler. Yemekte ve suda, hatta havada, yumuşak metaller, yaşlandırıcılar ve yatıştırıcılar kullanacağız. Ne yana dönerlerse zehirlerle sarılmış olacaklar. Yumuşak metaller akıllarını yitirmelerine sebep olacak. Her birimimizle onlara bir şifa bulacağımıza söz vereceğiz, aynı zamanda onlara daha fazla zehir vereceğiz.Zehirler derilerinden ve ağızlarından emilecek, akıllarını ve üreme sistemlerini yok edecek. Böylelikle çocukları ölü doğacak ve biz bu bilgiyi gizli tutacağız. Bu zehirler onların etrafındaki herşeyin içinde gizlenmiş olacak; içtikleri, yedikleri, soludukları ve giydikleri. Bu zehirleri onların anlayamayacağı kadar ustaca verebilecek seviyede olmalıyız. Onlara zehirlerin iyi şeyler olduğunu eğlenceli imgelerle ve müziklerle öğreteceğiz. Aradıkları kişiler onlara yardım edecek. Onları da bizim zehirimizi vermeleri için kazanacağız.
Filmlerde bizim ürünlerimizin kullanıldığını görecekler, onlara alışarak büyüyecekler ve asla gerçek etkilerini bilmeyecekler. Çocuk doğurduklarında, çocuklarının kanına zehir enjekte edeceğiz ve bunu onlara yardım için yaptığımıza inandıracağız. İşe erken başlayacağız, daha zekaları gençken. Sevecekleri sevimli şeylerle çocuklarını hedef alacağız. Dişleri çürüdüğünde onları metallerle dolduracağız. Akıllarını öldürmesi ve geleceklerini çalması için.
Öğrenme yetileri etkilendiğinde, onları daha hasta yapan bir ilaç yaratacağız ki, daha fazla ilaç yaratabilmemiz için daha fazla hastalığa yol açsın. Gücümüzle onları uysal ve zayıf hale getireceğiz. Depresif, yavaş ve obez yetişecekler ve yardım için bize geldiklerinde onlara daha fazla zehir vereceğiz. Dikkatlerini para ve maddiyata çekeceğiz, böylelikle asla iç benlikleri ile iletişim kuramayacaklar. Zina, maddi zevkler ve oyunlar ile dikkatlerini dağıtacağız ki birlik olamasınlar.
Akılları bize ait olacak ve ne dersek onu yapacaklar. Reddederlerse, hayatlarına zeka-yokedici teknolojiler sokmanın yollarını bulacağız. Korkuyu silahımız olarak kullanacağız. Hükümetlerini biz kuracağız ve karşıtlarınınkileri de kuracağız. İki tarafın da sahibi biz olacağız. Amacımızı her zaman gizleyeceğiz ancak planımızı uygulamaya devam edeceğiz. Bizim için emek harcayacaklar ve onların çalışmalarıyla biz başarılı olacağız. Ailelerimiz onlarınkilerle asla karışmayacak. Kanımız her zaman saf olmalı çünkü tek yolu bu.
Bizim için uygun olduğunda onlara birbirlerini öldürttüreceğiz. Dogma ve din ile onları birlik olmaktan uzak tutacağız. Hayatlarının her yönünü kontrol altında tutacağız ve onlara neyi ve nasıl düşüneceklerini söyleyeceğiz. Kendi kendilerine yol gösterdiklerini düşünmelerine izin vererek onlara dostça ve nazikçe yol göstereceğiz. Onları kendi hiziplerimizle düşmanlığa kışkırtacağız. Üzerlerinde bir ışık parladığında onu ya alay ile ya da ölüm ile söndüreceğiz. Hangisi bize en uygun olursa.
Birbirlerinin kalplerini söküp atmalarını ve birbirlerinin çocuklarını öldürmelerini sağlayacağız. Amacımıza, nefreti müttefikimiz, kızgınlığı arkadaşımız olarak kullanarak ulaşacağız. Nefret onları büsbütün kör edecek, onları yönettiğimizi kendi çatışmalarından dolayı asla göremeyecekler. Tamamıyle birbirlerini öldürmekle meşgul olacaklar.
Kendi kanlarında nefes alacaklar ve bizce yeterli olana dek komşularını öldürecekler. Bunun bize büyük faydası olacak. Bizi görmeyecekleri için, bizi göremeyecekleri için. Onların savaşlarından ve onların ölümlerinden başarı elde etmeye devam edeceğiz. Bunu en büyük amacımıza ulaşana dek tekrar edeceğiz.
Onları imgeler ve seslere rağmen korku ve kızgınlık içinde yaşatmaya devam edeceğiz. Bunu başarmak için bütün gereçleri kullanacağız. Bu gereçler ki onların çalışmaları ile elde edilecek. Kendi kendilerinden ve komşularından nefret etmelerini sağlayacağız. Hepimizin tek olduğu ilahi gerçeğini onlardan hep saklayacağız. Bunu asla bilmemeliler. Renk'in bir hülya olduğunu asla bilmemeliler, hep eşit olmadıklarını düşünmeliler. Damla damla, damla damla hedefimize ilerleyeceğiz. Üzerlerinde tam kontrol elde edebilmek için topraklarını, doğal kaynaklarını ve varlıklarını alacağız.
Sahip olacakları az miktarda özgürlüğü çalacak yasaları kabul etmeleri için onları kandıracağız. Onları sonsuza kadar hapsetmek için bir para sistemi kuracağız, onları ve çocuklarını borçlu bırakacağız. Onları suçlamak, dünyaya farklı bir hikaye anlatabilmek için tüm medyaya sahip olacağız. Medyamızı bilgi akışını ve onların bizim hakkımızdaki duygularını kontrol etmek için kullanacağız.
Bize karşı ayaklanacak olurlarsa onları böcekler gibi ezeceğiz, keza onlar bu kadar bile değil. Hiçbir şey için yardım bulamayacaklar, silahları olmayacak. Planlarımızı uygulamak için içlerinden bazılarını üyemiz yapacağız. Onlara ebedi hayat vadedeceğiz, ama bizden olmadıklarından ebedi hayata asla sahip olamazlar. Yeni üyeler, uydurma törelerle yüksek medeniyet seviyesine ulaşabileceklerine inandırılacak. Bu gruplar gerçeği asla bilmeden bizden biri olduklarına inanacaklar. Bu gerçeği asla öğrenmemeliler yoksa hepsi bize karşı gelir.
Yapacakları işler için dünyevi şeylerle, büyük ünvanlarla ödüllendirilecekler. Ancak hiçbir zaman ölümsüz olamayacak, bize katılamayacaklar. Hiçbir zaman ışığa ulaşamayacak, yıldızlara seyahat edemeyecekler. Yüksek medeniyet seviyesine asla ulaşamayacaklar. Kendi türlerini öldürüyor olmaları yüksek aydınlanma seviyesine ulaşmalarını engelleyecek. Bunu asla bilmeyecekler.
Gerçek, onların yüzlerinde saklı olacak, çok yakın olduğu için ona odaklanamayacaklar, taa ki çok geç olana kadar. Oh evet, özgürlük hülyası çok yüce olacak ve onlar bizim kölemiz olduklarını asla bilemeyecekler. Herşey tamam olduğunda, onlar için yaratılmış olan gerçeklik onlara sahip olacak. Bu gerçeklik onların hapishanesi olacak. Kendi hayalleri içinde yaşayacaklar. Amacımıza ulaştığımızda yeni bir egemenlik çağı başlayacak. Onların akılları kendi inandıkları şeylerle bağlı olacak, o inanışlar ki, biz onları çok eski zamanlarda onlara kabul ettirmiştik.
Eğer bizimle eşit olduklarını öğrenirlerse, işte o zaman yok olacağız. Bunu asla bilmemeliler. Eğer birlik oduklarında bizi yenebileceklerini öğrenirlerse hemen harekete geçeceklerdir. Ne yaptığımızı asla ama asla öğrenmemeliler, eğer öğrenirlerse kaçacak hiçbir yerimiz olmaz, peçemiz düşerse ne olduğumuz kolayca görülebilir. Faaliyetlerimiz kim olduğumuzu açığa vurmuş olur ve bizi kolayca avlarlar. O zaman kimse bizi korumaz.
Bu belge, şimdiki ve gelecek tüm hayatlarımızı içinde yaşayacağımız gizli akittir. bu akit ki nesilleri ve ömürleri aşacak. Bu akit kanla, bizim kanımızla mühürlenmiştir. Biz, cennetten dünyaya gelmiş olanlar. Bu akdin varlığı asla ama asla bilinmemeli. Asla ama asla onun hakkında yazılmamalı ve konuşulmamalı. Onun üreteceği bilinç yaratıcının korkunç öfkesini üzerimize salar, geldiğimiz derinliklere atılır ve sonsuzluğun bittiği ana kadar orada kalırız.
Dilimize kazandırdığı için Ekşi Sözlük yazarı sarcastic’e teşekkür ediyorum. İngilizcesini merak ediyorsanız internette The Secret Covenant adıyla aratıp, çeşitli sitelerde bulabilirsiniz.
INDIGO © 2005 http://indigodergisi.com/
Telif ve kopyalama: Bu içerik, sayfa linki ve yazar ismi 'kaynak gösterilmek' suretiyle yayımlandığı tarihten '1 ay sonra' başka mecralarda kullanılabilir. Ticari alıntılar için tarafımızdan izin alınması yasal zorunluluktur. Sayfa linki içermeyen alıntılar veya bozuk (kırık) linkler, telif ve kopyalama kuralı ihlaline neden olmaktadır. Emeğe saygı amacıyla yazının bütünü kopyalamak yerine yazı linkinin, Facebook gibi sosyal medya alanlarında paylaşılmasını rica ediyoruz. Telif ve Kopyalama Kuralları | İletişim: indigo@indigodergisi.com
Yazar : Doruk Oğuz
.