1 Eylül 2012 Cumartesi

Friedensreich Hundertwasser


"Bir kişi tek başına düşlediğinde, bu yalnızca bir düştür.
Pek çok kişi beraber düşlediğinde, bu yeni bir gerçekliğin başlangıcıdır."

Gustav Klimt ve Antoni Gaudi den haylice esinlenen Hundertwasser “Yaşam Alanlarımızdaki Engebeli Zeminlerin Ayaklar İçin Melodi” olduğunu söyler.


Hundertwasser 1928'de viyana'da doğmus, şubat 2000'de ölmüştür.

Asıl ismini (Stowasser) içindeki sto slovanca'da 100 anlamına geldiğinden almancası olan hundert ile değiştirmiş ve "Hundertwasser" adini 1949'da almış, yine bu yıl, ömrü boyunca sürecek olan sık ve yoğun gezilerine başlamıştır. Resmin yanı sıra, çevre, barış, ekolojiye uyumlu mimarlık gibi konular başlıca ilgi alanlarını oluşturmuş, yaşamı boyunca bu konularda birçok aktiviteye katılmış, eserlerinde de bu konuları yansıtmıştır.

Binaların doğaya ve insana uyumlu olması gerektiğini savunmuş, tasarımını yaptığı binalarda da bunu yansıtmıştır. Hundertwasser, derimiz, giysilerimiz, içinde yaşadığımız evler, sosyal çevremiz ve kimliğimiz, ve global çevre olarak 5 deri katmanına sahip olduğumuz fikrini ortaya atar; bu nedenle binalar, insanin yapısına ve doğal gereksinimlerine uymalıdır. Doğada hiçbir şeyin kati ve düz çizgileri olmadığından hareketle ve alışık olduğumuz düz duvar ve yerlerin, mimarların insan doğasına uymayan bir icadı olduğunu söyleyerek, binalarının gerek duvarlarını, gerek içini çeşitli engebeler, yamru yumruluklarla donatmış, her yerini rengarenk mozaiklerle kaplamış, mümkün olduğu kadar çok bitki ve kendi deyimiyle "ağaç kiracılar" yerleştirmiştir. Viyana şehri yönetiminin girişimiyle inşa edilen ve "ekolojik bir bina" olması amaçlanan Hundertwasser hause, ilk mimari projesidir, 1983 ile 1985 arasında yapılmıştır. Tasarımını Hundertwasser yapmış olmakla birlikte, mimarı Peter Pelikandır. Son derece sevimli, eğlenceli, rengarenk, asimetrik bir binadır, sanki Gaudi'nin binalarının daha naif, daha renkli ve oyuncu bir versiyonu gibi gözükür. Binanın teras ve balkonlarına çok sayıda bitki ve ağac dikilmiştir, ağaçlarn sayısı 200'un üzerindedir


Hundertwasser 1980'de Viyana Alserbachstrasse’de bulunan bir binanın sakinlerine yazdığı bir mektupta yapılarda ağaç kullanmanın bazı avantajlarını şöyle sıralamıştır:

-Ağaç kiracılar, pencereden dışarıya doğru büyüyen ağaçlar, çok uzaktan görülebilir ve çoğu insanın yararınadır.
-Ağaç kiracılar oksijen üretir.
-Ağaç kiracılar, şehirde evlerde nemi azaltarak iklimi düzenler. Baş ağrılarını azaltır, daha fazla huzur getirir.
-Ağaç kiracılar, mükemmel bir çöp arıtma ve çöp süzme sistemidir. Özellikle, elektrikli süpürgelerle bile emilemeyen toksik atıklar, ağaç kiracıların bulunduğu alanda geniş bir şekilde etkisiz hale getirilir ve uzaklaştırılır. Ev kadınlarının dairelerinde daha az atıkları olacaktır.
-Caddenin gürültüsü önemli ölçüde azalacak ve yatay binalar arasında bir eko etkisi yaratarak sesi boğacaktır.
-Ağaç kiracılar kısmi bir perde görevi yapar ve güvenlik hissi verir.
-Ağaç kiracılar için birkaç metreküp toprak gerekecektir. Büyük ağaçlar olamayacaklardır, gölge sağlama kapasiteleri sınırlı olacağından güneş ve ışık eve rahatça girebilecektir, özellikle de kışın yaprakları döküldüğünde. Örümcekler ve karıncalar konusunda endişeye gerek yok, onlar ağaçlarda yaşamazlar. Fakat ne güzel bir durum ki kelebekler ve kuşlar gelecek, güzellik ve keyifli bir yaşamın kaynağı olacak; insana kendi evinde bir parça doğayla bir arada yaşama olanağı sağlayacaktır.

Hundertwasser, pek çok insanin binaların duvarlardan oluştuğu iddiasının aksine, binaların pencerelerden oluştuğunu söyler. Pencere diktatörlüğünden ve pencere haklarından bahseder. Değişik binaların pencerelerinin değişik ırklardan oluştuğuna ve kimi zaman ayni sokağa bakan pencereler arasında ırksal bir ayrım olduğu iddiasındadır. Hatta ırkçılıkla ilgili tüm kavramları bir sokağa bakan pencereler arasında (belki de analoji yaparak) açıklar. Bu ırksal ayrımın ve nefretin sona ermesi gerektiğini söyler. Her insanin penceresinden sarkıp hayati kucaklamaya ve elinin yetişebildiği noktaları boyamaya, kendini tüm sokağa ifade etmeye hakki vardır. Böylelikle herkes o özgür pencereden, içeride yasayan özgür, baskıdan kurtulmuş, standartların dışına çıkmış insanı görebilir.

Derlenmiştir...

.