Çevre kirliliği açısından 110 gram pişmiş kuzu et yemek orta büyüklükte bir otomobille 21 km yol gitmeye eşit. Aynı miktarda sığır eti yemek ise bu yolun yarısı kadar.
-Ve işte karşınızda geleceğin yiyeceği: Böcek
İklim değişikliği tehdidi sadece gazla ve petrolün yanmasıyla değil, metan gazı çıkaran hayvanlarla ve o hayvanların dünyanın her yerinde orta sınıfın akşam yemeği mönüsünde yer alan etlerinin üretim zinciri ile de ortaya çıkıyor. Washington’daki kâr amacı gütmeyen Environmental Working Group’un araştırmalarına göre kuzu doğaya en çok karbon yayan hayvan.
Environmental Working Group, her yiyeceğin ‘beşikten mezara’ kadar karbon alanını hesapladı. Çalışmalara göre, diğerlerine nazaran en çok karbon yayan hayvan olan kuzu, yediği her bir kilo için 40 kilo karbondioksit üretiyor. Kuzudan sonra en çok karbon üreten hayvan, her kilo için 27 kilo emisyonla yine geviş getirenlerden sığır. Grubun üst düzey analisti Hamerschlag bu konuda, haftada dört kez biftek yiyen bir ailenin 3 ay arabanızla yol katetmiş kadar çevre kirliliğine sebep olduğunu belirtiyor.
Portland ile ortalaşa yürütülen analizler, hayvan yemlerinde kullanılan tarım ilaçları ve suni gübrelerini, çiftlik hayvanı satışındaki artışı, bunun sürecini, taşınmasını ve yemek haline gelmesini kapsıyor. Kalanlar arasındaki imhalar bile hesaba katılıyor.
Aynı kriterler çiftlik balıkları, tahıl, süt ürünleri ve sebzeler için de uygulanıyor. Şaşırtmayan sonuç ise etin, dikkate alınan hemen hemen bütün kategoriler arasında en suçlu yiyecek olarak yerini alması. George Orwell’ın “Animal Farm”ındaki gerçek ise yenilebilir canlıların eşit olmadığı.
-Geleceğin yemekleri “Böcek pizza, Böcek döner ve Böcek burger” mi?
Dünyada açlık sınırında yaşayan bir milyar insan, imtiyazlı sınıflar için en temel ihtiyaçlardan feragat edilmemesi gerektiğinin en önemli hatırlatıcısı.
Lüksü seçme hakkına sahip olanlar için, farklı yiyeceklerin – mercimekten kuzu pirzolasına kadar – çevreyi, küresel ısınmaya karşı mücadeleyi ve insan vücudunu nasıl etkilediği konusunda araştırmalar ve analizler yol gösterici olabilir.
Mesela 90 sayfalık, tat tomurcuklarının ne istediği ile vicdanın ne istediği arasında kişisel konfor alanını belirlemeye yardım eden "A Meat Eater's Guide to Climate Change and Health" bu konuda iyi bir el kitabı.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, tüketilen gıdaların insan vücuduna ve çevreye etkisi üzerine geniş kapsamlı bir bakış açısı sağlıyor. Yiyeceğin kaygısız tüketimi günleri geçmişin parçası olarak kaldı. Özellikle et sevenler için.
-Lezzette fusion mutfak farkı;
Diğer yandan; Hollanda, Wageningen Üniversitesi'nde yapılan deneyde 200 kişi, solucan ve böceklerle hazırlanmış yemekleri tattı. Sonuçlar beklenmedik şekilde olumlu...
AB raporlarına göre 2050 de 9 milyar kişinin protein ihtiyaçlarının karşılanması gerekecek. Alışık olduğumuz kaynaklar bunun için yeterli değil. Yani bu türden görüntülerden irkilmemek için az zamanımız var!
Hollandalı bilim insanları gittikçe kalabalıklaşan dünyada et fiyatlarının yükselmesiyle protein ihtiyacımızı böceklerden karşılamamızın hem çevre hem de vücudumuz için sağlıklı olacağını savunuyor. Bu bağlamda Wageningen Üniversitesi’nde düzenlenen bir deneyde, 200 kişilik bir gönüllü grubu, solucan ve çekirgeyle hazırlanmış yemeklerden tattı.
Araştırmayı yöneten Arnold van Huis, “Gelecekte bir Big Mac’in Bağlantıları Yalnızca Üyelerimiz Görebilir Lütfen Üye Olun Ya Da Üyelik Bilgilerinizle Giriş Yapın 120 euro’yu (yaklaşık 255 TL) bulurken bir Bug Mac’ın (Böcekli hamburger) fiyatı 12 euro (yaklaşık 25.5 TL) olacak” diyor. Van Huis’in neden böcek yemeye başlamak zorunda kalacağımızı anlattığı öğrenciler pek ikna olmuşa benzemiyor. Seminer sonrası öğrencilerin denemesi için açılan büfenin şefi Henk van Gurp, bu lezzetli yemekler arasında çekirgeli sigara böreği, buffalo kurtlu-çikolatalı kek ve Fransız mutfağının nadide tatlarından kiş loren (quiche lorraine) olduğunu açıklıyor. Fakat bu tuzlu tart türünün içinde et değil solucan var.
-Sorun, aslında çok şirin olmalarına rağmen pis olduklarını düşünmek..!
Öğrencilerin büfedeki farklı tatları tüketmeleri fazla vakit almıyor. Araştırmacılar sonuçlardan memnun. Deneklerden Walinka van Tol, kurtlu ve çikolatalı keki tatmadan önce tedirgin olduğunu, yedikten sonraysa lezzetli bulduğunu söylüyor. Buna rağmen üniversitenin entomoloji (böcek bilimi) uzmanı Marcel Dicke, Batılı toplumların böcek yemekle ilgili endişelerinin kurtçukları çikolata içinde saklamakla giderilemeyeceğini söylüyor: “Problem insanların çekirge, solucan veya akrep gibi böceklerin pis olduğuna kanaat getirmelerinden kaynaklanıyor. Bu bakış açısını Fear Factor gibi programlarda görüyoruz.”
Dicke, AB raporlarına gönderme yaparak, 2050’de 9 milyar kişinin protein ihtiyaçlarının karşılanması gerekeceğini hatırlatıyor. “Bu koşullar altında da, ya daha az et Bağlantıları Yalnızca Üyelerimiz Görebilir Lütfen Üye Olun Ya Da Üyelik Bilgilerinizle Giriş Yapın ya da farklı bir protein kaynağını değerlendirmek zorunda kalacağız” diyor.
-Neden böcek yeme zevkimiz gelişmemiş?
Böcekler iyi bir protein kaynağı, yağ oranı düşük, üstelik daha az masraf ve emekle daha çok sayıda yetiştirilebiliyor. Wageningen’de yapılan araştırmalar, 10 kilogram yemle 6-8 kilogram ‘böcek eti’ elde edilebilirken, aynı miktar yemle sadece 1 kilogram normal et sağlanabiliyor.
Ayrıca böcekler doğada bol, daha az sera gazı üretiyorlar ve insanları etkileyebilecek hastalık barındırmıyorlar. Aslında bu, o kadar yeni bir alışkanlık da olmayacak. Van Huis’e göre Meksika’da 500, Afrika’da 250 ve Çin’de 180 farklı tür böcek, yerel mutfakların doğal birer parçası.
.