Pasifik Okyanusunda bazı izole adalarda ilginç bir inanış var: "Kargo Dini". Bu dine mensuplar hasırdan, ağaçtan ve çevrelerinde bulunan diğer malzemeleden uçak, araba, havalaanı ve kontrol kulesi yapıyorlar. Yaptıkları maketlere, pistlere ve binalara ilk önce tapıyorlar sonra da "kargo"yu beklemeye beklemeye başlıyorlar.
İkinci Dünya savaşı sırasında Pasifik Okyanusundaki bir çok ada askeri üs olarak kullanılmış. Oralarda oturan yerliler hayatlarında ilk defa fabrikada üretilmiş mallar görmüşler.Bir çok yemeği ilk defa uçakların getirmesi ile tanımışlar, hayatlarında belki ilk defa bolluk yaşamışlar.Savaş sonrası adalardan bütün askerler çekilince kargo akışı da kesilmiş. Önceden hayatlarında hiç görmedikleri bu "kargo"lar yani mallar yerlilerin öylesine hoşlarına gitmiş ki sonraki nesillere de aktarmışlar : bir grup adalı savaştan 66 sene sonra adalarda samandan pistler, havaalanı kontrol kuleleri ve uçaklar yaparak halen ufku tarıyorlar. Halen umutla "kargo"'yu bekliyorlar.
KARGO "CARGO" Kültleri
Sosyal antporolojide özel olarak Mali-nezya'da, batı kültürüyle temastan sonra ortaya çıkan dini hareketlere ve batı teknolojisini büyü yardımıyla elde etme çabalarına kargo kültleri adı verilir. Genel anlamıyla ise, ilkel toplulukların sömürge döneminde, görünüşte maddi servet ve teknik araçlara, gerçekteyse statü ve iktidar elde etmeye yönelik girişimlerine bu ad verilir. Sosyal değişmeye cevap olarak ortaya çıkan kargo kültleri, muhtemelen sözkonusu toplumlarda modern anlamdaki ilk sosyal kurumlardır.
Kargo kültleri terimi 1935'lerden itibaren Yeni Gine ve Malinezya'daki sömürge karşıtı hareketleri tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Terim, Pidgin (Fiji) dilinde "kargo" (yük) kelimesinin bozulmuş, şekli olankago'dan gelmektedir. Bu hareketler önceleri batılı antropologlarca "akıldışı", "histeri belirtileri" ve "çılgınlık" olarak nitelenirken, 1950'lerden sonra onların Batı toplumuyla vuku bulan "travmatik bir kültür temasına verilmiş akli bir cevap" olduğu öne sürülmüştür. Bu hareketler ve âyinler, Batılı zihniyet ve mantığa taban tabana zıt geleneksel bir odaktan kaynaklanan kendilerine özgü bir mantığa sahiptirler. Dolayısıyla, batı kültürü ve tekniğinin (ve askeri gücünün) istilasına uğrayan ülkelerde baş gösteren Batı karşıtı hareketlerin bir türü sayılabilirler. Fakat onlar siyasi olmaktan çok dini-kültürel bir yapıya sahiptirler.
Kargo kültlerinin "nasıl" ve "neden" ortaya çıktıkları konusuna geçmeden önce onların başlıca özelliklerini görelim:
a) Kargo kültleri çoğunlukla bir peygamber tarafından kurulur ve yönetilir.
b) Peygamberlerin çoğu, sıradan eğitilmemiş insanlardır.
c) Kargo kültlerinin tamamı Avrupalı bir iz taşırlar. Çünkü onlar kendilerine mahsus ayin ve inançlara sahiplerse de "ordu", "hükümet" ve "büro" gibi batılı kurumların ele geçirilmesini amaçlamaktadırlar.
d) Yeni batılı inançlar eski yerel inançlar üzerine aşılanmıştır.
e) Hepsi de çok yakın bir gelecekte ve maddi bir şekil altında miV/enmH/n'un, yani bin yılının kendilerine dünyada bir cennet getireceğine inanır. Bu inanç, dünyanın sonu ile ilgili diğer bir inançla birleşir. Dünyanın sonu Avrupalıların da sonu olacaktır. O gün siyahlar beyaz, beyazlar siyah renge dönüşecek ve ekonomik-sosyal-siyasi konumları yer değiştirecektir.
f) Kültler daima evler, jet uçakları ve havaalanlarının yapımı gibi organize edilmiş sosyal faaliyetlerle karakterize edilmiştir.
g) Bu kültler hemen daima ekonomik bakımdan azgelişmiş, yalnız yaşayan, siyasal bir lidere sahip olmayan ve beyazların yönetimine başlangıçta şiddetli bir direniş göstermeyen bölgelerde ortaya çıkmaktadır.
h) Hemen daima yerlilerin misyonerlerce Hıristiyanlaştınldığı yerlerde kendisini göstermiştir.
Kargo kültleri neden ve nasıl ortaya çıkmıştır?
Neden ortaya çıkmıştır sorusuna şöyle cevap verilebilir: Beyaz Avrupalılar kendilerinden çok uzakta ve çok farklı dinamikleri olan bir topluma egemen oluyorlar ve kendi değerlerini, yaşama biçimlerini, idari ve hukuki kurumlarını orada yerleştirmek istiyorlar. Yerli halk bu düzenlemelere "muhtaç" ve aşağı bir ırk olarak görüldüğünden, beyazların elindeki servet, teknik imkânlar ve askeri silahlan siyahlarla paylaşması düşünülemez. Yerlilerin kafasında teknolojik donanım ve iktidar, beyazlarla özdeşleşmiş, kendilerinin bunlara sahip olmaları ise tamamen ütopik bir hedef durumuna gelmiştir. Yukarıda sayılan özelliklerinden ötürü, batılı hayat tarzının doğurduğu sorunları kendi sorunları olarak benimseyip onlara çözüm getirecek sosyal kurumlardan, örneğin kurumlaşmış bir bilgi geleneğinden, yoksun olduklarından bu toplumlar, beyazlarla aralarındaki uçurumu kapatmak, onların tekelindeki maddi güç ve servetten istifade etmek ve onların meşru statülerini ele geçirmek için çok farklı bir yol seçiyorlar. Batılıların ellerinde gördükleri bu ürünlerin radyo, telsiz, otomatik tabanca vb. hangi sosyo-ekonomik zeminde, kendilerinden ne kadar farklı bir dünya görüşü altında geliştirildiğini göremediklerinden, bu cihazlara bakışları bilimsel/deneysel değil, mitolojik/dini bir forma bürünmüştür. Bildikleri tek açıklama formu mitolojik/dini form olan yerliler, bu cihazlar ve zenginliği, bugün azgelişmiş ülkelerin yaptığı gibi, ekipman sağlanması, eğitimin yaygınlaştırılması, kaynak yaratılması gibi deneysel/bilimsel yoldan değil, büyü-sel/dini yoldan elde etmeye çalışmışlardır. Bu amaçla örneğin, mekanik aletlerin tahtadan taklitlerini yapıp dua okumak ya da ayin yapmak suretiyle "kargo"ların mucizevi bir şekilde kendilerine ulaşmasını beklemişlerdir.
Peki kargo neden bu kadar önemli olmuştur yerli halk için?
Zira onlar beyazların zenginliğinin ve teknik cihazlarının okyanustan büyük yük gemileriyle geldiğine şahit olmuşlardır. Durum basit olarak şöyle tasarlanabilir. Yerliler beyazları kulübelerinde boş boş otururken (fakat kendileri çalışmak zorundadırlar) ve ellerindeki kutuya bir şeyler söylerken görmektedirler. Derken kısa bir süre sonra bir gemi ya da uçak çıkagelmekte ve "kargosunu beyazlara teslim etmektedir. Batılılar gibi rasyonel bir açıklama formuna sahip olmayan Malinezyalılar, kulübede gördükleri adamın kutuya dua benzeri bir şeyler söylediğine ve bu suretle büyü yaptığına kanaat getirmekte, bunun üzerine onlar da büyü yaparak gemiler ve uçaklar dolusu kargonun kendilerine ulaşacağına inanmaktadırlar.
Kargo kültleri çok genel bir anlamda batıya karşı protesto, yani milliyetçilikle ve mülenatyanizm ile akraba sayılabilir. Bu en geniş anlamında Kızılderililerin atalarının ruhlarını yardıma çağırdıkları Hayalet Dansı ve İslâm'daki Mehdilikle bazı paralellikler gösterir/Konunun, tarih içinde Batıyla sık sık temas etmiş bulunan İslâm toplumları ve özellikle Türkiye için ne önem arzettiği sorulabilir haklı olarak. Bununla birlikte kargo kültlerinin teknolojik araçlara "ataları tarafından torunları kullansın diye cennette imal ettikleri" kendilerinden ve onları Batılıların gaspettiği görüşüyle, modernizmin etkisindeki müs-lümanlar teknolojik buluşların Kur* an* da yer aldığı, ya da onların peygamberler tarafından kurulup insanlara bırakıldığı, fakat zamanla bu mirasın Batıhlarca çalındığı gibi görüşleri arasındaki çarpıcı benzerlik gözden kaçırılmamalıdır. Kargo kültleri, son üçyüz yıldır batılı olmayan toplumların karşılaştığı toplum ve kültür değişmesi sorunlarından biridir. Bununla beraber bazı kendine has özellikleri Malinowski'nin,yapısal-işlevsel açıklamalarına bağlanmış olan sosyal antropolojide geniş tartışmalara ve sorunlara yol açmıştır.
.