Bir inanışa göre, 7. yüzyılda dünya üzerindeki en güçlü krallardan biri olan Hindistan rajası (kralı) Balhait, bir Brahman rahibi olan Sissa’dan, kendisi için zekâya dayanan bir oyun tasarlamasını ister.
Raja, diğer oyunlarda kullanılan zarların, yani şansın, bu yeni oyunda kullanılmamasını ve öngörüye, dikkate, sabra, zihinsel dayanıklılığa, analitik ve mantıksal çıkarımlara dayanan bir oyun arzuladığını açıklamıştır.
Hükümdarın ne istediğini iyi anlamış olan Sissa, satranç oyununu sunar Balhait’e.
Bu oyunun kusursuz bir savaş simülasyonu olduğunu hemen fark eden raja Sissa’yı ödüllendirmek ister.
Rajanın önerdiği paha biçilmez mücevherleri ve kumaşları reddeden Sissa, yaratıcılığını bir kez daha gösterir ve kraldan şöyle bir ödül ister:
Satranç tahtasının bir köşesinden başlayarak, bir kareye bir pirinç, ikinciye bunun iki katı, üçüncü kareye ikinci karedekinin iki katı ve her yeni kareye bir öncekinin iki katı pirinç tanesi konarak kendisine hediye edilmesini söyler.
Bu hesapla son kare, hesaplanamayacak kadar büyük bir sayıda pirinç tanesi hak etmektedir.
Raja, matematikçilerin bile çaresiz kaldığı bu hesap sonunda, üstün zekalı Brahman rahibine bir kere daha hayran kalır.
Sissa'ya verilecek pirinç sayısını hemen yazalım: 18 446 744 073 709 551 615.
Hesabı basitleştirmek için, bu sayıyı yüz milyonlar basamağına yuvarlarsak, ≈ 18 446 744 073 000 000 000 tane pirinç eder.
Şimdi bu sayıda pirincin ağırlığını anlamak için, basit bir hesap yapalım.
Yuvarlak hesap yapabilmek için 100 pirincin 1 gram geldiğini varsayalım. (Gerçekte daha az pirinç gerekir.) 1kg = 1000gr ve 1ton=1000kg olduğuna göre, 1 kg pirinç için 100.000 pirinç gerekir. 1 ton pirinç için 100.000.000 pirinç gerekir. (*) daki pirinç sayısını buna bölersek, rahibin kaç ton pirinç alacağını bulabiliriz: 18 446 744 073 000 000 000 : 100 000 000 = 184 467 440 730 Ton.
Hesabı kolaylaştırmak için aldığımız yuvarlak sayılar yerine gerçek değerleri koyduğumuzda, Sissa'nın alacağı pirincin 184 milyar tondan çok daha fazla olduğunu göreceğiz.
Bu kadar pirinç ne kralın deposunda ne de ülke sathındaki depolarda var olabilirdi. Böyle bir depo olsaydı, rahibin onları taşıyabilmesi için 20 tonluk kamyonlardan yaklaşık 10 milyar tane kamyona gerekseme duyacaktı. Henüz bu gün bile bu kadar kamyon üretilemedi...
Problem, matematik derslerinde gördüğünüz ıraksak serilerle ilgilidir. Pozitif terimli bir ıraksak serinin kısmi toplamlar dizisinin limiti sonsuza gittiği için, rahibin satranç tahtasının karelerine konulacak pirinç tanelerinin sayısı çok büyük bir hızla artmaktadır.
Satranç adı, Sanskritçe dilindeki “Chatarunga” (bir ordunun dört kolu - Swastika) sözcüğünden gelir.
Oyun, ticaret ve savaşlar vasıtasıyla diğer toplumlara da kısa sürede ulaşmış, Hindistan’dan İran’a, İran üzerinden Araplara, Arapların Avrupa’ya yaptıkları akınlar sonucu ise İber yarımadasından başlayarak tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
Avrupa’da başlangıçta bir elit hobisi olarak görülse de, oyun Rusya’da halk tarafından hemen benimsendi. Bu ilgi bugün bile sürüyor ve Ruslar yediden yetmişe severek satranç oynuyor. Karpov, Kasparov gibi dünyanın en önemli satranç ustalarının bu topraklardan çıkmasına, biraz da bu yoğun ilgi nedeniyle şaşırmamak lazım.
-Chaturanga / Satranç tarihçesi
Satranç, MÖ 6. yüzyılda Hindistan'da ortaya çıktı.
MS 10. yüzyıla gelindiğinde tüm Asya'ya, Ortadoğu ve Avrupa'ya yayılmıştı.
En geç 15. yüzyıldan itibaren Avrupa'da soylular arasında çok popüler bir oyun haline geldiğinden "kraliyet oyunu" olarak anılmaya başlandı.
Kurallar ve dizilişler zaman içerisinde çeşitli değişiklikler gösterdi ve 19. yüzyılda bugünkü standart halini aldı.
20. yüzyıl Avrupa'sında toplumun entelektüel üst tabakaları arasında yayıldı ve dünyanın en popüler oyunlarından biri haline geldi.
Oyunun îcâdı konusunda birkaç efsâne mevcuttur. Bunlardan biri 'pirinç tanesi efsanesi'dir.
6. yüzyıldan beri satranç Îran'da bilinmektedir.
Buradan 7. yüzyılda İslâm'ın yayılışıyla birlikte Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'da yayılır.
Endülüs Emevîleri, İtalya, Bizans İmparatorluğu ve Rusya yoluyla oyun, 9. ilâ 11. yüzyıllar arasında Avrupa'nın diğer yerlerine yayılır.
Burada bir yandan şövalyelerin yedi yiğit erdeminden sayılırken diğer yandan kilise tarafından uygun bulunmuyordu.
15. yüzyılda oyun kuralları belirleyici şekilde değişir. Bu yüzyıldan sonra bugün oynanana benzeyen modern satrançtan bahsedilebilmektedir.
Bilgisayarların icadı ile birlikte 20. yüzyılın sonunda iyi satranç oynayabilen satranç programları piyasaya çıktı. Bu programlardan bazıları günümüzde dünya şampiyonları seviyesinde oynayabilmektedirler.
*Derleme
.