23 Mayıs 2013 Perşembe

KARGO Dini


Pasifik Okyanusunda bazı izole adalarda ilginç bir inanış var: "Kargo Dini".  Bu dine mensuplar hasırdan, ağaçtan ve çevrelerinde bulunan diğer malzemeleden  uçak, araba, havalaanı ve kontrol kulesi yapıyorlar. Yaptıkları maketlere, pistlere ve binalara ilk önce tapıyorlar sonra da "kargo"yu beklemeye beklemeye başlıyorlar.

İkinci Dünya savaşı sırasında Pasifik Okyanusundaki bir çok ada askeri üs olarak kullanılmış. Oralarda oturan yerliler hayatlarında ilk defa fabrikada üretilmiş mallar görmüşler.Bir çok yemeği ilk defa uçakların getirmesi ile tanımışlar, hayatlarında belki ilk defa bolluk yaşamışlar.Savaş sonrası adalardan bütün askerler çekilince kargo akışı da kesilmiş. Önceden hayatlarında hiç görmedikleri bu "kargo"lar yani mallar yerlilerin öylesine hoşlarına gitmiş ki sonraki nesillere de aktarmışlar : bir grup adalı savaştan 66 sene sonra adalarda samandan pistler, havaalanı kontrol kuleleri ve uçaklar yaparak halen ufku tarıyorlar. Halen umutla "kargo"'yu bekliyorlar.


KARGO "CARGO" Kültleri

Sosyal antporolojide özel olarak Mali-nezya'da, batı kültürüyle temastan sonra ortaya çıkan dini hareketlere ve batı tek­nolojisini büyü yardımıyla elde etme çabalarına kargo kültleri adı verilir. Genel an­lamıyla ise, ilkel toplulukların sömürge döneminde, görünüşte maddi servet  ve teknik araçlara, gerçekteyse statü ve ikti­dar elde etmeye yönelik girişimlerine bu ad verilir. Sosyal değişmeye cevap olarak ortaya çıkan kargo kültleri, muhtemelen sözkonusu toplumlarda modern anlamda­ki ilk sosyal kurumlardır.

Kargo kültleri terimi 1935'lerden itiba­ren Yeni Gine ve Malinezya'daki sömür­ge karşıtı hareketleri tanımlamak amacıy­la kullanılmıştır. Terim, Pidgin (Fiji) dilin­de "kargo" (yük) kelimesinin bozulmuş, şekli olankago'dan gelmektedir. Bu hare­ketler önceleri batılı antropologlarca "akıldışı", "histeri belirtileri" ve "çılgınlık" olarak nitelenirken, 1950'lerden sonra onların Batı toplumuyla vuku bulan "travmatik bir kültür temasına verilmiş akli bir cevap" olduğu öne sürülmüştür. Bu hare­ketler ve âyinler, Batılı zihniyet ve mantı­ğa taban tabana zıt geleneksel bir odak­tan kaynaklanan kendilerine özgü bir mantığa sahiptirler. Dolayısıyla, batı kül­türü ve tekniğinin (ve askeri gücünün) isti­lasına uğrayan ülkelerde baş gösteren Ba­tı karşıtı hareketlerin bir türü sayılabilir­ler. Fakat onlar siyasi olmaktan çok dini-kültürel bir yapıya sahiptirler.

Kargo kültlerinin "nasıl" ve "neden" orta­ya çıktıkları konusuna geçmeden önce on­ların başlıca özelliklerini görelim:

a) Kargo kültleri çoğunlukla bir peygam­ber tarafından kurulur ve yönetilir.
b) Peygamberlerin çoğu, sıradan eğitil­memiş insanlardır.
c)  Kargo kültlerinin tamamı Avrupalı bir iz taşırlar. Çünkü onlar kendilerine mahsus ayin ve inançlara sahiplerse de "ordu", "hükümet" ve "büro" gibi batılı ku­rumların ele geçirilmesini amaçlamakta­dırlar.
d) Yeni batılı inançlar eski yerel inanç­lar üzerine aşılanmıştır.
e)  Hepsi de çok yakın bir gelecekte ve maddi bir şekil altında miV/enmH/n'un, ya­ni bin yılının kendilerine dünyada bir cen­net getireceğine inanır. Bu inanç, dünya­nın sonu ile ilgili diğer bir inançla birleşir. Dünyanın sonu Avrupalıların da sonu ola­caktır. O gün siyahlar beyaz, beyazlar si­yah renge dönüşecek ve ekonomik-sosyal-siyasi konumları yer değiştirecektir.
f) Kültler daima evler, jet uçakları ve ha­vaalanlarının yapımı gibi organize edil­miş sosyal faaliyetlerle karakterize edil­miştir.
g)  Bu kültler hemen daima ekonomik bakımdan azgelişmiş, yalnız yaşayan, siya­sal bir lidere sahip olmayan ve beyazların yönetimine başlangıçta şiddetli bir direniş göstermeyen bölgelerde ortaya çık­maktadır.
h) Hemen daima yerlilerin misyonerlerce Hıristiyanlaştınldığı yerlerde kendisini göstermiştir.


Kargo kültleri neden ve nasıl ortaya çık­mıştır?

Neden ortaya çıkmıştır sorusuna şöyle cevap verilebilir: Beyaz Avrupalılar kendilerinden çok uzakta ve çok farklı di­namikleri olan bir topluma egemen olu­yorlar ve kendi değerlerini, yaşama biçim­lerini, idari ve hukuki kurumlarını orada yerleştirmek istiyorlar. Yerli halk bu dü­zenlemelere "muhtaç" ve aşağı bir ırk ola­rak görüldüğünden, beyazların elindeki servet, teknik imkânlar ve askeri silahlan siyahlarla paylaşması düşünülemez. Yerli­lerin kafasında teknolojik donanım ve ikti­dar, beyazlarla özdeşleşmiş, kendilerinin bunlara sahip olmaları ise tamamen üto­pik bir hedef durumuna gelmiştir. Yukarı­da sayılan özelliklerinden ötürü, batılı ha­yat tarzının doğurduğu sorunları kendi so­runları olarak benimseyip onlara çözüm getirecek sosyal kurumlardan, örneğin ku­rumlaşmış bir bilgi geleneğinden, yoksun olduklarından bu toplumlar, beyazlarla aralarındaki uçurumu kapatmak, onların tekelindeki maddi güç ve servetten istifa­de etmek ve onların meşru statülerini ele geçirmek için çok farklı bir yol seçiyorlar. Batılıların ellerinde gördükleri bu ürünle­rin radyo, telsiz, otomatik tabanca vb. hangi sosyo-ekonomik zeminde, kendile­rinden ne kadar farklı bir dünya görüşü al­tında geliştirildiğini göremediklerinden, bu cihazlara bakışları bilimsel/deneysel değil, mitolojik/dini bir forma bürünmüş­tür. Bildikleri tek açıklama formu mitolo­jik/dini form olan yerliler, bu cihazlar ve zenginliği, bugün azgelişmiş ülkelerin yap­tığı gibi, ekipman sağlanması, eğitimin yaygınlaştırılması, kaynak yaratılması gi­bi deneysel/bilimsel yoldan değil, büyü-sel/dini yoldan elde etmeye çalışmışlar­dır. Bu amaçla örneğin, mekanik aletle­rin tahtadan taklitlerini yapıp dua oku­mak ya da ayin yapmak suretiyle "kargo"ların mucizevi bir şekilde kendilerine ulaş­masını beklemişlerdir.

Peki kargo neden bu kadar önemli ol­muştur yerli halk için?

Zira onlar beyazla­rın zenginliğinin ve teknik cihazlarının ok­yanustan büyük yük gemileriyle geldiğine şahit olmuşlardır. Durum basit olarak şöyle tasarlanabilir. Yerliler beyazları ku­lübelerinde boş boş otururken (fakat ken­dileri çalışmak zorundadırlar) ve ellerin­deki kutuya bir şeyler söylerken görmek­tedirler. Derken kısa bir süre sonra bir ge­mi ya da uçak çıkagelmekte ve "kargosu­nu beyazlara teslim etmektedir. Batılılar gibi rasyonel bir açıklama formuna sahip olmayan Malinezyalılar, kulübede gör­dükleri adamın kutuya dua benzeri bir şeyler söylediğine ve bu suretle büyü yap­tığına kanaat getirmekte, bunun üzerine onlar da büyü yaparak gemiler ve uçaklar dolusu kargonun kendilerine ulaşacağına inanmaktadırlar.

Kargo kültleri çok genel bir anlamda ba­tıya karşı protesto, yani milliyetçilikle ve mülenatyanizm ile akraba sayılabilir. Bu en geniş anlamında Kızılderililerin ataları­nın ruhlarını yardıma çağırdıkları Haya­let Dansı ve İslâm'daki Mehdilikle bazı paralellikler gösterir/Konunun, tarih için­de Batıyla sık sık temas etmiş bulunan İs­lâm toplumları ve özellikle Türkiye için ne önem arzettiği sorulabilir haklı olarak. Bununla birlikte kargo kültlerinin tekno­lojik araçlara "ataları tarafından torunları kullansın diye cennette imal ettikleri" ken­dilerinden ve onları Batılıların gaspettiği görüşüyle, modernizmin etkisindeki müs-lümanlar teknolojik buluşların Kur* an* da yer aldığı, ya da onların peygamberler ta­rafından kurulup insanlara bırakıldığı, fa­kat zamanla bu mirasın Batıhlarca çalındı­ğı gibi görüşleri arasındaki çarpıcı benzer­lik gözden kaçırılmamalıdır. Kargo kültle­ri, son üçyüz yıldır batılı olmayan toplum­ların karşılaştığı toplum ve kültür değiş­mesi sorunlarından biridir. Bununla bera­ber bazı kendine has özellikleri Malinowski'nin,yapısal-işlevsel açıklamalarına bağ­lanmış olan sosyal antropolojide geniş tar­tışmalara ve sorunlara yol açmıştır.

.