9 Ocak 2013 Çarşamba

Çoklu Zekâ Kuramı / Multiple İntelligences



"-Zekâ, bir ya da birden fazla kültürde değer bulan bir ürünü çevreye zarar vermeden bütünün hayrı için  ortaya koyabilme yeteneğidir.!"

Çoklu zekâ kuramı 1983 yılında Howard Gardner tarafından zekâyı tek ve baskın bir yetenek olarak görmekten ziyade, çeşitli ve özel boyutlardan oluştuğunu öneren bir modeldir.

Gardner bilişsel yeteneklerin geniş bir yelpazeden oluştuğunu ve aralarında sadece çok zayıf bir korelasyonun bulunduğunu savunmaktadır. Örneğin, kuram çarpma işlemini kolayca öğrenen bir çocuğun, bu görevde zorluk yaşayan bir çocuğa göre daha zeki olduğunu söylemez. Basit çarpma işlemlerinde uzmanlaşmak için zaman harcayan bir çocuk 1) çarpma işlemini farklı bir yolla öğrenebilir, 2) matematik dışındaki bir alanda üstün olabilir, 3) hatta çarpım sürecini derin bir seviyede anlıyor veya tamamen farklı bir süreç olarak görüyor olabilir. Temelde derin bir anlayış içermesi de yavaşlığa ve çarpım tablosunu hızlı hatırlayan çocuğa bakıldığında potensiyel matematiksel zekâsının gizlenmesine neden olabilir.

Kuram ortaya atıldıktan sonra farklı tepkilerle karşılaştı. Geleneksel zekâ testleri ve psikometrikler genellikle zekânın boyutları ve farklı görevler arasında Gardner'ın kuramının öngördüğü düşük ilişkiden ziyade yüksek korelasyon bulmakta. Yine de birçok eğitimci kuramın önerdiği yaklaşımların uygulamalı değerini destekler.

Gardner her davranış ve algılama türünün bir zekâ şekli olabileceğine dair birçok ölçüt dile getirdi.

Zekânın tek bir boyutunun olamayacağı birçok bileşenden meydana geldiği birçok bilim adamı tarafından çok eski zamanlardan bu yana dile getirilmiştir.

İnsanları yalnızca akademik zekâlarına göre zeki ve zeki değil şeklinde sınıflandırmanın ve insanın potansiyelinde var olan diğer bir çok yeteneğinin göz ardı edilmesinin kabul edilemeyeceğini savunan Howard Gardner ilk olarak 1983 yılında yayınlanan "Frames of Mind" adlı kitabında bu teoriyi ortaya koymuştur.

Gardner’a göre; "Zekâ, bir ya da birden fazla kültürde değer bulan bir ürünü ortak kullanım platformunda ortaya koyabilme yeteneğidir."

Gardner her davranış ve algılama türünün bir zekâ şekli olabileceğine dair birçok ölçüt dile getirdi.

Bu ölçütler:

-Beyin hasarından beynin tutun korunması potansiyeli,
-Genetik kombinasyonların evrimsel tarihteki yeri,
-Çekirdek etkinliğinin oluşumu,
-Kodlamaya duyarlılığı (sembolik ifade)
-Farklı gelişimsel süreçlerin devamlılığı,
-Bilgilerin, dahilerin ve diğer olağanüstü insanların sıra dışı varlığı,
-Ve durumların deneysel psikoloji ve psikometrik sonuçlarla desteklenmesi.

Çoklu Zekâ Kuramının İlkeleri

- Her birey normal şartlarda çoklu zekâlara sahiptir.
- Bireysel farklılıklardan dolayı bireyde bazı zekâlar baskın bazı zekâlar ise resesif (çekinik) olabilir.
- Bireysel farklılıklardan dolayı her zekânın farklı bireylerde gelişim süreci de birbirinden farklıdır.
- Tüm zekâlar tanımlanabilir, ancak değişkenliklerinden dolayı ölçülemezler.
- Çoklu zekâlar üzerine gidilerek güçlendirilebilir, aynı zamanda üstüne düşülmeyerek köreltilebilir.
- Bireyler kendi zekâları hakkında bilgi edinebilir ve zekâlarını geliştirme yollarını öğrenerek geliştirebilir.
- Zekâlar, algı, hafıza, problem çözebilme ve dikkat açısından birbirlerinden farklılık gösterebilir.
- Her bir zekâ diğer zekâların gelişimi için kullanılabilir.
- Çoklu zekâlar performansta, üründe ve süreçte farklı yollarla ifade edilebilir.
- Her bireyin zekâ profili tüm zekâlarının baskın ve çekinik olarak bileşimden oluşur.
- Her bireyin zekâ profili parmak izi kadar kendine özgü ve özeldir.
- Hayatta hiçbir normal birey yoktur ki sadece zekâsı ile yaşayabilsin.
- Hayatta hiçbir eylem yoktur ki sadece zekâ ile gerçekleştirilebilsin.
- Çoklu zekâlar beyinde belirli bölgelere sahiptir. Bire bir işlevlsel olabildikleri gibi birlikte de çalışabilmektedirler.

Çoklu zeka kuramının temel düşünce yapısı aşağıdaki özellikleri içerir:

1. Çoklu zeka kuramına göre çok sayıda zeka alanı vardır.
2. Zekalar çeşitli biçimlerde gösterilebilir.
3. Zeka profilleri kişiye özgüdür.
4. Zekalar güçlendirilebilir.
5. Bir öğrenmeyi gerçekleştirmenin çeşitli yolları vardır.

Çoklu Zeka Alanları

1. Sözel  / Dilsel (verbal/linguistic) Zeka
2. Mantıksal / Matematiksel (logical/mathematical) Zeka
3. Görsel  / Uzamsal (visual/spatial) Zeka
4. Bedensel  / Kinestetik (bodily/kinesthetic) Zeka
5. Muzikal  / Ritmik (musical/rhytmic) Zeka
6. Kişiler arası / Sosyal (interpersonal) Zeka
7. Kişisel  /  İçsel (özedonuk/interpersonal) Zeka
8. Doğa Zekası
9. Varolussal / Felsefi Zeka

*Yukarıdaki zekâ çeşitlerinin yanı sıra, "Ahlâk zekâsı"nın da 10. boyut olmaya değer olduğu kabul edilmektedir.


1- Sözel, Dilsel Zeka

Bu alan kelimelerle konuşma veya yazma becerisiyle ilgilidir. Yüksek sözel/dilsel zekâya sahip insanlar için kelimeleri ve dilleri öğrenmek kolay gelir. Okuma, yazma, hikayeler anlatma ve kelimeleri tarihleriyle birlikte hatırlamada iyidirler. Okumaya, not tutmaya, dersleri dinlemeye ve öğrendiklerini tartışmaya eğilimlidirler. Sözel/dilsel zekâya sahip kişiler yabancı dilleri çok kolay öğrenebilmektedir.

Sözel-dil zekası, bir bireyin kendi diline ait kavramları yazılı veya sözlü etkili biçimde kullanabilme, kendini ifade edebilme yeteneğidir.. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma ile iletişim sağlayarak, bu zekanın en belirgin özellikleri kullanılır. Dil zekası iletilenin bireysel olarak algılanmasını sağlar.

2- Mantık- Matematik Zekası

Bu alan mantık, soyutlamalar, nedenleme, numaralar ve eleştirel düşünmeyle ilgilidir. Örneğin, kuram çarpma işlemini kolayca öğrenen bir çocuğun, bu görevde zorluk yaşayan bir çocuğa göre daha zeki olduğunu söylemez. Basit çarpma işlemlerinde uzmanlaşmak için zaman harcayan bir çocuk çarpma işlemini farklı bir yolla öğrenebilir Gardner IQ testlerinin sadece sözel ve mantıksal-matematiksel yetenekleri ölçtüğünü savunur.

Mantıksal düşünebilme yeteneği, soyut işlemler yapabilme, sayıları etkili kullanabilme ve sorgulama, varsayım çıkarma, problem çözebilme yeteneğidir. Bu zeka biçimi gelişmiş olan insanlar nesneleri tanımlamada, analiz etmede ve problem çözmede başarılıdırlar. Rakamlarla araları iyidir. Bulmacalar, şekiller ilgilerini çeker.

3- Görsel Uzamsal Zeka

Bu alan görsel-uzamsal yargılar ve zihnin gözüyle görselleştirme yeteneğiyle baş eder. Bu zekâ türüne uygun olan meslekler artist, tasarımcı ve mimarlıktır. Uzamsal zekâya sahip bir insanın yap-boz oyunlarında da iyi olduğu görülmektedir.

Görsel – uzamsal zekâ, görsel araştırma, zihinsel tasarım ve hayalleri gerçekleştirme, iç ve dış benzetmeleri birleştirme ve fark etme yeteneğidir. Görsel/Uzamsal zeka, resimler ve imgeler zekası ya da görsel dünyayı doğru olarak algılama ve kişinin kendi görsel yaşantılarını yeniden yaratma kapasitesidir. Zihinlerinde resimler yaratır ve bunları çizerler. Harita okuma, çizim, resim ve heykel yapımı ile uğraşabilirler.

4- Müzik Zekası

Bireyin müzikle, müziksel ve ritimsel formlarla kendini ifade edebilme, müzik ritimlerini algılayabilme yetenekleridir.

Müzikal – Ritmik Zekâ: Bireyin müzikle, müzikse ve ritimsel formlarla kendini ifade edebilme, müzik ritimlerini algılayabilme yetenekleridir. Gardner düzenli olarak müzikle bir arada olan her insanın beste yapma, şarkı söyleme ve enstrüman çalma gibi müzikal etkinliklerde sahip olduğu bazı becerilerle başarılı olabileceğini belirtmektedir. Bu zekası gelişmiş bireyler notalara karşı duyarlı olurlar, müzik kulakları gelişmiştir.

5- Bedensel Zeka

Bir ürünü ortaya koymak, bir problemi çözmek, kendini ve duygularını ifade edebilmek için vücudun bir bölümünü veya tamamını kullanabilme yeteneğidir.

Kinestetik Zekâ: Bir ürünü ortaya koymak, bir problemi çözmek, kendini ve duygularını ifade edebilmek için vücudun bir bölümünü veya tamamını kullanabilme yeteneğidir. Spor yapmayı dans etmeyi severler, el göz koordinasyonları, vücut kontrolleri iyidir. Beden dillerini sağlıklı biçimde kullanmaya yatkındırlar.

6- Sosyal Zeka

Bireyin çevresindeki kişilerin isteklerini, duygularını ve ihtiyaçlarını anlama, yorumlama ve kişilerle etkili iletişim kurabilme yeteneğidir.

Kişilerarası Zekâ: Bireyin çevresindeki kişilerin isteklerini, duygularını ve ihtiyaçlarını anlama, yorumlama ve kişilerle etkili iletişim kurabilme yeteneğidir. Bu zeka çevredeki bireylerle iletişim kurma, onları anlama, bu kişilerin ruh durumlarını ve yeteneklerini tanıma gibi davranışlara işaret eder. Arkadaş gruplarıyla vakit geçirmekten hoşlanırlar. İyi bir dinleyici olabilirler.

7- İçsel Zeka

Kişinin kendisi hakkında sahip olduğu gerçek bilgi ve anlayış ile uyumlu davranışlar sergilemesi ve kendisini tanıma yeteneğidir.

Kişisel Zekâ: Kişinin kendisi hakkında sahip olduğu gerçek bilgi ve anlayış ile uyumlu davranışlar sergilemesi ve kendisini tanıma yeteneğidir. Kendine ilişkin farkındalıkları artmış, duygu ve düşüncelerini anlamlandırabilen bireylerdir. Meditasyon gibi içe dönük faaliyetlerden hoşlanırlar. Kendileriyle barışıktırlar.

8- Doğa Zekası

Doğayı tanıma ve anlama, yaşayan canlıları tanıma, doğanın dengesini anlama, canlıları tanıma ve sınıflandırma yeteneğidir.

Güdüsel Zekâ: Doğayı tanıma ve anlama, yaşayan canlıları tanıma, doğanın dengesini anlama, canlıları tanıma ve sınıflandırma yeteneğidir. Bu zekası gelişmiş bireyler doğayla iç içe yaşamayı, doğa yürüyüşlerini severler. Diğer canlılara karşı hassas ve meraklıdırlar.

9- Varoluşsal - Felsefi Zekâ:

Bazı çoklu zekâ kuramı savunucuları ruhsal veya dini zekâyı olası bir zeka tipi olarak önerdi. Gardner ruhsal bir zekânın varlığını kabul etmese de, "varoluşsal" zekânın yararlı bir yapı olabileceğini belirtti. Varoluşsal zekânın hipotezleri ise eğitim araştırmacıları tarafından keşfedilmiştir.

Sonsuz ve sonsuz küçüklükte duyusal verilerin ötesindeki soruların veya olguların üzerinde düşünme yeteneği. Bu zekâ türüne uygun kariyer veya meslek gruplarına şamanlar, rahipler, matematikçiler, fizikçiler, bilim adamları, evren bilimciler ve filozoflar.

Varoluşsal zeka İnsanoğlunun varoluşu ile ilgili sorulara karşı hassas olma ve bu soruları çözmeye çalışma yeteneğidir. Bu sorular, “Dünyaya nasıl ve niçin geldik? Bilinç ne demektir? Ölüm var mıdır? Neden ölürüz?” gibi sorulardır.

Gardner geleneksel zekâ anlayışının tersi olarak bireyin genetik katlımla getirdiği zekasının geliştirilebilir olduğunu, sayısal olarak hesaplanamayacağını, gerçek hayat koşullarından soyutlanamayacağını, her insanın çeşitli zeka alanlarının tümüne sahip olduğunu ifade etmiştir.

Görüldüğü gibi IQ testlerine dayanılarak yapılan “zeki” tanımı yavaş yavaş gerilerde kalmıştır. İnsan sürekli olarak kendi potansiyelini ve gerçek yeteneklerini keşfetme arayışındadır. Arayışlar da beraberinde yepyeni kuramlar getirmektedir.


-Çoklu zekanın eğitimde kullanımı

Gardner(1999) zekâyı ‘‘bir kültürel ortamda problem çözme veya kültürün bir değeri olan bir ürün yaratma bilgisinin etkinleştirilebilir biyopsikolojik potansiyelidir.’’ (s. 33-34). Gardner'a göre bunu etkinleştirmek için sadece mantıksal ve dilsel zekâdan daha fazla yol vardır. Gardner okullaşmanın amacının "insanların zekâlarının geliştirilmesi ve mesleksel veya meslek dışı hedeflerine ulaşmaları için zekâ spektrumlarına uygun düzeyde yardım edilmesi gerekir. Yardım alan insanlar ise topluma daha yapıcı bir biçimde hizmet etmeye heves duyarlar."

Geleneksel olarak okullar mantıksal ve sözel/dilsel (özellikle okuma ve yazma) zekânın gelişimini vurgulamaktadır. Dünyada uygulanan IQ testleri ise (Türkiye için YGS, ALES vb.) çoğunlukla mantıksal ve sözel/dilsel zekâya odaklanmaktadır. Bu testlerde iyi yapanlar prestijli okullara ve üniversitelere gitmektedirler. Birçok öğrenci mantıksal ve sözel alanlarda iyi olmalarına rağmen, bu alanlarda çok iyi olmayan öğrenciler de bulunmaktadır. Helding'e göre (2009), "Standart IQ testleri belirli bir zaman içerisinde kazanılan bilgiyi ölçer ve sadece kristalleşmiş sabit kare görüntüsü sağlayabilir. Bir insanın öğrenme yeteneğini, yeni bilgiyi özümlemesini veya yeni problemleri çözebiliyor olduğunu ölçemez." (s.196). Gardner'ın kuramı öğrenciler eğitimin geniş görüsüyle hizmet aldığı taktirde daha iyi olacağını savunur. Bu hizmetler öğretmenleri farklı metodolojiler, alıştırmalar ve etkinliklerle her öğrenciye ulaşabileceğini içerir. Eğitimcilerin ‘‘bu öğrenciyi bu konuyu öğrenirken çalıştıracak yollar’’ bulmaya zorlar (Gardner, 1999, s.154).

James Traub'ın The New Republic'teki makalesi Gardner'ın sisteminin birçok akademisyen veya öğretmen tarafından kabul edilmediğini belirtmektedir. Gardner ise şu sözleri sarfeder: ‘‘Çoklu Zekâ kuramı birçok deneysel kanıtlarla tutarlıdır ve şuana kadar deneysel testlerle güçlü bir şekilde inkâr edilememiştir... Kuram uygulamaları eğitim alanındaki birçok projede incelenmiştir. Bizim önsezimiz birçok defa gerçek sınıf deneyimleri ışığında gözden geçirilmek zorundadır.’’(Gardner, 1993, s. 33).

Kısa süreli bellek işlemlerini keşfeden psikologlardan biri George Miller, The New Yoruk Times Book Review'da Gardner'ın savının "önsezi ve düşünce"ye indirgendiğini yazmıştır (s. 20). Gardner'ın daha sonraki çalışması fikirleri biraz değiştirmiştir. Son dönemde kendini zekâ çalışmalarına adamış Psikoloji, Kamu Politikaları, ve Kanun Gardner'ın çalışmalarına yer vermemektedir.

Çoklu zekâ kuramının uygulamaları geniş bir alanı kapsamaktadır. Zorluk yaşayan bir öğrenciyle karşılaşan her çeşit öğretmen çoklu zekâyı bir çerçeve olarak kullanabilmektedir. Genellikle, bu kuramı destekleyenler öğrencilerinin farklı zekâlarını kullanabilmeleri ve geliştirebilmeleri için fırsatlar sağlamaktadır.

Eleştirel Tepkiler:

-Zekâ'nın tanımı

Kuramın temel eleştirilerinden biri onun ad hoc olmasıdır: Gardner "zekâ" kelimesinin anlamını genişletmiyor; aksine zekânın yokluğunu reddederek tıpkı diğer insanların "yetenek" kelimesini kullandığı gibi geleneksel olarak "zekâ" kelimesini kullanıyor. Bu uygulama Robert J. Sternberg (1983, 1991), Eysenck (1994), ve Scarr (1985) tarafından eleştirilmiştir.

Çoklu Zekâ kuramının savunucuları, zekânın tanımının çok dar olduğunu ve insanların düşünme ve öğrenme yollarının çeşitli olmasının tanımını genişletebileceğini öne sürmektedir.

-Uzamsal zekâ

Gardner IQ testlerinin sadece sözel ve mantıksal-matematiksel yetenekleri ölçtüğünü savunur. Psikolog Alan S. Kaufman ise IQ testlerinin yaklaşık 70 yıldır uzamsal yetenekleri de ölçtüğünü savunnmaktadır.

Ansiklopedik Açılım:

Zekâ (Arapça: ذكاء) ya da ruh biliminde anlak, zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Başka bir deyişle anlak, zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler birleşimidir. En geniş anlamıyla, genel zihin gücü olarak da tanımlanabilir.

Zihnin algılama, bellek, düşünme, uslamlama, öğrenme gibi birçok işlevini içerir. Sözcük çok geniş anlamda kullanılsa da psikologlar tarafından yaratıcılık, kişilik, bilgi ve akıl gibi değişik kategorilere ayrılmıştır.

Zekâ araştırmacılarının asıl alanı insanlardır, fakat hayvanların da öğrenme, anlama vs. yetenekleri üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.

-Köken bilimi

Zekâ sözcüğü Türkçeye Arapçadan geçmiştir. Arapçada ذكاء, "parıltı", "zihin parıltısı" gibi anlamlara gelmekte; "ateşin harlanması" gibi bir anlamda da kullanılmaktadır.

Anlak ise öz Türkçe bir sözcük olup, anlamak (anla-) eylem kökünden türemiştir ve basit anlamıyla, anlama, algılama yeteneği demektir.

-Tanımlar

Zekânın ne olduğu ile ilgili tartışmalar yıllardan beri sürmektedir. Buna göre anlağın birkaç tanımı şu şekildedir:

-Binet'e göre anlak, iyi akıl yürütme, iyi hüküm verme ve kendi kendini aşma kapasitesidir.
-Davis'e göre anlak, edinilen bilgilerden faydalanarak sorunları halletme yeteneğidir.
-Terman’a göre anlak, soyut düşünme yeteneğidir.
-Thorndike'a göre anlak, birçok düşüncesel yeteneklerin karışımıdır ve mekanik, sosyal ve soyut anlak olmak üzere üç başlıkta incelenmelidir.
-Weshler'e göre anlak, bireyin amaçlı davranma, mantıklı düşünme ve çevresiyle ilişkilerde etkili olma kapasitesinin tümüdür.

-Belirleyen etkenler

Bir kişinin zekâsını belirleyen üç temel etken vardır:

1- Kalıtım

Temelde zekâ doğuştan gelir ve büyük ölçüde kalıtımın etkisiyle belirlenir. Yapılan çalışmalarda çocuğun zekâsı ile ana-babanın zekâsı arasında yüksek düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır. Çocuğun zekâ gücü anasıyla babasının zekâ gücü ortalamasına yakındır. Biraz altında ya da üstünde olabilir. Ana ve babanın döl gözelerinde, gen adı verilen ve kalıtımı belirleyen özellikler rastlantısal bir yolla çocuğa geçerler.

2- Doğum ve öncesi

Çocuğun döl yatağında uygun beslenmesi, beyin kanlanma ve oksijen alımının yolunda gitmesi gerekir. Örneğin; zor bir doğum sırasında çocuğun soluğu uzun süre kesilirse, beyin gözeleri ölür ve sonuçta zekâsı etkilenir. Bunun gibi, beyin dokusunu doğum sonrasında örseleyen yaralamalar ve beyin yangıları da zekâ gizilini (potansiyelini) düşürebilir.[8] Ananın gebelik süresince nasıl beslendiği de zekâ gelişimini etkileyen bir etkendir.[9]

3- Çevre

Çocuk doğuştan getirdiği zihinsel gizilini kullanabilmek ve geliştirebilmek için varsıl uyarıcılarla donatılmış çevreye ihtiyaç duyar. Çevrenin zekâyı tam olarak ne ölçüde etkilediği saptanamamıştır. İlk yaşlarda ana babanın uyarması, ilgisi, zekâyı geliştirebileceği gibi, bunun tersi de olabilir. Bu konuda genellikle gözlenen, eğitim düzeyi düşük bir ana-babanın çocuğuna anlaksal yoldan ilgisinin az olduğu ve çocuğun (okul çağına gelene kadar) zekâ gelişiminin yavaş olduğudur. Genel olarak zekânın %75'i ilk dört yılda oluşur ve 20 yaşına kadar gelişimini sürdürür.

-Ölçme

Zekâ ölçerleri (testleri) çocukların yapabilecekleri işlere, becerilerine, yanıtlayabilecekleri sorulara, yaşlarına uygun sayı, söz bilgisine ve biçim ilişkisine dayandırılarak hazırlanır. Zekâ standardize edilmiş bu zekâ testleri ile ölçülür. Bu testlerdeki sorular her yaşa göre özel olarak hazırlanır.

-Tarihçe

Batıda kullanılan ilk zekâ ölçerini Fransız psikolog Alfred Binet ve Dr. Theodor Simon üretmiştir. 1905'te yayımlanan bu testin adı "Binet-Simon Testi"dir. Bu ölçer, Paris ilkokullarında başarısız öğrencilere uygulanmış ve zekâsı geri olduğu için başarısız olanlarla; zekâsı geri olmayıp, olumsuz çevre etkenleri yüzünden başarısız olanları ayırt etmek amacıyla kullanılmıştır.

-Zekâ katsayısı

Ölçerlerde çocuğun doğru yanıtladığı sorular dikkate alınarak zekâ yaşı hesaplanır. Zekâ yaşının gerçek yaşa bölümünün 100 ile çarpılmasıyla zekâ katsayısı (ZK ya da IQ) ortaya çıkar:

ZK = (Zekâ yaşı / Gerçek yaş) x 100.

Örneğin; 10 yaşındaki bir çocuk ölçerde yalnızca 6 yaş düzeyine kadar olan soruları/görevleri yapabilmişse, ZK'si (6/10) x 100 = 60 olarak belirlenir.

-Sınıflandırma

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) önerdiği zekâ sınıflandırması şu şekildedir.

Uluslararası zekâ sınıflandırması

ZK (IQ)        Zekâ sınıfı

0-20        Derin zekâ geriliği / zihinsel engel
21-35        Ağır derecede zekâ geriliği / zihinsel engel
36-50        Orta derecede zekâ geriliği / zihinsel engel
51-70        Hafif derecede zekâ geriliği / zihinsel engel
71-79        Sınırda zekâ
80-89        Donuk zekâ
90-109        Normal ya da ortalama zekâ
110-119        Parlak zekâ
120-129        Üstün zekâ
130 ve üstü Çok üstün zekâ

-Akıl ile ilişki

Akıl doğru düşünce üretmekle ilgilidir. Zekâ ise genelde uygulayıcı olarak düşünülebilir. Akıl kuramlar ve kurallar ortaya çıkarırken, zekâ bunların pratikte uygulanmasını sağlar. Başka bir açıdan bakıldığında zekâ düşünebilme gücü ya da yeteneğidir. Doğru düşünceye ulaşmak ya da sahip olmak ise akılla olur.

Derlenmiştir

.

6 Ocak 2013 Pazar

5 Filan Değil; En Az 33 Duyu Sahibiyiz



Hepimiz sıcaklığı, basıncı, dokunmayı hissetmez miyiz? Eklem pozisyonumuzun konumunu, vücut hareketimizi, dengeyi, idrar kesesinin doluluğunu, midedeki açlığı veya vücudun susuzluğunu? Tabii ki bütün bunları da hissederiz veya duyumsarız, biliriz.

Ancak bu arada vücutta farkında olmadığımız başka kontrol sistemleri de vardır. Beyin ve omuriliğin içinde bulunduğu serebrospinal sıvısının pH düzeyini hissetmesi gibi. İçimizdeki sistemlerin, kendi yakın ve uzak çevresindeki olayları algılamasını biz hissetmesek de, bunlar vardır.

Bilim ilerledikçe duyu tanımı ve sayısı değişiyor. Bilim, beynin gizemli dünyası içine, giderek daha derinliğine girdikçe, bugüne kadar ders kitaplarında öğretilen, yüzyıllar boyu herkesin üzerinde hemfikir olduğu bilgiler de eskiyor.

Örneğin şu meşhur 5 duyu: Görme, koklama, duyma, dokunma ve tat alma.


-Beş temel ve sınırsız ekstra duyu olanağı

Bilim dünyası 5'ten çok daha fazla duyumuz olduğu konusunda ısrarlı. Şimdilik 21 duyu üzerinde karar kılındı. Bu konuda hemen herkes hemfikir. Ancak çeşitli görüşlere göre bu sayı 33'e kadar uzanıyor. New Scientist Dergisi, duyular konusunu geniş bir dosya olarak ele aldı ve bilim dünyasında üzerinde tam veya yarım fikir birliği içinde olunan yeni duyularımızın hem listesini yayımladı hem de fonksiyonları hakkında geniş bilgi verdi.

Alışıldık duyu organlarımızın kullanıma alışkanlıklarının hatalı eğitimden ve teknolojik çevre faktörlerinin yan etilerinden dolayı köreldiğini ifade eden araştırmacılara göre, özellikle temel duyuların büyük bir kısmının işlevselliği, ilginç ve şaşırtıcı kişilikleri bilim dünyasınca araştırılan insanlar üzerinde saptandı.

Mesela bunlardan biri bir Türk ressam. Hiç görmediği varlıkların resimlerini yapabilen Türk ressam Eşref Armağan, bugün bilim dünyası için hem şaşırtıcı hem de beynin gözün görmediği varlıkların resimlerini nasıl yaptığı konusunda ilginç veriler sunuyor. Bir başka ilginç kişilik de diliyle gören bir Amerikalı. Gözleri görmediği halde, dilinin üzerine yerleştirilen aygıt sayesinde diliyle 'görebilen' Erik Weihenmayer'ın durumu, duyusal algılama konusunda yeni açılımları da ortaya koyuyor.

-Farklı frekanslar

Sözgelimi işitme duyusunu ele alalım. Bu tek bir duyu mu yoksa yüzlerce -her bir koklea tüy hücresi için bir tane- duyu mudur? Bilim insanları şimdi, yüksek-frekans işitme yeteneği ile düşük frekans netliği arasındaki ilişki açısından, duymanın tek bir duyu olmadığını belirtiyorlar. Dolayısıyla bu ikisini ayrı ayrı ele alıyorlar. Duyu organlarımızın yapıları hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek, duyu sayısı artmış gibi görünür.

Duyular çok karmaşık görünüyor. Ancak bilim insanları duyular söz konusu olduğunda, kastettikleri duygular veya algılardır. İnsanlar yüksek varlıklar olarak ışığı ve gölgeyi görürken, nesneleri, alanları, insanları ve bunların pozisyonlarını algılar. Sesleri duyar, ancak konuşmaları ve müziği algılar. Bizler, karmaşık kimyasal sinyallerin karışımlarının tadını ve kokusunu duyarız fakat bu karışımı dondurma, portakal veya biftek olarak algılarız.

Bilim adamları, algılamayı organize beynin ham duyusal verilere ilave ettiği 'katma değer' olarak görüyor.

Verilen bir örnek şöyle: 'Kalabalık bir toplantı salonunu düşünün. Bir kişiyle karşılıklı konuşurken, geri plandaki tüm seslere kulaklarımızı kapatabiliriz. Onları duymayız. Diyelim ki arka plandaki biri adımızı çağırsın, biz hemen bunu duyarız ve kulaklarımızı özel konuşmaya kapatarak hemen sesin geldiği yöne dikeriz. Sonuç: Her zaman çevresel sesleri duyarız ancak bunları her zaman dinlemeyiz. Yani algıda seçici davranıyor olmamız, temel duyuların her zaman ötesine geçer'.

Burada şu saptama yapılıyor: Önemli olan algılardır, duyular yalnızca algıya eşlik ediyorlar.

-Her ihtiyaç yeni bir duyu oluşturur

Yapılan deneyler sonucu anlaşıldı ki, görmeyen gözün yerini, bir başka duyu alıyor ve bedenimiz veya beynimiz açığı kapatmaya çalışıyor.

Birdenbire bilimin önünde yeni bir kapı açıldı ve şu soru felsefi boyutta da tartışılmaya başlandı: Bildiğimizin veya sandığımızın tersine, görme, işitme, dokunma vb. duyular arasında aslında bir ayrım yok mu? Bu duyularla dünyayı algılayışımız arasında çok da önemli bir ortak yön yok mu?

Beyin, ihtiyacı olan bilgiyi, örneğin göz yoksa, başka organlarla da toplayabiliyor. Bilgiyi toplayan duyu organı ve bu bilginin beyne aktarılış biçimi, sanki çok da önemli değil. Burada önemli olan ihtiyaç hissedilen bilgi!

Kimilerine göre bu, beynin esnekliğinin kanıtı. Beyin, görme gibi birincil önemde bir duyu kaynağından yoksun kaldığında, mesela dokunma gibi, daha önemsiz bir duyu yoluyla gerekli bilgileri elde etmeye çalışır.

Bilim dünyası şimdiden, görsel dünyayı sesle yansıtan bir video kamera geliştirdi. Daha parlak nesneler kameraya daha yüksek ses olarak yansırken, yanal konum stereo sesle temsil ediliyor. Günün birinde gözleri görmeyenler belki de stereo surround ses sistemi sayesinde, hayatı bizlerden daha net algılayabilecekler ve bütün bilgisayar oyunlarını rahatlıkla oynayabilecekler.

-En az 33 duyu sahibiyiz

Anlaşıldığı kadarı ile kitaplarda okuduğumuz beş duyumuz artık eski bilgi oldu. Görülüyor ki duyularımızın sayısı şimdilik en az 33'e ulaştı!

Aslında tutucu davranan bilim adamları, bu 33 duyudan 10'unu kabul ediyor. Radikal davranan bilim adamları 33'ünü de kabul ediyor. Ortada olan bilim adamları bir arabulucuk yapıyor ve 21 tanesine, 'Evet bunlar duyu' diyor.

-Peki bu 33 duyu nasıl ortaya çıkıyor?

Duyularımızı aldığımız uyarıların niteliklerine göre sınıflandırdığımızda, ortaya beş değil üç temel duyu sınıfı çıkıyor: Bunlar tat, koku veya kan şekeri gibi içsel algıları uyaran kimyasal duyular; dokunma ve duyma ile ilgili mekanik duyular ve görme ile ilgili ışık. Bazı hayvanlarda, biz insanlardan fazla olarak, manyetik duyu da bulunuyor ki,yakın zamanlarda yapılan araştırmalarda insan beyninin de manyetik alanlara karşı duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Bütün bu duyu gruplarının işleyebilmesi için, farklı duyusal sistemlerin araştırılmasına ihtiyaç var. Mesela iç kulakta ince kıl hücreleri olması veya ışık fotonlarının retinaya çarpma gereği gibi.

Bu sistemleri kendi içinde alt gruplara da böldüğünüzde 'duyu'ya şöyle bir tanım getiriyorsunuz: Özel sinyallere tepki veren ve beynin özel bir bölgesine bilgi gönderen özel hücre tiplerinden oluşan bir sistem.

-İşte size bu sistemin 33 alt algı dalından bazıları;

 Görme: Işık, renk, kırmızı, yeşil, mavi, sarı ve diğer renk skalaları

 Duyma: Vızıltı, basınç, şok, bir çok farklı frekanslardaki (Hz) beyaz-pembe ve gri uğultular

 Koku: 2000 veya daha fazla reseptör tipi

 Tat: Tatlı, tuzlu, ekşi, acı, kekremsi

 Dokunma: Hafif dokunma, şiddetle bastırma, okşanma, sürtünme

 Ağrı: Deri ile ilgili, vücut ile ilgili, iç organlar ile ilgili

 Mekanik algı: Denge, döngüsel hız, doğrusal hız, eklem konumu, kinestez, kas gerilimi-tendon organları, kas gerilimi-kas lifleri

 Sıcaklık: Sıcak, soğuk, ılık

 İç algılar: Tansiyon, damar içi kan basıncı, merkezi damar kan basıncı, kafa kan sıcaklığı, kan oksijeni içeriği, beyin-ilik sıvısı pH'sı, plazma osmotik basınç (susuzluk), arter-damar kan şekeri farklılığı (açlık), akciğerde genişleme, idrar kesesi gerilmesi, dolu mide vs.

-Görmeden boyayan ressam

Türk ressam Eşref Armağan'ın, hiç görmediği evlerin, dağların, göllerin, yüzlerin ve kelebeklerin resimlerini nasıl yaptığının sırrı, ABD'de psikologların ve nörologların yürüttüğü deneylerle çözüldü. Burada bilim insanları şu soruya yanıt aradılar: Beynimizdeki imajları sadece gözlerimizi kullanarak mı yaratırız, yoksa diğer duyularımızı da kullanır mıyız? Bilim insanları, görmezlerin, dokunarak bir taslak resmi bir gören gibi algılayabildiğini kanıtladılar. Üç boyutu anlıyorlar ve de çizebiliyorlardı. Sonuç: Gören bir insan bakarak, görmeyen ise dokunarak aynı şeyi öğreniyor.

-Dil ile görmek

Adı Erik Weihenmayer, görme duyusunu 13 yaşındayken yitirdi. Şimdi koca adam tabii. Wisconsin Tıp Fakültesi'ne bağlı Paul Bach-y-Rita'nın laboratuvarında müthiş bir deney yaşadı ve bu deneyin sonucunda diliyle 'görebilir' duruma geldi. Alnına yerleştirilen kamera, elektronik bir aygıta sinyal gönderiyor, bu sinyal de karanlık ve ışık dizgesini elektrik akımlarına dönüştürüyordu. Akımlar, pul büyüklüğünde bir levha üzerindeki elektrodlarda görüntü biçiminde kodlanarak diline aktarılıyordu. Bu yolla beyninde görüntü oluşturuluyordu. Weihenmayer, yıllardır kapalı olduğu dünyanın dışına çıkmış ve uzay, derinlik ve biçimi duyumsayabilmişti.


Düzenlenmiştir

.

5 Ocak 2013 Cumartesi

Erk Hayvanları


Erk Hayvanları inanç tarihinden de öncesinden beri var olan bir olgudur.

Kutsal hayvanlar diye adlandırdığımız bu varlıklar bizi ömrümüzün boyunca sonuna dek takip ederler. Karekteristik özelliklerini benimsememiz konusunda bize yol gösteren hayvanlardır.

Hangisi olursa olsun, bize mutlak şekilde yardım ve hocalık etmek icin bizi bulurlar.

Erk hayvanınıza Bir çok şekilde rastlayabilirsiniz;

- Rüyanızda yada meditasyonlarınızda görünen bir veya bir kaç hayvan olabilir,
- En sevdiğiniz hayvan-lar olabilir
- Beraber yaşadığınız bir hayvan-lar olabilir

Veya aynı anda farkı konumlardaki bir kaç hayvandan ibaret de olabilir.

Eğer böyle bir hayvanımız varsa, onun hakkında ne öğrenebilirsek kardır, çünkü bu tekamüle gereksinimimiz vardır.

Doğanın ruhu bu hayvani bize yönlendiriyor ki siz ondan öğrenmemiz gerekenleri öğrenelim.

O sebeptendir ki bazı hayvanlara kendinizi daha yakın hissederiz yada kendimizi onlarla özdeşleştiririz.

Unutmamak gerek, hayvan dostlarımız, bizlerden yüzbinlerce yıl öncesinden beri bu dünyadaki varlıklarını sürdürüyorlardı.

İnsan soyu dünyada şu ya da bu şekilde var olduğunda hayvanları bir yol gösterici-kılavuz olarak kabul etmişti, çünkü onlar doğal yaşama tamamen hakimdiler.


Tarih boyunca hayvanlar insan için bedensel destek, ruhsal içgörü sağlayarak fiziksel, tinsel ve cinsel açıdan önemli roller üstlemiştir. Hemen tüm yaradılış öykülerinde hayvanların dünyamız üzerinde bizden daha uzun süredir var olduğu anlatılır. Atalarımız nesnel yaşamlarının çoğunu hayvanlara bağımlı olarak geçirmişlerdir. İnsanların dünyayı biçimlendirmesinde hayvanların büyük katkısı olmuştur. İnsanlarla karşılaştırdığımızda, hayvanlar daha büyük niteliğe ve erke sahiptirler.

Hayvan türlerine baktığımızda bunların insandan daha hızlı koşan, yüzen, gören, duyan ve koku alan, ağaçlara, kayalara daha hızlı tırmanan, daha iyi avlanan ve daha iyi uçan canlılar olduğunu görürüz. Bu yüzden de atalarımızın hayvanları bir eğitmen, bir dost ve hayatın gizemlerini görmede bir kılavuz olarak görmeleri şaşırtıcı değildir. Tarihsel olarak Şamanizm, hayvanların insan yaşamında ve hayatta kalmada can alıcı bir rol oynamış olan kabile kültürlerinde gelişmiştir. Şaman inancına göre, her hayvanın yaradılış sürecinin bir parçası olması nedeniyle bir etki vardır ve bu erk de kendi içinde bir bilgelik taşır. Yine şamana göre Yüce Ruh, doğa ve hayvanlar aracılığıyla sizinle psişik bir bağ kurar ve yaşam yolunuzda size kılavuzluk ederek, içgörü sağlayacak bilgiler verir.

Evrendeki her varlık; rüzgar, nehir, bitkiler ve hayvanlar, biz öyle olmasını ister, bunu seçersek, bizim öğretmenlerimiz, rehberlerimiz olabilirler. Evren, bizimle hayvan ruhları / özleri yoluyla irtibat kurabilir ve öğretebilir. Böylelikle hayvan rehberlerimiz, kendimiz daha iyi anlayabilmemize, neyi, neden yapmış olduğumuzu daha iyi fark edebilmemize ve gerçeğimizi keşfederek, hayatımızı kendimize özgü şekilde yaratmamıza yardımcı olurlar.

Rehber hayvanlar deyince akla ilk gelen, totem hayvanıdır (erk hayvanı olarak da kullanılmaktadır). Totem, Webster sözlüğünde “kişisel veya ruhsal kimliğimizle alakalı olarak özgün ve hürmet ettiğimiz bir sembol veya amblem olan doğal bir obje; genellikle bir hayvan” olarak tanımlanmış. “Animal Speak” adlı kitabının yazarı Ted Andrews totemi, “hayatımız boyunca varlığı ve enerjisiyle kendimizi yakın ilişkide hissettiğimiz doğal obje, varlık veya hayvan” olarak tanımlıyor.

Bu tanımlardan da anlayabileceğimiz gibi, totem hayvanımızla özümüz ve özelliklerimiz çok benzeşir. Totem hayvanlarımız güçlerimiz ve kabiliyetlerimiz hakkında bize bilgi verirler. Öz olarak, bu hayvanların özleriyle bağlıyızdır, dolayısıyla bizde halı hazırda olan veya hayat yolculuğumuz sırasında açığa çıkacak olan özellikleri temsil ederler. Ayrıca onların kuvvetli olmayan yönlerini de, bizim bu hayatta öğrenmemiz ve geliştirmemiz gereken özelikler olarak çalışabiliriz. İhtiyacımız olduğunda, totemimizin gücüyle birleşerek, onun arketipsel enerjisiyle bağlantıya geçmek, yaptıklarımızı çabuklaştıracak ve kolaylaştıracaktır.

Bazen rehber hayvanlar, hayatımıza bir mesaj nakletmek için girerler. Mesajcı Hayvanlar, ihtiyacımız olduğu dönemlerde öğrenmemiz gereken bir konuyu öğretmek için gelebilirler, bir karar aşamasında yardımcı olabilirler, hayatımızın o döneminde gitmemiz gereken yön hakkında bize rehberlik ederler ve/veya olabilecek bir tehlikeye karşı uyarırlar. Biz mesajlarını anlayana ve uygulayana kadar kendilerini beli ederler ve görevleri bittikten sonra hayatımızdan çıkarlar.

Bazı hayvanlar, negatif yönlerimizi dönüştürmek göreviyle hayatımıza girerler. Bastırdığımız, korktuğumuz, farkında olmadığımız yönlerimize, çözmemiz gereken sorunlara parmak başlarlar. “Gölge Hayvanlarımız” olarak nitelendirilen bu hayvanlardan genellikle korkarız veya en azından hoşlanmayız. Halbuki bu hayvanlar değerli öğretmenlerdir; negatif olan yönümüzü dönüştürmemize yardımcı olmak için burada bulunmaktadırlar.

Yolculuk Hayvanları, hem fiziki dünyada hem de şamanik yolculuklarda bize rehberlik ederler. Fiziki dünyada, hayatımızda yeni bir dönemdeysek, örneğin farkındalık açısından dönüşüm içindeysek, farklı bir ülke veya şehre taşınmışsak veya yeni bir işe başlamışsak bir “rehber yolculuk hayvanı” ile çalışabiliriz.

Rehber hayvanlarla çalışmak çok zevkli ve hayatımızı kolaylaştıran bir şey olduğu kadar onların varlığını ve sevgisini hissetmek bir yönden daha—ve aslında en önemlisi—bizi gerçek benliğimize yaklaştırır: Kalbimizi açarak...

Onların sevgisini ve değerini hissettiğinizde, şükran duygularıyla beraber, sizden de onlara bir sevgi akışı olması kaçınılmazdır. Rehber hayvanımızla olan ilişkimizi, sevgimizle ve saygımızla taçlandırmak, her türlü ilişkide olduğu gibi bizi, rehberimizi ve tüm varlıkları besleyecektir…

Erk hayvanları genellikle rüyalarda, meditasyonda ve vizyonlarda gözükür. Birden fazla Erk hayvanınız olabilir. Belirli bir zamandaki Erk hayvanınız yaşam yolunuzun değişmesi ile değişebilir. Erk hayvanları kişinin duygusal ihtiyaçlarına göre şekillenir. Koruyucu olarak, korkularımızı bastırır ve güç verir.

Erk hayvanı kavramı evrenseldir ve tüm kültürlerde bulunur. İlkel kabilelerde Erk hayvanı bir totem olarak tasvir edilir, kabilenin ve ailenin farklı Erk hayvanları olabilir. ABD ve bazı diğer ülkelerde manası değişmiş olsa bile halen kabilenin bir totemi varlığını korumaktadır.

Klüpler veya dernekler gibi alt kültürlerin dahi halen totemleri vardır Lions Clup bunların en bilinen örneğidir. Hristiyan dininde bile iki totem hayvanı, Balık ve Kuzu, bulunmaktadır. Spor klüplerininin de özel totemleri vardır, ülkemizde de en bilinenleri Aslan (GS) Kanarya (FB) ve Kartal (BJK) dır. (Demokrat Partinin amblemi olan At halkın demokrat kelimesinin anlamını bilmemesinden ve onu demir kır at olarak telafuz ederek bir hayvanla özdeşleştirmesinden kaynaklanmaktadır, yeni kurulmuş olan Hak ve Eşitlik Partisi – O. Pamukoğlu amlemi de kartaldır.)

Bir diğer Erk hayvanı veya totem çeşidi de kişisel olandır. Bunlar günlük yaşamda bzi koruyan ruhlardır. Nerdeyse herkesin böyle bir totemi vardı. Bugün dahi pek çok ebeveyn çocuklarına özellikle geceleri bir hayvan tarafından korundukları söylenir. Tabi ki çocuklara verilen oyuncak ayı’nın bu amaçı olduğunu anlayamazlar. Çoğu zaman bilinçsiz olarak bazı kişilerin bir Erk hayvanı ile etkilendiğine tanık olmaktayız. Burçlar kuşağında da Aslan, Akrep, Yengeç ve Boğa gibi Erk hayvanları olarak vardır.


Şamanizmde Erk Hayvanları

Bir şamanın ilk öğreneceği şey başka dünyalara seyahat etmek sonra da kendi Erk havyanı / totemini bulmaktır. Bir şaman için bu bilgiler uzun bir eğitime başlamak için zorunludur.

Erk hayvanı genellikle örtülmüş en derinde ki siz’in yansımasıdır ve bu dünyada ihtiyacınız olan nitelikleri bulundurur. İnsanların buldukları kendi Erk hayvanının örneğin bir fare olması, kısaca yırtıcı olmamasında memnun olmazlar. Farenin Erkli olmadığını, halim selim ve korkak olduğu düşünülür. Ancak unutulan, ruhların fiziksel gerçeklikle ve boy’la bir alakası olmadığıdır. Kişisel Erk hayvanınız küçük bir fare olabilir, ancak gerektiği zaman bu fare boyunu değiştirebilir ve o an için koyması gereken tavrı koyar. 150 metre boyundaki bir fare hiç de zayıf sayılmaz. Kişisel Erk havyanınız (ailevi, klan veya kabile Erk hayvanının aksine) kişisel ihtiyaçlarınıza göre yaşam boyunca birkaç kez değişebilir. Keyifsiz olduğunuz, bu hayvanınızın sizden uzak olduğunu, geri getirilmesi veya bir değişiklik yapılması gerektiğini gösterir.

İlk ruhsal araştırma seyahatinizi yaptığınızda, toteminiz veya Erk hayvanınız olduğunu iddia eden ruhlarla karşılaşırsınız. Eğer ruhunuzun farkındaysanız, bu size ek Erkler katacak.

Tüm memeliler ve kuşlar pozitif ruhlardır, herhangi biri sizin Erk hayvanınız olabilir. Efsanevi bir Pegasus veya herhangi bir efsanede dahi bulunmayan bir hayvan sizin Erk hayvanınız olabilir.

Bazı Erk Hayvanlarının Anlamları:

-Antilop Eylem, Çeviklik ve Kurban
-Armadillo Emniyet, Sınırlar ve İlaç
-Arslan Dişil enerji Güçü
-At Dayanıklılık ve Hareketlilik
-Ayı Güç ve Şifa
-Ayı Pençesi Güç ve Yönetim
-Balina Bilgelik ve Tedarikçi
-Baykuş Aldatma, Geleceği Görme ve Anlayış
-Bufallo Kutsallık, Yaşam ve Bereket
-Çakal Düzenbaz ve Kurnazlık
-Dağ Aslanı Cesaret, Liderlik ve Önsezi
-Deniz Atı Güven ve Zerafet
-Domuz Güneşin yaşam kaynağını, güney’i ve ateşi sembolize eder
-Ejderha Uzun Ömür, Sonsuzluk, Bilgelik ve Uzayda hareket
-Elk (Geyik) Güç ve Çeviklik
-Fare Araştırma, Buyurmak ve Organize etmek
-Gelincik Dayanıklılık, Enerji, Yaratıcılık ve Gizlilik
-Geyik Güzellik, Sevkat ve İyilik
-Hindi Çömertlik, Yaşam kaynağı ve Paylaşımcı
-Kaplumbağa Terbiye Eden, Koruyucu ve Anne Enerjisi
-Karga Kanun, Şekil değiştirme ve Değişiklik
-Karınca Toplumsal zihin, Sabır ve Eylem
-Kartal İlahi Ruh ve Yartıcıyla bağlantı
-Kedi Bağımsızlık
-Kelebek Başkalaşım ve Değişim
-Kertenkele Tutuculuk
-Kokarca Şeref, Huzur ve Güçlendirme
-Kokopelli Doğurganlık, Müzik ve Zevk (Efsanevi biri)
-Köpek Soyluluk, Sadakat ve Öğretmen
-Köpekbalığı Avcı, Kurtuluş ve İntibak
-Kuğu Zerafet, Denge ve Masumiyet
-Kunduz İnşaat ve Koruyucu
-Kurbağa Suyun Enerjisi
-Kurt Sadakat, Azim ve Başarı
-Kuzgun İç Gözlem, Cesaret ve Kendini bilme
-Moose (Geyik) İnatçı, Uzun Ömürlü ve Azim
-Oklu Kirpi Masumiyet, Dost Canlısı ve Güven
-Opossum Oyalama, Strateji ve Aldatıcı
-Örümcek Yaratıcı ve Ağ Örücü
-Sıncap Tertipçi ve Toplayıcı
-Sinekkuşu Haberci ve Sonsuz
-Su Samuru Oyuncu, Kehanet ve Kadın ilacı
-Şahin Haberci, Sezgi ve Anlayış
-Tavşan Korku, Çekingenliki Sinirlilik ve Alçakgönüllülük
-Tilki Kurnazlık, Çeviklik ve Zeka
-Turna Yalnızlık ve Bağımsızlık
-Vaşak Sır tutucu, Koruyucu ve kılavuz
-Yarasa Yeniden doğuş, Gizem ve İnisiyasyon
-Yılan Kurnazlık ve Yeniden Doğum
-Yunus Sevkat ve Oyun enerjisi
-Yusufçuk Hayal ve Üstünlük

Derlenmiştir

.